ölene kadar canım yanacak

717 107 238
                                    

Kral Soobin gitti. O gece bir daha yaşanmadı. O benden gideli iki hafta oldu. Nasıl geçtiğini bile bilmediğim iki hafta. O gittiğinden beri hayatım yine zamansız ve ziyan geçti. Hangi gündeyiz, sabah mı akşam mı, ondan bir haber var mı bilmiyorum. Odadayım. Onun bulaştırdığı kokunun içinde amansız bir mücadele içinde uykuya dalıyorum. Sürekli. Gözlerimi açtığım an tek düşündüğüm bir daha onu ne zaman göreceğim. Bir mektup bekliyorum. Ondan gelecek bir haber. Yaver onunla iki haftadır görüşmediğini söylüyor. İnanması güç çünkü daha önce çok yalan söylendi. Merakıma yenik düşüyorum. Bilsem sarayın yolunu, alırım atı giderim savrula savrula. Ne muhafızlar engel olur bana ne de o psikoposlar. Gerekirse öldürsünler beni, Kral Soobin benden ayrı oldukça yaşamanın hiçbir anlamı yok.

O böyle düşünmüyor. Eğer bir gün Tanrı benden önce onun canını alırsa ve bu krallıkta bir başıma kalırsam benim yaşamamı emrediyor. Onun yanına gitmek istersem bencillik edermişim.
Ölümümü bile engellemeye çalışıyor. Tüm mirasımı sana bırakacağım derken yavere verdiği vasiyetnameden bahsetmişti bana. Gerçekten de bu dünyada sahip olduğu her şeyi bana bırakıyordu. Kral Soobin sözünün eriydi. Ona inanmamak benim suçum olurdu.
Öyle ki dediği her şeyi kelimesi kelimesine yapıyordu. Yanımda değildi. Kalede değildi ama sanki burası onun sarayıymış gibi, sanki o buradaymış gibi işliyordu her şey. At arabalarına yüklenmiş tahta kasalarda çeşit çeşit meyveler, mandıradan gelen hayvan sütleri, yumurtalar ve bir çiftlik. Benim için inşaa ettirmeye başladığı bir çiftlik hemen kalenin ilerisindeydi. Hepsiyle yaver ilgileniyordu. Bana pek iş vermiyordu.

"Yeonjun, girebilir miyim?" Kapının arkasından yaverin aceleci sesini duydum. "Girebilirsin." dedim durgun sesimle. Kapı bir hışımla açıldı. Gözlerim onu buldu. Yaver elinde tuttuğu kağıt parçasıyla odadaydı. "Kraldan! Asker getirdi. Kraldan mektup gelmiş!" Nefes nefese kalmış. Mektubu aldığı gibi bana getirmiş.
Üzerimdeki yorganı gelişigüzel atıp yataktan çıktım. Gözlerim hafiften dolarken titreyen ellerimle mektubu ondan aldım.

"Ne zaman geldi? Asker hala burada mı?" diye sordum merakla. "Gitti." dedi. Ne yazık ki kralın emrindeki askerler mektubu verdikleri gibi gidiyorlardı. Hiçbir şey sormama zaman bile tanımıyorlardı. Üzülerek kafamı salladım. Yaver odadan çıkarken mektubu alıp koltuğa oturdum. Mührü açarken iyice inceledim. Gerçekten de ondan gelmişti.
İki haftaya değer mi bilmiyorum. Elimde tuttuğum kağıt parçasında yazan sadece birkaç cümle.

"Sevgili Yeonjun,

Uzun bir mektup yazacak kadar vaktim yok. Öyle ki, sana bir mektup yazacak vakti bile zor buldum sevgilim. Güvendeyim. İyiyim. Sağlığım yerinde. Beni merak etme ve sana gönderdiklerimden bol bol ye. Bunlar emirimdir.

Bu mektup eline ne zaman ulaşacak bilmiyorum. Veyahut ulaşacak mı onu da bilmiyorum. Eğer mektubu alırsan, hava karardığında gökyüzünde beliren dolunay ile Tavşan Tepesinde seni bekliyor olacağım. O vakit birbirimize tekrar kavuşacağız sevgilim.

Beni orada bekle.
Tavşan Tepesin'de.

Sevgilerle,
Ansan Kralı Choi Soobin."

Hava karardığında, dolunay olduğu gece. Tavşan Tepesin'de. Bir sonraki görüşmemiz. Bana yolladığı mektupta yazmış. Kendisi demiş buluşalım diye. Nasıl kendisi ansızın çıkıp geldiyse kaleye, öyle çağırıyor şimdi beni de tepeye.
Gideceğim. Kral Soobin'i tekrar görmek için her şeyimi veririm. Onu özlüyorum. Sanki hiç görmemişim gibi, kendime bile bencillik yaparak özlüyorum. Onsuz geçirdiğim vakitleri saymıyorum bile. Ne yapıyorum ne ediyorum ben bile bilmiyorum artık. Hayat durdu ben durdum.

Üç gün var. Nasıl geçeceğini bilmediğim üç gün. Dolunay vakti. İçimdeki heyecan alev alev yanıyor. Durgunluğum yok olmuş gibi. Ve tüm umutsuzluğum tekrardan yok olmuş. Onların yerine içimde beliren umut ve heyecan. Tek bir mektubu beni değiştirmesi için yetiyor.
Fakat biliyorum. Hissediyorum. O tehlikede. O tehlikenin tam ortasında. Bana iki hafta mektup gönderemedi. Gönderdiğinde ise sadece kısacık yazmıştı. Kendisi bile vakti olmadığını söylüyordu. Mektubu getiren asker bir saniye fazla durmuyordu. Hiçbir riski kabul etmiyor, hiçbir olumsuzluğa yol vermemeye çalışıyordu. Kral Soobin her şeyin en iyisini yapıyordu.

klanın son hizmetçisi | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin