İçimde bir umut. Hissediyorum. Mektubum ona ulaşacak. Sözlerim onu bulacak. Kalbinde hissedecek beni. Ben oradayım. O bunu biliyor.
Parmaklarım arasında sıkı sıkı tuttuğum mektubu yavere uzatırken, "Ona verdiğinden emin ol." dedim. Kendi elleriyle almalıydı bu mektubu. Ona yazmıştım. Bir tek o görsün istiyordum. "Onu çok sevdiğimi ve özlediğimi de söyle. O iyi mi diye bak." Yaver almak için elini uzattığında son kez konuştum. "Ondan mektup beklediğimi söylemeyi unutma."
"Hepsini söyleyeceğim Yeonjun. Endişelenme." Mektubu ona vermeden hemen önce mühür vurduğum yerin üstüne uzunca dudaklarımı bastırdım. Bu mektubum ona ulaşacak, onunki de bana. Tanrı'dan tek dileğim, tek isteğim bu.
Yaver gitti. Mektubum onunla gitti. Gözden kaybolona kadar arkasından onu izledim. Atın üstünde tek başına kaleden arkasına bakmadan ayrıldı. Gece geri dönecekti. Öyle demişti. Uyumayacaktım. Nasıl uyurdum ki? Onu bekleyecektim. Bana getireceği haberleri duymak için şimdiden çok heyecanlıydım. "Kral Soobin mektubunu aldı. Ve sana şunları iletmemi istedi Yeonjun." Böyle başlayacaktı cümleleri. Duymak istediklerimi bana söyleyecekti. Ondan bir selam getirecekti bana. Bir özlem. Haftalardır çektiğim acı biraz da olsa dinecekti.
"Banyoyu hazırladım."
Arkamdan gelen hizmetçi kadının nazik sesiyle kendime geldim. "Geliyorum." dedim sakince. Banyoya giden ayaklarım umutluydu. Heyecanlı ve dopdolu. Bu geceye kadar sürecek olan belirsiz bir duygu karmaşası vardı içimde. Fakat biraz da olsa iyi hissediyordum.
Banyonun kapısını içeriye girdikten sonra yavaşça kapattım. Elimdeki havluyu yan taraftaki taşın üzerine bıraktım. Gözlerim küveti buldu. Üzerinden buhar çıkacak kadar sıcaktı. Önce haftalardır üzerimden çıkarmadığım incecik kumaşı çıkardım. Sonra da altımdaki pantolonu. İç çamaşırımla birlikte hepsi zeminde birbirine karışırken onlari arkamda bırakarak küvete ilerledim. Parmaklarım sıcak suyla buluştuğunda hafif bir sızıyla bu sıcaklığa dayanabileceğimi düşündüm. Küvetin içine girip oturdum.
O şimdi ne yapıyordu? Odasında mıydı? Saraydaki işlerle mi ilgileniyordu? Beni merak ediyor muydu? Düşüncelerim durmuyordu. Beni merak ediyordu elbette. Benim hayatta kalmam içindi her şey. Onun yaşaması içindi. Birbirimizi ayrı da olsak yaşatmak içindi tüm bu acılar. Katlandığım tüm bu umutsuzluk kalbimdeki acıyı ağırlaştırıyordu.
Parmaklarım vücudumda gezindi. Onun dokunduğu yerlere dokundum. Gözlerim dolu dolu, şiddetli bir fırtına gecesi gibiydim. Duygularım karmakarışık, darmaduman. Her şey bitmişken ve umutsuzluk bu kadar kendisini hakim kılmışken ben haftalar sonra belli belirsiz bir mektup göndermenin heyecanı içindeydim. Onun için yemek yemiştim ve yine onun için yıkanıyordum.
Hiç bitmeyecek gibi gelen bir çaresizlik. Elbet bir gün bitecek. İnanıyorum. İyi ya da kötü. Bunun da bir sonu olacak.
Yıkanmam çok sürmedi. Saatlerce suyun içinde kalıp düşüncelerime kapılmam ve ağlamam dışında sabunu bedenimin her yerine sürerek kralın dokunuşlarından arındırdım kendimi. Son kez dudaklarını bastırdığı yerleri yıkarken canım acıdı. Öptüğü her yerim yandı. Tenim alev alev. Zar zor ama hızla yıkanıp çıktım sudan. Daha fazla kalamazdım.
Beyaz bir havluya sarıldım. Kendi odama dönerken yatağımın üzerindeki temiz kıyafetleri fark ettim. Benim için her şeyi önceden hazırlıyorlardı. Sonra yatağıma baktım. Değişen battaniye, yastık ve altımdaki ince örtü. Hepsini değiştirmişlerdi. Bana sormadan. Ben istemeden yapmışlardı. Odadan çıkmamı bekliyorlardı. Bunu yaverin yaptırdığına emindim. Ama o burada yoktu. Ona kızmak istiyordum. Bağırıp çağırmak istiyordum. Fakat bunun için bile yorgun hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
klanın son hizmetçisi | yeonbin
Fanfiction"O, alevlerini söndüremeyen karanlık bir şehirdi." başlangıç: 06/03/23 bitiş: 04/08/23