Üzerinden iki gece geçti. Tek başıma geçirdiğim koca geceler. Her gece yatarken onu düşündüm. Uyandım, yine onu düşündüm. Aklımdan çıkmıyordu. Onun sağ salim buraya gelmesini bekliyordum ama ben hiç de bıraktığı gibi değildim. Onun saraya dönmesini beklerken geçenki yaptığım gibi yine odadan çıkmadım. Kimse de yanıma gelmedi. Beomgyu ve Taehyun dışında. Onlar bazen bana kötü davransalar bile benim buradaki tek anlaşabildiğim insanlardı. Birileriyle konuşmaya ihtiyaç duyduğumda onlar buradaydı. Taehyun uzun zaman sonra kralın odasında olmanın heyecanını tadarken Beomgyu ise benimle birlikte koltukta oturuyordu.
Bana sürekli Kraliçe Choi'nin geçen gün ne dediğini soruyorlardı ama ben her seferinde önemli olmadığını söyleyerek kestirip atıyordum. Fakat her seferinde ağlayasım geliyordu. Düşünceler beynimi yiyip bitiriyordu ve ben artık düşünmek bile istemiyordum. Bir an önce saraya dönsün istiyordum.
Onları uyumak istediğimi söyleyerek odadan gönderirken birkaç dakika sonra koridora çıktım. Odama gidecek, annesine ait olan hırkayı getirecek ve geri yerine koyacaktım. Beni istemeyen birisinin hırkasını saklayamazdım. Askerler nereye gittiğimi sorarken onlara hemen döneceğimi söyledim. Yaver peşimden geliyordu.
Uzun koridoru geçip benim odama geldiğimizde cebimdeki anahtarla kapıyı açtım. "Kapıda bekleyebilirsin." Onu arkamda bırakıp içeri girdim ve hemen yatağımın altına eğilip hırkayı sardığım örtünün içinden çıkardım. O sırada kapı kapandı.
"Yeonjun, konuşmamız lazım." Yaver kolumdan tutup beni yatağıma çekti. Yan yana oturduk. "Ne oldu?" diye sordum merakla.
"Kraliçe Choi seninle ne konuştu?" Fısıltılı bir sesle konuşuyordu.
Söyleyip söylememek konusunda kararsız kalsam da yaver buradaki en güvenilir kişiydi. Onun söyleyebileceği tek kişi kraldı ki ona ben zaten söyleyecektim.
"Kralın artık evlenmesi gerektiğini söyledi." Sesim titreyecek gibi oldu. Yaverin yüzü değişti. "Başka ne dedi?" diye sordu.
"Neden bilmek istiyorsun?"
"Ortalık fena karıştı." dedi kafasını iki yana sallayarak.
"Nasıl karıştı? Ne oldu?" Telaşla sordum. Beni sakinleştirmek için elini dizime koydu. "Sakin ol." dedi önce. Sonra da, "Bir dedikodu yayılmış." dedi.
Beni iyice meraklandırdı. Aklımdan her türlü düşünce geçti. Saniyeler içinde onlarca farklı hikaye yazdım kafamın içinde. Kimin hakkında olduğunu bile bilmeden. Korku dolu bakışlarım onu buldu. "Ne dedikodusu?" Vereceği cevaptan korkmama rağmen sordum. Yaver bundan hiç hoşnut değil gibiydi. Hatta öyle ki, büyük bir sorun olmalıydı. Karnım kasıldı. En kötüsünü bile düşünüyordum.
Hırkayı yatağımın üzerine bıraktım. "Söyle hadi!" diye sitem ederken ayağa kalktım. O'da ayaklandı, karşıma dikildi. Omuzlarımdan tuttu. Söylemek için doğru anı bekliyor gibiydi ama sabredemiyordu. Duyacaklarımdan korkmama rağmen ben de sabırsızdım. "Kralın çocuğunun olmayacağı dedikodusu yayılmış." dedi birden.
Şaşkınlıktan ağzım kocaman açıldı. "Yalan söylüyorsun." diye itiraz ettim. Böyle bir şey olamazdı. Yayılamazdı. Kimse bilmeyecekti. Onun sırrıydı. Sadece ikimiz arasındaydı.
Omuzlarımı daha sıkı tuttu. "Dur bir Yeonjun, bitmedi." Gözlerim yavaşça doldu. "Sadece bana söylemişti. Ben bilecektim. Onun sırrıydı." Titreyen dudaklarım arasından konuşmaya çalıştım. Kendimi yere bırakıp hüngür hüngür ağlamak istiyordum. Fakat yaver beni öyle sıkı tutuyordu ki, düşmeme izin vermiyordu.
"Bu dedikoduyu kim yaydı bilmiyoruz. O gün büyük salonda senden başka kimse yoktu."
"Yemin ederim ben değilim-"
"Senin olmadığını biliyorum zaten Yeonjun. Sadece kimin yaptığını bulmaya çalışıyorum."
Omuzlarımı düşürdüm. Beni kendisiyle birlikte yatağımın üzerine oturtturdu. "Bilmiyorum." dedim. Gerçekten de kimin yaptığını bilmiyordum. "Onları en iyi sen tanıyorsun. Sen düşün."
Bir kere bile, o gün gerçeği öğrendikten sonra bir kere bile bunun hakkında düşünmemiştim. Tek bir kelime bile etmemiştim. Mezara kadar götüreceğime yemin ettiğim bir sırrı kendime bile söylemeye korkarken şimdi saraydaki herkes biliyordu.
"Kimseye hiçbir şey belli etmeden kralın odasına git. Birkaç gün içinde kral dönmüş olacak zaten. O zaman icabına bakacağız."
Benden önce ayağa kalkıp kapıya gitti. "Tamam mı Yeonjun?" diye de son kez sordu. "Tamam." dedim. Başımla onayladım onu. Kimseye daha önce de yaptığım gibi hiçbir şey söylemeyecektim. Bu benim sözümdü.
Yaver odadan çıktı. Bir süre daha kendi kendime yatağımın üzerinde oturdum. Tek yaptığım şey düşünmekti. Orada, o odada krala zarar verebilecek birileri vardı ve kral onlara bile güvenmişti. Yemini tek ben etmiştim ama söyleyen ben değildim. Buna üzülüyordum işte. Ben bile yapmamışken onun yanında yıllardır kalan insanlar nasıl olur da sırrı saklamazlardı. Fakat Kral Soobin bunu öğrendiğinde ve yapan kişiyi bulduğunda çok iyi biliyordum ki hiçbirine acımayacaktı. Kim yaptıysa onun hakkından gelecekti. Kendisi yapacaktı.
Saraydan ayrıldığı gibi ortalık karışıyordu. İnsanlar onun arkasından iş çeviriyordu. Daha önce de böyle bir şey yaşanmış mıydı? Bilmiyordum. Aslında biraz da tedirgindim çünkü benim yaptığımı bile düşünebilirdi. Kral Soobin düşünürdü. Fakat yaver bana güveniyordu. Benim yapmadığımı bilecek kadar beni tanıyordu. Kralın öfkeden gözü dönse bile o yanımda dururdu.
Hırkayı elime aldım. Aynadan kendime son kez baktım. Aynama çok bakamıyordum ki. Neredeyse tüm günleri onun odasında geçiriyordum. Aynanın yerini bu yüzden değiştirmem gerektiğini düşündüm. Onun yeri benim odam değildi. Onun yeri kralın odasıydı.
Yaver kapıyı açıp bana baktı. "Gelmiyor musun?" diye sordu gözleriyle kontrol ederken.
"Geliyorum." Kapıdan çıkmadan önce bir aynaya birde yavere baktım. "Onu kralın odasına getirebilir misin? Orada durmasını istiyorum."
"Şimdi mi?"
Heyecanla kafamı salladım. "Şimdi."
"Tamam." dedi şaşırarak. "Sen git getiriyorum peşinden."
Onu arkamda bırakıp kralın odasına doğru giderken koridorda karşılaştığım iki asker dikkatimi çekti. Nereye gittiklerine baktım. Benim odamı da geçtiler. Koridorun sonuna doğru gidiyorlardı. Ben odaya vardığımda kapıdaki askerler bana kapıyı açtılar. Hemen içeriye girip arkamdan kapattım. Çok geçmeden yaver tek başına aynamı taşıyarak odaya getirdi. Onu teşekkür edip gönderirken aynanın olduğu yere baktım. Onu ilk defa saraya getirdiğinde ve odasına koyduğunda gizlice buraya girip ne yaptığımı hatırladım. Kendime yenik düştüğüm zamanlardı. Kral ile birbirimizi yeni yeni tanıdığımız o zamanlarda her dokunuşu nasıl da güzel geliyordu bana!
Kış, "İlkbahar benim kalbimde." deseydi ona kim inanırdı ki? Ben inanıyordum ama. Çünkü o benim kalbimdeydi.
-
merhaba.
ben valjie.
lord huening'e ait olan toprakların alınması, kraliçe choi'nin yeonjun'a yaptığı konuşma ve insanların soobin'in sırrını öğrenmesi...her şey daha ne kadar kötü olabilir ki 🤡
yorumlarınızı okuduğumu bilmenizi isterim ve neredeyse 10k olduk. bunun için teşekkürleerr 🫶🏻
okuduğunuz için de teşekkürler.
kendinize iyi bakın bebeklerimm 🩷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
klanın son hizmetçisi | yeonbin
Fanfiction"O, alevlerini söndüremeyen karanlık bir şehirdi." başlangıç: 06/03/23 bitiş: 04/08/23