oğlancı kral

880 125 112
                                    

Beomgyu'yu beklemek bir işkenceydi. Birlikte dışarı çıkmak istediğini söylemişti ama saatlerdir odada onu bekliyordum. Bir türlü gelmek bilmiyordu. Neredeyse akşam olacaktı ama bu onun çok da umrunda değil gibiydi çünkü o ne zaman isterse dışarı çıkabiliyordu. Kral Soobin zar zor da olsa gitmeme izin vermişti. Fakat tek bir şartı vardı. Yaverde benimle geliyordu. Yaverin gelmesini bir yandan istiyor bir yandan da istemiyordum ama ne olursa olsun itiraz etmeye hakkım yoktu. Hyuka ile olan kavgamızdan sonra beni kesinlikle bir daha yalnız bırakmayacağına dair kendisine söz vermişti. Kendisine söz vermişti! Kral Soobin beni bu kadar çok önemsiyordu.

Daha fazla bekleyemedim. Odadan çıktığım gibi Beomgyu'nun odasına gittim. Kapısı açıktı. "Beomgyu-" Kapıyı kendime doğru çekip açtığımda gördüklerim karşısında utanarak odadan çıktım. Taehyun ve Beomgyu öpüşüyordu. Utançla kapıyı kapatıp arkama bile bakmadan odaya gidecekken Beomgyu kolumdan yakaladı.

"Nereye gidiyorsun?" diye çıkıştı sanki sorun bendeymiş gibi.

"Dışarı çıkacaktık ama senin işin var sanırım."

"Hayır yok. Şimdi bitti." Sırıttı. Kulağıma eğildi. "Onu yakalamışken bırakamazdım." Sinsi sinsi sırıtarak odasına döndü. Bir süre daha onu bekledikten sonra merdivenlere doğru birlikte ilerledik. Yaver hemen arkamdaydı. Beomgyu ona tersler bakışlar atıyordu. "Yeni arkadaşımız gibi, her yere geliyor." Beomgyu gözlerini devirdi. Yaver sabır çekerken onlara gülmeden edemedim. Yapacak bir şey yoktu. Kral Soobin yaveri benim için gönderiyordu.

"Uzun zaman sonra pazara gidiyorsun. Nasıl hissediyorsun Yeonjun?"

"Bilmiyorum. Sarayda olmaya alışmıştım."

Güldü. "Zenginliğe alıştın yani."

"Beomgyu!" Yaver arkadan onu uyardığında şaşkınlıkla ikimizde ona baktık. Beomgyu, "Artık sadece senin bedenini korumuyor herhalde. Ne dedi Soobin sana? Kimse Yeonjun'a kötü söz söylemesin mi dedi?"

Yaver kafasını salladı. "Aynen öyle dedi Beomgyu. Hatta dedi ki, özellikle Beomgyu'ya dikkat et. O ne dediğini bilmez, şaka yapar ama Yeonjun alıngandır, ha şaka olsa bile Beomgyu çok konuşmasın-"

"Sus, sus! Tamam." Beomgyu'da kendisinin farkındaydı. Nasıl birisi olduğunu biliyordu.

Birlikte pazara girdiğimizde o ve benim baktığım şeyler neredeyse aynıydı. İkimizinde eli kolyelere gidiyordu. İkimizde tablolara bakıyorduk. Beomgyu sarayda yetişmesine rağmen asla farklı karşılamıyordu. Hatta tam aksine tipli benim gibiydi. Özenle hazırlanmış elmasları ya da altınları bir tarafa, bunların da el emeği olduğunu düşündüğü için değerli görüyordu. Olması gereken buydu. Fakat Beomgyu beni şaşırmıştı. Onun boynundaki, şimdi halkın arasında olduğumuz için elbisesinin içine sakladı, altın kolye hepsinden değerliydi oysaki Beomgyu şimdilik öyle düşünmüyordu.

Bir kadınla aynı anda tahta tezgahın üzerine uzanırken yaver arkadan kolumu tutup beni çekti. "Çok fazla yaklaşma." dedi sertçe. Sorgulamadan onu başımla onayladım. Ne derse onu yapacaktım çünkü krala söz vermiştim. Kadın çekilir çekilmez tezgaha yaklaşıp gözüme kestirdiğim kolyeyi elime aldım. Kırmızı taşları olan ince bir kolyeydi. Biraz para ödeyip bu kolyeyi aldım. Yaver bile ne aldığımı görmedi.

Beomgyu yanıma gelip kolumdan çekiştirdi. "Şurada yemek yiyelim!" Gösterdiği yere baktık. Yavere dönüp sorduğumda hemen kabul etti.

"Saray dışında başka bir yerde yemek yemek hiç de kötü değil." Beomgyu önündeki çorbayı içerken oldukça iştahlı duruyordu. "Öyle." dedim bende ona onay verirken. Neredeyse aylar öncesine kadar bende böyle yemekler yiyordum. Alışıktım. Seviyordum. Ve yerken asla da tereddüt etmiyordum.

klanın son hizmetçisi | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin