ömrü kısa renkli kelebekler

1.3K 187 75
                                    

Bir kuş, bir kelebek, bir ağaç. Tüm istediğim sadece özgür bir hayat. Korkusuz bir ben. Ürkek adımları olmayan, cesaretiyle kendisini bile yenen, her şeyin üstesinden gelen bir ben. Tek dileğim buradan gitmek. Neresi olursa olsun beni iyi hissettirecek bir yere gitmek. Nefretim de benimle gelsin. Sekiz yıl içimde taşıdım onu, sakladım. Yine saklarım. Yine söylemem kimseye. Kendi içimde büyütürüm onu.

Burası bana ağır geliyor. Taşıyamıyorum. Yaşadığım her şey beni daha çok dibe çekiyor ve gittikçe batıyorum. Kendimi nasıl kurtarırım bilmiyorum. Yapabileceğim tek şey kaçmak. Buradan, insanlardan, duygulardan...Cesaretim yok. Hayatımı değiştirmeye de onu sürdürmeye de cesaretim yok. Neden yaşadığımı bilmiyorum. Her şeyin anlamını yitirdim. Çaresizlik bedenimi sardığında ve beni etkisiz bıraktığında, eskiye dönmek isteyip de elimden hiçbir şey gelmeyince ve bu hissi her tattığımda verilen küçük bir yatakta ağlamak dışında hiçbir şey yapamıyorum.

Kocaman sarayda, bu kadar insanın arasında yapayalnız hissediyorum. O büyük salonu her görüşümde aklıma babam geliyor. Bazen Ansan'da olduğumu unutacak gibi oluyorum ama ne zaman pencereden baksam bahçede gördüğüm havuz bana burada olduğumu hatırlatıyor. O günü hatırlıyorum. Aslında, hiç unutmadım ki.

Gözlerimde durmak bilmeyen bir yaş vardı. Ne kadar süredir ağladığımı bilmiyordum. Kafamı koyduğum yastık küçük bir göle dönmüştü. Aklıma gelen her bir anıyla daha çok gözyaşına boğuluyordum. Kendimi durduramıyordum ve vücudum titriyordu. Kimse yoktu. Yaver yoktu. Prens yoktu. Canım çok yanmıştı ve bunu benden başka bilen yoktu. Göğsüm sıkıştı, nefes alamayacak gibi oldum. Ağlamam kısa bir anlığına dururken öleceğim sandım. Üzerimdeki yorganı kaldırıp içinden çıktım hemen. Çıplak ayaklarımla yere basıp pencereye gittim. Araladığım kadarından nefes almaya çalıştım. Vücudum hala titriyordu. Bunun da bir işe yaramadığını anladığımda bir çocuk gibi çıkan ağlak sesimle, "Yaver!" diye bağırdım. Kimse gelmedi. Gözlerim kapıdaydı ama bir kere bile o kapı açılmadı. Ellerimle karnımı sıktım.

Kendime gelene kadar pencerenin kenarında kapıyı izleyerek bekledim. Kaç defa yavere seslendim bilmiyorum. Biri gelip beni kurtarsın istiyordum. Durduğum her an ağlamak için başka bir şey buluyordum. Onların sözleri kulaklarımda yankılanıyordu. Hyuka'nın benim için söyledikleri...Bu zamana kadar iyi bir tüccar olabilmek için savaşmışken şimdi fahişe olarak anılmak beni mahvediyordu. Beomgyu bile birçok kez bunun şakasını yapmıştı ama biliyordum. Hiçbiri şaka değildi. Ben bir kez bile prensin altına yatmamışken onlar beni her gece onunlayım sanıyordu.

Gece yarısı ben hâlâ pencere önünde dururken odanın kapısı sarsılarak açıldı. Önden birkaç asker ve yaver odaya girerken hiçbiri beni fark etmedi. Yaver yorganı kaldırıp yastığı düzeltti. Onların arkasından prens, askerlerin kolları arasında odaya getirildi. Yatağa sırtüstü bıraktılar ve üzerini örttüler. Askerler arkalarına bile bakmadan odadan çıkarken yaver beni aradı. Bulduğunda gözgöze geldik. Birkaç adımda yanımda bitti.

"Prens hasta. Gelmeden önce hekime gittik. Hekim dinlenmesi gerekiyor dedi. Yarın tekrar görünecek. Ses çıkarma, iyi bir uyku çeksin." Geri dönüp gidecekti ama durdu. Aklına bir şey gelmiş gibi geri dönüp baktı bana. "Hatta Yeonjun, kendi odana gidebilirsin."

Prens hastaydı. Askerlerin onu odaya getireceği kadar hasta. Benim odada kalmamı istemeyecekleri kadar hasta. Boğazıma bir yumru oturdu. Böyle geri dönmesini beklemiyordum. Neden hastalanmıştı? Neden kendisine iyi bakmıyordu ki? Gözlerim ona kaydı. Yatakta yatan bedenine. Güçsüzdü. Bir başına. Benimle savaşamayacak kadar güçsüz.

Karanlık odada yaver benim bu halimi görmediği için Tanrı'ya şükrediyordum. "Peki." der demez beni arkasında bırakıp odadan çıktı. Haftalardır yokluğunu çekerken ve gelmesini beklerken onu bu şekilde görmek canımı acıttı. Prensin düşmez kalkmaz, yenilmez, güçlü ve yaralanmaz olduğunu düşünürdüm. Benim için o hasta olamazdı. Ama şimdi hastaydı. Yavaş adımlarla, ses çıkarmamaya çalışarak prensin yanına gittim. Gözleri kapalıydı. Uyuyordu. Bir mum yakıp yüzünü görmek istedim. Merak ediyordum. Ay ışığı yetmiyordu.

klanın son hizmetçisi | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin