merhabaa
instagramdan kitapla ilgili editlerimi paylaşıyorum oradan da beni takip edebilirsinizz^^
yorumlarınızı okurken çok eğleniyorum.
iyi okumalaarr <333
O gece ve ondan sonraki yedi gece boyunca koca yatakta tektim. Her yatağa girişimde korkudan ve endişeden karamsar düşünceler içinde kaybolurken uyuyakalıyor, uyandığımda hemen yaverin kapıda olup olmadığını ve prensin gelip gelmediğini kontrol ediyordum. Odasında ilk kaldığım gece dışında bir daha kimse beni rahatsız etmemiş, bende sürekli kapıyı kilitleyip uyumuştum. Endişeleniyordum. Her şey için. Yaver bana prens bugün yarın geri döner demişti ama bunu demesinin üstünden tam tamına bir hafta geçmişti. Hala gelmemişti.
İtiraf etmek gerekirse onun ne halde olduğunu merak ediyordum. İyi mi kötü mü?Nerede? Neden gitti? Ne yapıyor? Hepsini bilmek istiyordum ama yaver dışında sorabileceğim kimse yoktu ve o'da bana hiçbir şey söylemiyordu. Sorduğum soruları kısaca cevaplıyor, uzun uzun sohbet etmiyordu. Prensin annesinin, kraliçenin, nerede olduğunu sarayda mı yaşadığını sorup durmama rağmen bir kere bile cevaplamamıştı. Bu beni sinir ediyordu.
Peşimden asla ayrılıyor, Beomgyu ile her buluşmamda yanıma geliyordu. Gözleri sürekli üzerimdeydi. Uzaklaşmama izin vermiyordu. Beomgyu kelebekleri görmek için Tavşan Tepesine gitmeyi teklif ettiğinde yaver bana izin vermemişti. Beomgyu ile Taehyun birlikte gitmişlerdi. Yaverin dediğine göre, tepe ıssızmış. Uzakmış. Pek kimse gitmezmiş zaten kelebekleri görmek de çok zormuş. Bütün hevesimi kırdıktan sonra beni teselli etmek için prens geldiğinde tekrar izin alırsın demişti. Prensin böyle bir şeye izin verip vermeyeceği şüpheliydi.
Başka bir gece Beomgyu ile kıyıda likör içmek için buluştuğumuzda, ben kendiminkini getirmiştim, yine beni engellemeye çalışmıştı ama izin vermemiştim. Sarhoş olana, bilincimi kaybedene kadar içmiştim. Ne de olsa yaver beni odaya götürür diye ilk defa bu kadar kötü sarhoş olmuştum. Ertesi sabah ise kendime gelmek için her şeyi yapmıştım.
Ve dün gece, Beomgyu ile tekrardan içip, yine kendiminkini getirmiştim, odalarımıza çıktığımızda yaver beni yatağa yatırmış, "Haber geldi. Prens birkaç güne dönüyormuş." demişti. O an bunu anlamayacak kadar bilinçsizdim ve sabah bana tekrardan söylemek zorunda kalmıştı. Prens önceden haber göndermişti. Gelecekti. İyiydi. İyi miydi? Neden bu kadar uzun sürmüştü? Neden bunları düşünüyordum ki?
"Yeonjun iyi misin?" Beomgyu kolumu dürttü. Dünden kalmaydım. Nasıldım bilmiyordum, iyiydim sanırım. En azından kendimdeydim.
Kafamı salladım. "İyiyim."
"Derste neden bu kadar çok kişi var?" Beomgyu etrafına bakınıp dediğime hak verdi. "Bilmem. Belki önemli bir derstir."
Önümdeki boş kağıtlara baktım. Beomgyu'nun kağıtlarında bir şeyler yazıyordu ve birkaç karalama vardı. "Ne yazıyor?" Kağıtları elime alıp incelemeye başladım. Yubin Ustanın söylediklerini yazıyordu. Bense sadece dinliyordum.
"Yeonjun, sakın arkana bakma. Hyuka sana çok kötü bakıyor ama sakın arkanı dön-" Kafamı çevirip ona baktım. Gözgöze geldik. Bakışları değişmedi. "İnanamıyorum sana!" Beomgyu dirseğini karnıma geçirdi. Hyuka'ya göz yumacak değildim. O bana nasıl bakıyorsa bende ona aynı şekilde bakacaktım. O bana ne yapıyorsa bende ona aynısını yapacaktım. Benim gözümde benden bir üstünlüğü yoktu. O bana prensin akrabası olarak bakabilirdi. Öyle olmadığımı biliyordum. Bu yeterdi.
İkimizde gözlerimizi çekmedik. O bizim arkamızda çaprazımızda oturuyordu. Yanında kendisi gibi uzun sarı saçları olan bir kız vardı. Beomgyu onun Hyuka'nın kız kardeşi olduğunu söylemişti: Bahiyyih. Kız kardeşi kendisine göre daha sıcakkanlı duruyordu. "Bakma artık tamam." Beomgyu önüme dönmem için kolumu çekiştirdi. Onu ittirdim. "Hiçbir şey yapmadığım halde bana böyle bakması çok saçma."
Beomgyu ofladı. "Öyle ama Taehyun bile dedi sana. Ona kafa tutma. Siz bir değilsiniz."
Bu cümle beni çıldırttı. Gözlerimi asla çekmezdim ama Beomgyu'ya dönüp baktım. "Ne farkımız var? Ondan daha zeki olduğuma eminim. Tüccarlık kafa ister. Herkes yapamaz. On beş yaşımdan beri bu işi yapıyorum ben. Aptal değilim."
"Sakin ol. Bir şey demedim." Beomgyu yine Beomgyu'luğunu yaparak boş boş laflar ediyordu. Gerçekten tek yaptığı beni sinir etmekti. Evet daha zengindi, daha iyi görünüyordu ama onun benden zeki olduğunu düşünmüyordum. Sırf prens ile geçmişleri var diye de bana uyuz olması benim suçum değildi. Bunu ayırt edemeyecek kadar çocuktu.
"Beomgyu, Yeonjun. Sessiz olun!" Hah, birde bu kalmıştı! Zaten yeterince nefret ediliyordum şimdi herkes iyice nefret edecekti benden. Bu uyarıdan sonra ders bitene ve usta bizi bırakana kadar tek kelime bile konuşmadık.
"Yeonjun!" Hyuka arkamdan bağırdı. Beomgyu kolumdan tutup hızlı hızlı yürütmeye çalıştı. "Konuşma. Sakın cevap verme Yeonjun."
"Bırak Beomgyu, ne istiyor öğreneceğim." Kolumu çekip ondan kurtuldum ve omzumun üzerinden dönüp peşimizden gelen Hyuka'ya baktım.
"Bir akşam yemeği düzenliyorum. Sadece öğrenciler olacak. Senin içinde tanışma olur." Sanki arkadaşmışız gibi, derste bana kötü kötü bakmıyormuş gibi konuşuyordu. Hayretle onu dinlemeye devam ettim. "Bu akşam yemek salonunda ol. Beomgyu, sende gel."
"Ah, teşekkürler, geliriz." Hyuka başka bir şey demeden ve cevabımı beklemeden yanımızdan ayrılırken şaşkınlıkla Beomgyu ile birbirimize baktık. "Bizi neden davet etti ki?"
İstemsizce güldüm. "Arkadaş mı olmaya çalışıyor?"
Beomgyu yüzünü buruşturdu. "Hiç sanmıyorum." derken ona bakıyorduk. Arkadaşlarıyla ve kardeşiyle kahkahalar atarak konuşuyordu. Bir ara bizi gördü, güldü, el salladı ve tekrardan arkadaşlarına odaklandı. Hyuka'yı anlamak zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
klanın son hizmetçisi | yeonbin
Fanfiction"O, alevlerini söndüremeyen karanlık bir şehirdi." başlangıç: 06/03/23 bitiş: 04/08/23