BÖLÜM 31

105 4 0
                                    

   Tepede öylece oturmuş, toparlanmakta olan Fransız askerlerini izlerlerken ve bir yandan da sohbet ederlerken arkadan gelen bir gürültü konuşmalarının yarım kalmasına neden oldu. Atının üstünde gelen garip görünümlü bir kadın dikkatlerini çekti. Üstüne bir tür cüppe geçirmiş olan kadının kıyafetleri eski ve yer yer delik deşikti. Kadının yüzünde ve görebildikleri kadarıyla fiziğinde de birtakım sorunlar olduğu göze çarpıyordu. Mürsel' in aklına gelmese de Angelina kadının vebalı olabileceğini düşündü hemen.


    Antik çağlardan itibaren süregelen ve "kara ölüm" olarak da adlandırılan veba salgını özellikle Avrupa' da pek çok can almıştı. Veba öyle bir hastalıktı ki hem bulaşıcıydı hem de insanların işkence çekerek ölmesine neden oluyordu Tüm bunların yanı sıra veba hastalığının pençelerine düşen insanlar toplumdan soyutlanıyordu. Geçmişte bazı dönemlerde; toplumdan uzak, ayrı bir yerde tutulan bu insanlardan herkes korkuyor ve tiksiniyordu. Hatta onlara insandan çok ölümü bekleyen hayvanlar gözüyle bakanlar bile vardı. Musa Peygamber' in yaşadığı dönemlerde yani MÖ 1300-1600 yılları arasında veba salgınına yakalanan insanları kent merkezinin çok uzağında, çorak arazilerde tuttukları biliniyordu. Ayrıca 346-1353 arasındaki sekiz yıllık süreç içerisinde dünyanın neredeyse tamamında etkili olan veba salgını nedeniyle milyonlarca insan hayatını kaybetmişti. 1347-1353 arasında da Avrupa nüfusunun üçte birinin kaybedildiği kayıtlara geçmişti. Veba, deride ve deri yüzeyinde kızarıklığa benzer rahatsızlıklarla başlıyordu ve ilerleyen safhalarda cildin pul pul dökülmesine neden olabiliyordu. Ayrıca iç organları da olumsuz etkileyen bu hastalık, insanı hem içten hem de dıştan kemirerek bitiren görünmez bir parazit etkisi yaratıyordu.


    Tüm bu sebeplerden ötürü kadını şöyle bir süzen Angelina' nın aklına hemen veba hastalığı geldi. Kambur durmasından kaynaklı olarak kolları epey aşağıda duran bu kadın, aynı zamanda kırmızı bir yüze ve patlıcan gibi buruna sahipti. Kadının yaşı ise elli civarındaydı. Aralarındaki kısa bakışmanın ardından kadın kendisini tanıtmak istedi ve adının Madelyn olduğunu söyledi. Kadının söylediği birkaç Fransızca kelimeyi anlamasa da isminin Madelyn olduğunu anlayabilen Mürsel ise konuşması için Angelina' ya baktı. Latincede olduğu gibi Fransızca konuşmakta da zorluk çekmeyen Angelina ise Türk olduklarını ve Osmanlı İmparatorluğu' na bağlı olduklarını söyledi. Hemen ardından da aklına ilk gelen Osmanlı ismini söyledi ve "Ben Hürrem." dedi... Eliyle Mürsel' i gösterdikten sonra "Yanımdaki de eşim..." dedi ama Mürsel' in araya girmesiyle susmak zorunda kaldı. Mürsel kendisini belli etmek için elini hafifçe göğsüne vurdu ve "Fatih" dedi. Ardından bildiği Fransızca kelimelerden birini söylemek aklına geldi ve "Bonjour madame." dedi. İsim olarak da Fatih Sultan Mehmet' in adını kullanmak gelmişti aklına. Böylelikle; içinde bulundukları yıldan üç yıl sonra dünyaya gelecek olan II. Murad' ın oğlu, II. Mehmed' e gönderme yapmış oldu bir anlamda. İçinde bulundukları 1429 yılında ise Osmanlı Padişahı, II. Murad' tı ve üç yıl sonra dünyaya gelecek olan II. Mehmed ise yirmi iki yıl sonra 1451 yılında tahta çıkacaktı. Mürsel de, kendince bir gönderme yapmak istemişti bu bağlamda. Madelyn, Mürsel' e karşılık verdikten sonra onun Fransızca bildiğini sanarak bir şeyler daha dedi ama Mürsel boş gözlerle bakınca Angelina devreye girdi... Mürsel' in Fransızca bilmediğini ve Fransızca yapılan tüm konuşmaları ona çevirmek zorunda olduğunu söyledi Madelyn' e. Madelyn ise "Peki İngilizce biliyor musunuz?" diye sordu. Angelina İngilizce bildiklerini ve sohbete İngilizce devam edebileceklerini söyledi, ayrıca kafasını Mürsel' e çevirerek "Madelyn İngilizce bildiğini söyledi." dedi. Bu duruma sevinen Mürsel ise Roma Dönemi' nde, Angelina dışında kimseyle birebir konuşamamanın acısını çıkarmak istercesine kıpır kıpır oldu ve Madelyn' dönerek konuşma başlatmak istedi:


- Öncelikle tanıştığıma memnun oldum. İngilizceyi neden ve nasıl öğrendin peki?


- Ben bir tiyatrocuyum. Aynı zamanda kendimi geliştirmeyi seviyorum. Düşmanımı daha iyi anlamak ve onların kültürünü tanımak için İngilizce öğrendim. Küçükken yaşadığım köyde bulunan bilge bir adam sayesinde İngilizce öğrendim. Öğrenmeye hevesli bir çocuktum ve bu adam da beni eğitmek için vaktini harcamaktan çekinmedi. Zaten günümüzdeki İngilizce; Norman Fransızcası ve Cermen dilleri gibi Latin dilleriyle, Eski İskandinavya dilinin bir karışımından oluşmaktadır. Dolayısıyla İngilizceyi öğrenmekte zorlanmadım.


- Bu çok güzel bir şey. Benim de oyunculuğa ilgim vardı ve ben de bir zamanlar tiyatroyla ilgilenmiştim. (Mürsel Türkiye' deyken bir dönem tiyatroyla ilgilenmişti ve okulun da tiyatro grubundaydı. Hatta oyunculuk, senaristlik ve yönetmenlik gibi mesleklerle uğraşma isteği de olmuştu ama hayat onu Amerika' da vasıfsız işlerde çalışmaya itmişti. Tabii Angelina' yla karşılaşana kadar böyle olduğunu sanıyordu... Hayatın, kendisiyle ilgili bir planının olmadığını sanıyordu yani. Aslında Amerika' ya gitmiş olması boşuna değildi. Şu anlarda ise karşısındaki kişi bir Orta Çağ insanıydı ve ona, iki binli yıllarda yaşadığı hayatı fazla belli etmeden yüzeysel bir şekilde tiyatroyla uğraştığını söylemişti.)


- Senden bunları duymuş olmam daha da güzel bir şey çünkü bizim bir tiyatro grubumuz var. Bu arada en başından beri sormayı merak ettiğim şeyi sormak istiyorum: Neden gladyatör kıyafetleriyle dolaşıyorsunuz?


- Eee, şey... Tiyatro için tabii ki... Rolümüz için çalışıyorduk ve kendimize role kaptırabilmek için, havaya girebilmek için kıyafetlerle prova yapma kararı aldık yani.


- Tabii ya! Başka ne için olabilirdi ki? Salak kafam, bunu nasıl düşünemedim. Bu savaş ortamında sizin gibi tiyatroya gönül vermiş kişilerle karşılaşmak çok hoş oldu. Bu arada bize katılmak isterseniz eğer çok memnun oluruz. Sizin gibi yeni yüzlere ihtiyacımız var.


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin