"Beni öldürdüğünüz zaman sadece tırnaklarınız değil, tüm elleriniz kan olacak. Ve siz o zaman sadece beni değil, tüm hislerinizi de öldürmüş olacaksınız. Sizi sevmeye çalışan tek kişiyi de siz öldüreceksiniz!" Son cümle bileklerimden daha çok canımı yakıyordu. Kendisini yavaş yavaş bana açıyor oluşu beni de etkiliyordu.
Üzerime gelmeye yeltendiğinde ondan kaçmak bir hamle yapacağım sırada iki elini yatağın başlığına yaslayıp beni arkamdaki ahşapla arasına aldı. Onu görmemek için kafamı hemen yana çevirdim. Kulağıma doğru tüm gücüyle bağırdığında gözlerimi sıkıca kapattım. "Yeonjun!" Durdum. Bileğime uzandığını fark ettiğimde kendimi geriye çektim. "Dokunmayın bana." Sesimin acizliği onun sert nefeslerine çarptı.
Bana dokunmadı. Bekledi. Öylece bana bakarak bekledi. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ne yaptığının farkında değildi. Tekrar bileğime uzandığında ellerimi arkaya sakladım. "Bırak bakayım."
"Bana dokunduğunuz her an canımı yakıyorsunuz. Dokunmayın."
"Ben kralım!" Birden bağırdığında yerimden sıçradım. Arkama sakladığım ellerime uzandı. İkisini de çekip çıkardığında ve ben buna itiraz edemediğimde tüm kan çoktan her yere bulaşmıştı. Tırnaklarını geçirdiği yere baktı.
"Benimle nasıl konuşacağını hâlâ öğrenemedin." Parmakları yavaşça orada gezindi. Kanaması duran izlerden gözlerini çekmedi. "Dik başlı olduğum için sizinle nasıl konuşmam gerektiğini umursamıyorum." Bileklerim hala ellerindeyken ben onunla böyle konuşmaya devam ediyordum çünkü o asla iyi bir cevabı hak etmiyordu.
"Beomgyu ne dedi sana?" Kafasını kaldırıp gözlerime baktı. "Neden sürekli benim hakkımda onunla konuşuyorsun?" Elimi bıraktı. "Bekle burada." deyip yataktan çıktığında arkasından nereye gittiğine baktım. Kapıyı açıp odadan çıktı. Çok kısa bir süre bile olsa kendimle başbaşa kaldığım gibi ağlamaya başladım. Sesim çıkmasın diye elimle ağzımı kapattım. Kalbimi kırıyor, canımı acıtıyor ve bunları yaparken de farkında değilmiş gibi davranıyordu. Geri geldiğinde elinde ıslak bir bez vardı. O fark etmeden hemen yanaklarımı sildim. Islak ellerimi de üzerime sildim. Geldi, aynı yere oturdu. Bileklerimden tuttu.
"Tavşan Tepesine gitmek istiyorum." dedim birden. "Tek başıma oraya gideceğim."
Yarım ağız sırıttı. "Tamam. Söylediğin iyi oldu Yeonjun. Yaverimle gidebilirsin."
"Kaçacağım." Onu sinirlendirmek istiyordum ama bana zarar vermesini istemiyordum. Bana bu şekilde davranırken mutlu olmayı hak etmiyordu. Gülerken gözlerini bana çevirdi. Elindeki bezle bileklerimi siliyordu. "Nereye gideceğini de söyle bari."
"Kendimi Tavşan Tepesinden atacağım."
"Yeonjun." diye uyardı beni. "Beomgyu'nun sana ne dediğini söyle." Konuyu değiştirmeye çalışıyordu. Böyle söylememi istemiyordu. Omuz silktim. "Hem canımı acıtıp hem de kalbimi kazanamazsınız. Sadece birisini yapın. Ya canım yansın ya da kalbimi kazanın." Diğer bileğimi de tamamen sildikten sonra uzanıp bezi yatağın kenarına bıraktı. "Bunu Beomgyu mu dedi?"
"Hayır. Neden onu sorup duruyorsunuz? Beomgyu hiçbir şey demedi."
Pes etti. "Kendisinden öğrenirim." Parmakları temiz bileklerimi okşadı. Önce kanatıp sonra temizliyordu. İkisini de yapan kendisiydi. "Yemek hazır olana kadar uyu. Bugün çok yoruldun."
"Siz yordunuz."
"Yarın gece daha çok yoracağım seni Yeonjun. Uyu ve kendine gel." Neyden bahsettiği açıktı. Yarın gece kral olduğunu duyuracak ve benimle o gece sevişecekti. Öyle demişti. Yataktan kalkarken arkasından onu izledim. "Yorganın altına gir." Aynadan bana bakarak konuştu. Sürekli ne yapmam gerektiğini söylüyordu. O beni izlemeye devam ederken yorganı kaldırıp yavaş hareketlerle altına girdim. "Bu yatak kimin?" Mırıltı gibi çıkan sesimi duydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
klanın son hizmetçisi | yeonbin
Fanfic"O, alevlerini söndüremeyen karanlık bir şehirdi." başlangıç: 06/03/23 bitiş: 04/08/23