18.Bölüm

8 5 0
                                    

Brynn: Şimdi oturun ve unutmayın ne duyarsanız duyun size ne seslenirse seslensin sakın gözlerinizi açmayın ve olabildiğince az düşünün yani rahatlamaya çalışın.

Brynn Lancaster'ın arkasına geçti ellerini başının yanlarına doğru uzattı eliyle Lancaster'ın kafası arasında mavi parlak bir ışık çizgisi oluşuyordu sürekli dalgalanıyordu işte başlamışlardı aradan saatler geçti Canmore ve Lancaster aktarımın tamamlanması ile bayılmışlardı sadece Windsor kalmıştı. Brynn aynı şekilde Windsor'un arkasında duruyordu yorulmuştu basit bir işmiş gibi görünse de tahmin edildiğinden daha zor ve yorucuydu. Windsor kendi kendine rahatla diyordu içinden kendine hiç bir şeyin ters gitmeyeceğini söylüyordu.

Sesler Zihninde bir sürü ses yankılanıyordu daha önce duymadığı sesler ve ona hep tanıdık gelen sesler. Hafif sakin bir ses onun ismini fısıldıyordu. Windsor kendi kendine Brynn'ın dediklerini hatırladı Ama ses onun için çok gerçekti kulağının dibinde ona gözlerini açmasını söylüyordu bu ses Windsor'un kendi Dünyalarında kaybettiği eşinin sesiydi. Ona neden kendisine bakmadığını soruyordu sesindeki masumluk üzüntü Windsor'u yiyip bitiriyordu. Gözlerini açması için onu zorluyordu.

Bakmalıydı Brynn ne derse desin eşine hiç bir zaman veda edememişti belki de ona seslenen kişi gerçekten oydu gözlerini açmalıydı. Ses onun ismini sürekli fısıldıyordu. Kelimeler Windsor'a bir ninni gibi geliyordu. Gözlerini açmalıydı daha fazla dayanamayacaktı. Gözlerini açtı hiç kimse yoktu her taraftaki mor, mavi ve siyah renklere baktı sonsuz bir hiçliğin içindeydi sanki. Ses ona bir kez daha seslendi. Ses ileriden geliyordu gözlerini kısıp ileri bir kez daha baktı hiç bir şey yoktu. Şimdiyse ses her yerden geliyordu. Ses bu hiçliğin içinde sanki her yerde yankılanıyordu. Windsor ona doğru yaklaşan bir şey gördü bu Brynn'ın anlattığı bir gölgeye ya da gördükleri bir örücüye benzemiyordu bu şekilsiz yaratık her neyse ona doğru yaklaşıyordu hem de çok hızlı bir şekilde.

Brynn bir şeylerin ters gittiğini anladı mavi ışık çizgisi gittikçe zayıflıyor ve kırmızı bir renk almaya başlamıştı. Windsor baktı yaklaşan şeyin ne olduğuna dair bir fikri yoktu ve daha önce duyulmamış sağır edici bir ses çıkartıyordu. Şekilsiz yaratık onun önünde dikiliyordu bu şey bir sis gibiydi. Onu aniden içine almasıyla Windsor korkmuş bir şekilde bağırarak uyandı yere dokundu tahta döşemeleri hissetti. Brynn'ın onları bıraktığı odadaydılar ne zamandan beri oradaydılar etrafına bakındı Brynn orada değildi. Lancaster ve Windsor hala baygındı arkasına baktı yerde kan izleri vardı odanın çıkışına kadar giden bir kan izi. Yaşadığı her şey ona bir rüya gibi geliyordu hatırladığı tek şey eşinin ona seslenişi o kadar.

Brynn'a onun yüzünden bir zarar mı gelmişti ? gözlerini açtığını hatırlıyordu ama hepsi o kadardı. Oturdu ne olduğunu hatırlamaya çalıştı ama hiç bir şey yoktu veya Brynn'ın bahsettiği zihin aktarma hala hiç bir şey bilmiyordu. Hala aynıydı yere oturdu beklemeye başladı cevap alabileceği tek kişi Brynn'dı ve o gelen kadar yapabileceği tek şeyse beklemekti. Kapı açılma sesini duymasıyla ayağa kalktı ikisi hala baygındı. Brynn içeri girdi üzerindeki kıyafette kan lekeleri var gibi görünüyordu ama lekeler mor renkliydi.

Brynn: Bana hiç öyle şaşkın şekilde bakma hepsi senin suçun size ne olursa olsun ne duyarsanız duyun gözlerinizi açmamanızı söyledim.

Sesi öfkeli gibiydi. ve öyle olmakta da haklıydı onları uyarmıştı sonuçta.

Brynn: Şanslıydın o şey bütün hafızanı kaybetmene sebep olabilirdi hatta daha kötüsü tüm vücudunun kontrolünü ele geçirebilirdi. Zarar görmemen için başka bir kapı açtım kendi zihnime giden başka bir kapı.

Windsor: Yani o şey senin kafanın içinde mi ? ve hep orada mı kalacak ?

Brynn: Hayır onu yok ettim. Zihnime vücuduma girmesiyle kendimin başka bir kopyasını oluşturdum kendi zihnimi kopyaya geçirdim canavarsa diğer vücudumun kontrolünü aldı bende onu öldürdüm bu durum beni bir süre zayıf düşürecek ama o kadar problem yaratacak kadar da değil. üzerimde gördüğün kansa onun kanı.

Windsor: Bir şey daha ben hiç bir şey hatırlamıyorum yani geçmişteki halimizin yaşadığı her şeyi bileceğimizi söyledin ama hiç bir şey yok.

Brynn: Size hemen gerçekleşecek dediğimi hatırlamıyorum. Zamanı ve yeri geldiğinde veya daha önceden bildiğiniz bir şeyi gördüğünüz zaman hatırlayacaksınız öylece en baştan biliyormuş gibi uyanacağını düşündüysen hayallerini yıkmak istemem ama öyle değil. Yaklaşan savaş için diğerlerini hazırlamam gerekiyor. Serbestsiniz surların içinde istediğiniz gibi gezebilirsiniz zamanı geldiği zaman sizi çağırmak için birilerini gönderirim.

Brynn evden çıkmıştı. Windsor'un kafasında bir sürü soru işareti kalmıştı hem de bir sürü hiç iyi hissetmiyordu başı çatlıyordu sürekli bir kusma hissi vardı içinde. Yaşadığı olaylar ve yaşayacakları vücudu şimdiden hiç bir şey yapmak istemiyordu. Diğerlerinin uyanmasını bekledi onlar uyanınca da Brynn'ın ona söylediklerini onlara da anlattı.

Lancaster: Hiç yoktan öğrenme konusunda haklı çıktım daha kolay olacak. Şimdi ne yapacağız burada bekleyecek miyiz ?

Windsor: Brynn bana surların içini gezebileceğimizi söyledi yani etrafa bakabiliriz.

Canmore hemen kapıya yöneldi: O zaman dışarı çıkıyoruz.

Güneş batıyordu günün yarısından çoğu bitmişti bile. Etrafa baktılar Binalar, bahçeler, yollar her şey son derece düzenliydi. Özellikle bahçeler daha önce hiç görmedikleri mükemmel kokan ve görünen çiçeklerle doluydu. Ama insanlar hepsi büyük bir telaş içindeydi kimse gülümsemiyordu herkesin yüzünde korku, endişe ve umutsuzluk vardı oysa Brynn savaşı kaybedeceklerine dair bir şey söylememişti veya belli etmemişti. Lancaster bir anda durdu zihnine öylece gelen bazı anılar daha önce görmediği kişiler hepsi bir fotoğraf gibi bir anda geldi ve gitti. Windsor ve Canmore onu sarssalar da bir süre kendine gelemedi. En sonunda başını sallayıp kendini toparladı. Windsor ne oldu diye sordu.

Lancaster: Ben, ben bir şeyler gördüm yine ama bu sefer başkasıyla alakalıydı bir bayrak gördüm üzerinde Kurt sembolü vardı yani hiç yoktan bizim dünyamızdaki kurtlara benziyordu. ve küçük bir grup aslında nereden baksan yüz kişi gibi bir şeydiler kendilerinden çok daha büyük bir orduya karşı duruyordular. Brynn'a karşı, Atrium'un yanında savaşan örücüler ve gölgelere karşı.

Canmore: Başka, başka ne gördün ?

Lancaster: Biz o ordunun en önünde duruyorduk o yüz kişilik ordunun en önünde duruyorduk yanımızda bayrakta bulunan kurt şeklinde arma takan biri vardı.

Windsor: Sence bunu Brynn'a söylemeli miyiz ?

Lancaster: Hayır. Ona hiç bir şey söylemeyeceğiz ona hala güvenemeyiz üstelik o kurt sembolünü taşıyan birilerini daha önce görmedik neler olduğunu daha bilmiyoruz öğrenene kadar da kimseye bir şey söylemek yok.

Canmore ve Windsor başlarını sallayarak onayladı. Etrafta biraz daha gezdiler Her şey çok güzeldi.

Canmore: Hey fark ettiniz mi bilmem ama erkeklerin hepsi yakışıklı Kadınların ise hepsi güzel.

Windsor hızlıca etrafında dolaşan insanlara baktı Canmore haklıydı.

Windsor: Evet öyle. Gerçekten de öyle ama anlamadığım şey sadece buna şaşırman yani düşünsene saf karanlık ve kemikten yüz metrelik canavara dönüşebilen insanlar var cidden dikkatini sadece bu mu çekti ?

Üçü de güldü önlerinde oluşan gölge ile birinin arkalarından geldiğini anlayıp yerden kalktılar.

Muhafız: Brynn sizi çağırıyor.

İşte beklenen an Brynn onları çağırdığına göre Atrium harekete geçmiş olmalıydı ama onlar hala kılıç tutmaktan veya güçlerini kontrol etmekten bir haberdi.

Yeni Başlangıç (Serinin 1. kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin