Bu yer devasaydı Lancaster yanındaki görkemli sütun ve yapıtlara göz gezdirirken devasa tahtta oturan zırha doğru yaklaştı içinde biri var gibi durmuyordu ama zırh tek parçaydı ve hala parlaklığını koruyordu. Lancaster ona doğru yürümek istemese de bunu yine de yapıyordu ona doğru yaklaştıkça fısıltılar yeniden kafasında yankılanmaya başladı fakat her ne söylüyorsa ona nedenini bilmeksizin çok cazip geliyordu. Zırha yaklaştı bu şey Lancaster'ın en az dört veya beş katı olmalıydı. Yaşayan dev insanlara dair bir şey duymamıştı şuana dek. Tabii kendi boyutunu değiştirebilen biri varsa durum değişirdi. Zırha yeterince yaklaştığını düşündüğünde durdu sesler kesildiğinde zırhın hareket etmeye başladığına emindi zırhın titreştiğini görebiliyordu. Zırh gerçekten hareket etmişti bu sefer gördüğünden emindi. Zırh ayağa kalktığında oldukları kale sonsuz karanlıkla yer değiştirdi. Sadece taht, zırh ve Lancaster oradaydı. Zırhın ön kısmı yanlara doğru açıldı içinde gerçekten biri yoktu zırhın açılan kısımları ince sivri uçlu zincirlere dönüştü. Lancaster bunda bir terslik olduğunu hissettiğinde geriye doğru koşmaya başlamıştı, zincirler ona doğru fırlamış vücuduna saplanıyor onu kendine doğru çekiyordu. Lancaster vücudunu ona doğru çevirerek sırtına saplanan zincirleri çıkarmaya çalıştı ama bu anlamsızdı ne kadar kurtulsa da yeni zincirler sürekli üstüne geliyordu. Kaçmaya çalışmak sadece olduğu durumu güçleştiriyordu. Zırhını giydiğinde mızrağı ile üstüne yapışan zincirleri parçalamaya çalıştı başarsa da daha fazlası gelmeye devam etti, zırhı zincirlerin vücudunda derinlere girmesini az da olsa engelliyordu hiç yoktan ona doğru daha yavaş çekiliyordu. Bu şeyde neyin nesiydi ve asıl soru zırhın içine zorla sokulursa ne olacaktı ? bahsettikleri güç bu şeyden gelecekse hiç gelmemesi onun için daha iyiydi.
Zincirler kollarına girmeye başladığında artık yapabileceği bir şey kalmamıştı ne mızrağını düzgün kavrayabiliyordu ne de zincirlere uzanıp çıkartabiliyordu. Silah ve gücün aksine belki Aurasının onu bu durumdan kurtarabileceğini düşündü her şeyi yok edebilen bir Aura bu şeyi de yok edebilirdi yani hiç yoktan bunu umuyordu. Sadece bir problem vardı Aurasını kullanıp nasıl o şeyi yok edecekti yani tam olarak ne yapması gerektiğini bilmiyordu bu yüzden kendinden nefret ediyordu en önemli konuları hiç bilmiyordu. Aurası etrafını sardığında kendini geriye çekmeye başladı Aurası uyanık olduğu sürece daha güçlüydü her bakımdan. Yaptığı hiç bir şey işe yaramıyordu derin bir nefes aldı kendini toparlamalıydı korku ve kararsızlık onu bir yere vardırmayacaktı, odaklandı zor durumlarda yapması gereken iki şey vardı sakin kalmalı ve odaklanmalıydı. Amacı neydi ? neden buradaydı ? Ecore neden onun buraya gelmesine izin vermişti ? buradaydı çünkü amacına ulaşmak için güce ihtiyacı vardı, buradaydı çünkü diğerlerini korumak için, kendini korumak için güçlenmeliydi. Lancaster kolundaki zincirleri zorlayarak elinden geldiğince fazlasını ellerinin arasına aldı Aurası zincirlere doğru yayılmaya başlarken üzerindeki zincirlerin zayıfladığını hissedebiliyordu. Diğerlerine yardım edecekse önce kendine yardım etmeliydi. Üzerinden zincirler geri fırlayarak zırha döndü tekrar bir araya gelen zırh ona doğru yürümeye başladı, arkasından tek eliyle tuttuğu devasa bir kılıç sürüklüyordu kılıcı onu ikiye ayırmak için savurdu, Lancaster saldırının hızına şaşmıştı aynı zamanda zorla kaçınabilmişti.
Kılıç yerdeki desenleri parçalayarak saplandı Lancaster zamanı kullanıp mızrağını yerden geri aldı. Sonunda kılıcın saplandığı yerden kurtulmasıyla ona doğru yeniden savurdu. Lancaster kılıcın kendine doğru geldiğini hissetmişti ama buna bir karşılık verememişti. Devasa kılıç ona yan tarafından çarpıp saplanmıştı ama şanslıydı ki zırhı kılıcın daha fazla ilerlemesine izin vermedi. Saplanan kılıçtan kurtulmaya çalışsa da bu şey neyse kılıcı ile onu ikiye ayırmaya istekli gibi duruyordu. Kendini kılıcın ucuna doğru geri geri sürükledi büyük bir acı vücudunda yayıldı bu iğrenç bir durumdu gerçekten berbattı. Bu durumdan kurtulmak için yapabildiği tek şeyde buydu. Kılıçtan kurtulunca üstüne tekrar gelen kılıçtan kaçındı zıplayarak mızrağı zırha sapladı, mızrak zırhı parçalayıp geçse de mızrağı geri çıkardığında zırh kendini yeniden birleştirdi. Bu savaşın hiç bir anlamı yoktu savaştığı kişi bir canlı bile değildi. Zırhtan fırlayan zincirler yeniden onu yakalamaya çalışıyordu şimdi zincirler ona ulaşıp çekmeye başladığı zaman. Üzerine doğru gelen o kılıçtan kurtulmak için yapabileceği hiç bir şey yoktu kafasını çevirerek gözlerini kapadı kendini salmıştı. Bu durum kaçınılmazdı zaten ne zaman kaçmaya çalışsa durum daha kötüye gitmişti. Zırh tekrar açılarak onu içine çekmeye başladı. Kılıç ise öylece yok olmuştu, Lancaster zırha yaklaştıkça düşünceleri yok olmaya başlamıştı. Zırh onu içine aldığında küçülerek ona uygun bir boyut aldı ama zırhın içindeki kişi artık Lancaster değildi, vücut belki onundu ama vücudu yöneten kişi artık o değildi.
Zihninde kendisi dışında konuşan başka biri vardı bu tıpkı Atrium'un yaşadığı bir durum gibiydi tek vücutta iki kişi vardı tek farkı bu şey Lancaster'ın anılarını yok ederek onun yerini almaya çalışıyordu Ecore belki de bu yüzden onun gitmesine izin vermişti kendini bu şeye kaptırmamak için. Lancaster ne kadar direnmeye çalışsa da bu şeyin iradesi onunkinden çok daha güçlüydü, vücudu artık onun kontrolü dışında hareket etmeye başlamıştı bile. Canavar son bir kez baskın çıkarak sonunda Lancaster ve hatıralarını zihninin en uzak köşesine uzaklaştırdı artık kontrol ondaydı. Bu uğursuz yerden onun için ayrılma vakti gelmişti. Eliyle daireler çizerek bir portal açtı içinden yürüyerek Antik ormana geri döndü. Ecore sırıtarak canavara eğilerek selamladı, Canavar sadece ona baktı sonrada savaşa doğru yürüdü önünde duran Windsor ve Canmore'u görmezden gelerek yanlarından yürüdü. Ecore da onun arkasından ilerledi, Ecore savaşın içine girmedi ama canavar hiç bir şeyi aldırmayarak gölge ordu ve lejyonun arasından öylece yürüdü ve yürüdü sonunda karmaşanın arasında Sander'in yere düşmüş tacını yerden aldı sadece kaskını çıkartarak tacı başına taktı. Sander'i insan formuna geri dönmesini engelleyen Atrium bile onu görünce önünde, savaşın ortasında öylece eğilerek onu selamladı. Canavarın sadece tek hareketi büyük bir şok dalgası yayarak bütün savaşı bir anda durdurdu, herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu Atrium ve Ecore dışında gölge ordu bile ona düşman gözüyle bakıyordu şuanda.
İlk Örücü: Ben yokken fazla bir şey değişmemiş sizi kurtarmaya çalıştığım onca zaman görüyorum ki sizin için hiç bir zaman bir anlam taşımamış.
O konuştuğunda söylediği her şey etraftaki herkesin zihninin içinde yankılanıyordu. Titan kimin geldiğini anlayınca savaş alanından gizli bir portal açarak uzaklaştı. Gelen kişi yaşamış en güçlü kişilerden biri olan İlk Örücüydü, şimdi Lancaster'ın vücudunda onların arasında duruyordu. Efsaneler ve Tanrılar hepsi korku içindeydi hiç biri hareket etmeye cesaret edemiyordu hem de hiç kimse, Atriuma baktı ilk kez böyle bir güç barındıran bir örücü görüyordu büyü örebilen bir örücü. Atrium, Sander'in dönüşmesine izin verdi çünkü İlk örücü onun için bir tehditti. Sander insan formuna geldiğinde göğsündeki yara hala duruyordu, ilk örücüye doğru döndü yüzündeki öfke, ilk kez onu öfkeli bir şekilde görüyorlardı.
Sander: Öldürün onu !
Atrium emrini verdiğinde saldırıya geçen ilk kişi Nisar oldu. Saldırı hiç bir işe yaramadı gölge ordu, İlk örücü onlara vurmadan yok olmaya başlamıştı yanına yaklaşmaları bile onları öldürmeye yetiyordu Aurası yaklaşan her şeyi öldürüyordu. Nisar hızlıca atılıp kılıcını ona geçirdiği zaman hiç bir şey olmadı kılıç ilk örücüye değmemişti bile, kılıç onun içinden geçmişti. İlk örücü bir şey olmamış gibi Nisar'a doğru döndü Nisar ne olduğunu anlamamıştı böyle bir güç bu imkansızdı kılıç gerçekten içinden holografik sahte bir şeymiş gibi hareket ediyordu Örücü ayağını yere vurduğunda Nisar'a çarpan dalga kilometrelerce uzayan bir çatlak oluşturdu yerde, Nisar ise resmen bir oyuncak gibi savaş alanının dışına uçmuştu bundan toparlaması çok uzun sürecekti. Gölge ordu ve Atrium'un birlikleri ona saldırırken diğer efsaneler ve Tanrılar bunun bir intihar olduğunu bilerek savaştan en hızlı şekilde kaçışmaya başladılar. Dokunamadığın bir şey ile nasıl savaşabilirdin ki ? İlk örücü hiç bir şeyi aldırmadı zaten hedefi dışında başka bir şey ile ilgilenmesine de gerek yoktu. Sander'e doğru yürüyordu, Bu sander için kesin bir ölüm demek olsa da ilk örücünün aniden geriye doğru adım atması Sander'i büyük bir şüpheye düşürdü. Örücü kafasını ellerinin arasına aldı ve dizlerinin üstüne çöktü. Lancaster kontrolü geri alıyordu bir göz bebeği beyaz diğeri ise sarıydı beyaz ilk örücünün rengiydi Lancaster en son yaptığı değişiklikler sonucu gözünün sarı durmasını hoş bulmuştu o yüzden diğer gözü sarıydı. Ama önemli olan bir türlü kontrolün bir kısmını yeniden ele geçirmesiydi Örücünün etrafında beliren beyaz göz alıcı Aura Lancaster'ın mor renkli yıkıcı Aurası altında parçalanıyordu. Ecore büyük bir şaşkınlık içinde gözlerini açmış ona bakıyordu bunun bir imkanı olabilir miydi ? Örücünün Aurası Lancaster'ın vücuduna geri girerek tamamen kayboldu. Lancaster kendine geri geldiğinde Atrium saldırıyı durdurdu sadece onlar kalmıştı ve amaçlarına ulaşmış sayılırlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Başlangıç (Serinin 1. kitabı)
FantasyGezegenlerinin sonunu getiren bir cihazla yeni bir hayata geçen üç arkadaşın yeni fantastik ve bilimin bir arada bulunduğu bir evrendeki maceralarını, alışma sürecini ve yaşadıkları zorlukları anlatan bu kitapta karakterlere katılarak bu yeni evreni...