bol bol yorumm^^
Burada kimse yok. Kimse göremez beni. Yalnızım. Tıpkı kendi içimde de olduğum gibi. Tek başımayım. Tek başıma olmam beni mutlu ediyor mu bilmiyorum. Birisine ihtiyaç duyuyorum. Her şeyimi anlatacağım, beni anlayacak birisine. Herkes anlatmak için birisini arar biliyorum. Onu buldum mu bulamadım mı hiçbir fikrim yok.
Büyük odasındaydım. Banyo yaptığı küçük odanın kapısı aralık, yerde daha kurumamış su damlaları. Kapıyı geriye ittirip tamamen baktım. Beyaz bir sabun kapının arkasında, küvetin içi hala suyla doluyken parmağımla kontrol ettim. Hala sıcaktı. Prens saraydan ayrılır ayrılmaz beni odasında istemişti demek. Bu hoşuma gitti. Bazen onun tilkilerinden birinin bende olmadığını düşünsem bile artık emindim. Kapıyı kapatıp çıktım oradan. Burayı temizlemek için kimse gelmeyecek miydi?
Büyük dolabın gıcırtılı kapaklarını açtım. Prensin kıyafetleri buradaydı. Karıştırmak hepsine bakmak istiyordum. Buna hakkım olduğunu düşünüyordum. Bu odayı o yokken kullanmam için çevirmişti sonuçta. Birkaç uzun cekete baktım. Prensin sürekli giydiği ceketler. Bunlarda gözüm yoktu. Bana verdiği hırkaya benzer bir hırka daha buldum. Güzeldi, beğendim ve onu dolaptan çıkardım.
Üzerinde renkli çiçek işlemeleri olan beyaz bir hırka. Prense göre fazla kadınsıydı ama bunu ben giyebilirdim. O kadınsı kıyafetlerin aksine bu hırka daha güzeldi. Neden dolabında böyle bir hırka vardı ki? Kendisi için miydi yoksa...Aslında çok da umursamadım. Üzerimdeki her şeyi çıkarıp sadece hırkayı giydim. Bana yakıştığını düşünüyordum. Bu odada bir ayna olmadığı için kendime bakamıyordum ama giydiğimde beni güzel hissettirmişti. Çıkardığım kıyafetlerimi katlayıp koltuğun üstüne bıraktım ve onun yatağının içine girerken bir kere bile düşünmedim. Buradaki her şeyi benimmişçesine kullanmaya hakkım vardı.
O gece ben derin uykumun aksine hafif bir halde uyurken odanın kapısı birkaç kez tıklandı. Sesimi çıkarmadan bekledim. Kimse içeriye girmeyince korktum. Bir kez daha tıklandı ve sonra kapıdan ses kesildi. Hemen kalkıp kapıyı kilitledim. Burada daha rahat olacağımı düşünürken tam tersini yaşıyordum.
-
"Ve belki de kimse seni senin onları umursadığın kadar umursamayacak." Beomgyu elindeki kitaptan altını çizdiği yerleri okurken ben de önümdeki meyveleri yiyerek onu dinliyordum. "Ne düşünüyorsun Yeonjun?" diye sordu kaldığı sayfanın arasına parmağını koyup kitabı kapatırken.
"Hiçbir şey." Tabaktan bir elma alıp ona uzattım. İstemedi. Kitapla yavaşça dizime vurdu. "Yani bu cümle hakkında bir fikrin yok mu?"
"Haa sen ondan bahsediyorsun." Aptal kafam! Bende gerçekten neden böyle düşünceli olduğumu sordu sanmıştım. "Evet, söyle hadi." diye devam etti. Biraz düşündüm. Elimdeki muzdan bir ısırık aldım. Onu yutana kadar Beomgyu ile birbirimize baktık. "Yeme de söyle hadi!" diye kızdı.
"Tamam tamam." Hepsini yuttum. "Bu söz doğru ama daha önce böyle bir şey yaşamadım. Eğer yaşasaydım da kalbim çok kırılırdı. Çünkü insanlar hiçbir şeyi boşuna yapmaz. Herkesin her şeyden bir beklentisi vardır."
Beomgyu bana hak verircesine kafasını salladı. "Hmm, doğru diyorsun." Ona uzatıp da istemediği elmayı alıp yemeye başladı. "Ben onlara değer veririm ki onlarda bana versin, değerim yükselsin." diye ekledi.
"Hayır Beomgyu," Onu reddettim. "Ben kendime değer veririm ve değerim öyle yükselir. Başkası benim değerimi belirleyemez."
Şaşkınlıkla baktı bana. "Yeonjun, tıpkı Bilge Taehyun gibisin!" Bu hoşuma gittiği için güldüm.
"Peki o zaman söyle bakalım Beomgyu. Bilge Taehyun neden bilgedir?" Cevap vereceği sırada arkamızdan bir ses geldi, ona ait. "Sen söyle Beomgyu. Neden bilgeyim?" Bu o'ydu. Yanımıza gelmişti. Onunla ilk defa konuşacaktım. Hayır önemli olan bu değildi. Bizi yakalamıştı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
klanın son hizmetçisi | yeonbin
Fanfiction"O, alevlerini söndüremeyen karanlık bir şehirdi." başlangıç: 06/03/23 bitiş: 04/08/23