"Hayır Beomgyu, gitmeyeceğiz."
"Onların yemeklerini bilmiyorsun Yeonjun. Çok eğlenceli oluyor. Boşuna mı davet etti gidelim hadi, lütfen!"
Kolumu çekiştirmeye, beni ikna etmeye devam etti ama gitmek istemediğimi sabahtan beri söylüyordum. Hyuka güvenilmez herifin teki. Bunun altında bir şeyler aramamak aptalca. Bizi keyfine o yemeğe davet etmedi. Bir şeyler istiyor, bir şeyler planlıyor.
Beomgyu'yu göğsünden ittirdim. "Benden nefret eden birisinin yemeğine katılamam."
Bu seferde bileğimden yakaladı. Sıkıca tuttu. "Emin ol kötü bir şey olmayacak. Hem herkesin içinde bize ne yapabilir ki? En fazla sabahki gibi kötü kötü bakar."
"Beomgyu!" Bıkkınlıkla gözlerimi devirdim. Neden bu kadar çok zorluyordu ki? Gitmek istemediğimi açıkça söylüyordum bahane bile üretmiyordum. "Hem Bilge Taehyun'da orada olacak. O varken kimse bir şey yapamaz bize."
"Şimdi belli oldu." dedim kafamı sallayarak. "Sırf Taehyun'da gidiyor diye değil mi?" Kaşlarım her şeyin farkındalığı ile havalandı. Beomgyu gülümsemesini saklamaya çalıştı ama boşunaydı, kendisini ele vermişti bile.
"Lütfen Yeonjun, bir kerecik. Ne istersen yaparım yeter ki gidelim."
"Beomgyu...anlamıyorum!" Bileğimi onun elinden kurtarıp omuzlarından tuttum. "Sen bu oğlanla sevişiyorsun ama nasıl olur da birbirinize yabancıymışsınız gibi davranırsınız? Neden böyle yapıyorsunuz?"
"Çünkü Yeonjun," Ellerimden tutup omuzlarından indirdi. "Erkekler birbirlerine aşık olmazlar. Taehyun ve benim seviştiğimizi senden başka kimse bilmiyor. Eğer öğrenilirse..." Gözlerinde büyük bir kırgınlık belirdi. "Bizi öldürürler." dedi düşünmeden. O kadar kesindi. Aksi yoktu. Dönüşü yoktu. Her şey açıktı.
"Bu kararı kral vermiyor mu? O isterse size hiçbir şey olmaz. Hem Prens Soobin senin arkadaşın?"
"Prens daha kral olmadı!" Beomgyu bana birden karşı çıktığında ne dediğimi o an fark ettim. Farkında olmadan prensin zaten kral olduğunu söylemiştim. Neyse ki Beomgyu bunu anlamayacak kadar aklı havada birisiydi.
"Olduğunda? Prens senin ölmene izin vermez." Onu rahatlatmaya çalışıyordum. "Tamam o zaman gidip herkese Taehyun ile seviştiğimizi söyleyeyim." diye şaka yaptığında ters ters baktım ona. Amacım bu değildi.
"Son kez soruyorum. Gidiyor muyuz?" Pes ederek omuzlarımı indirdim. "Gidiyoruz Beomgyu, gidiyoruz." dedim dişlerimin arasından. Beni ikna etmeyi bir şekilde başarıyordu.
Akşam oldu. Mumlar yandı. Ayın ışığı pencerelerden odaları aydınlattı. Sesler kesildi. Saray dolu ama çıt çıkmıyordu. Yaver kapımda, beni beiyordu. Üzerime kendi kıyafetlerimi ve prensten çaldığım hırkayı giydim. Bembeyaz olmuştum. Güzel görünüyordum. Odadan çıktığım gibi yaver beni baştan aşağı süzdü. "Emin misin Yeonjun?" O'da gitmemi istemiyor gibiydi. "Gidelim, sen yanımdasın. Bir şey olmaz." dedim. Hyuka'dan neden bu kadar çok korkup geri durduklarını anlamıyordum. Burada prens olan o değildi. Toprak sahibi olması bir şeyi değiştirmezdi kararlar prense aitti. Eğer o istemezse Hyuka hiçbir şey yapamazdı.
Beomgyu ile onun odasının önünde buluştuk ve üçümüz birlikte yemek salonuna doğru yürüdük. Beomgyu çok güzel olmuştu. Eminim ki Taehyun bile gözlerini ondan alamayacaktı.
Yaver yanıma yaklaşıp kulağıma eğildi. "Hâlâ geri dönebiliriz." Dönüp ona baktım. Neden bu kadar ısrarcıydı? Bir şey olmayacaktı. Kendisine güvenmeliydi. Tek değildik.
Büyük salona girdiğimizde herkesin zaten bizden önce geldiğini gördük. Hepsi kendilerine ayrılan yerlerde oturuyorlardı. Gözlerimle hemen boş olan sandalyeleri tespit ettim. Upuzun masa, iki boş sandalye ve birisi masanın diğer ucundan diğeri de bir ucundaydı. Beomgyu ile beni ayırmak mı? Bu beni biraz ürkütse de yavere güveniyordum. O yanımdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
klanın son hizmetçisi | yeonbin
Fanfiction"O, alevlerini söndüremeyen karanlık bir şehirdi." başlangıç: 06/03/23 bitiş: 04/08/23