BÖLÜM 102

6 3 1
                                    

   Mürsel tam olarak ne açıklayacağını bulamadığı için sürekli duraksarken araya Amber girdi ve "Aslında bu şekilde ayakta sohbet edersek eğer sabaha kadar dışarıda kalabiliriz çünkü konuşulması gereken çok şey var. İçeriye gel de seni biraz misafir edeyim ve burada rahat rahat konuşalım. Sana bir şeyler ikram edeyim de kendine gel biraz. İyi ağırlanmaya ihtiyacın var, bu belli. Babam da dün akşam yola çıktı ve New Jersey' ye, yakın bir arkadaşının yanına gitti ve bir hafta sonra gelecek. Ben de yaşadıklarımdan ötürü tek başıma kafa dinlemek ve kendimle baş başa kalmak istedim ama çok çabuk canım sıkıldı, neyse ki sen geldin ve buradasın. Gel Mürsel, her şeyi içeride anlatırsın." dedi içten bir şekilde. Lafın lafı açtığını fark edince ve Mürsel' in zor durumda olduğunu düşününce en ufak bir yapaylık barındırmadan, son derece içten bir şekilde onu eve davet etmişti. Bunun üstüne Mürsel de fazla düşünmeden teklifi kabul etti ve içeriye girmek üzere hareketlendi. Biraz oturduktan sonra da evinin anahtarını isteyecekti ve Amber de anahtarı bulabilirse eğer evine geçecekti.


   İkisi de içeriye geçtikten sonra Mürsel' in ayakta kalmamasını isteyen Amber, koltuğa geçmesini söyledi. Mürsel koltuğa geçtikten sonra kendisini çok iyi hissetse de hastane kıyafetiyle burada bulunduğu için biraz da garip hissediyordu, üstündeki kıyafetle nasıl oturacağını şaşırmış olsa da Amerikan rahatlığını konuşturmanın tam vakti olduğunu düşünmüştü. Aradan geçen yıllardan sonra Mürsel de Amerikalı rahatlığının esintilerini taşımaya başlamıştı, Amerikalıların genelde rahat tavırlar sergileyen sıcakkanlı insanlar olması onun da karakterinin bu yönde evrilmesine neden olmuştu biraz. Tabii her şeyin aşırısı zarar olduğu için aşırı rahatlık da hiç hoş bir şey değildi... Mürsel ise her şeyi dozunda barındırıyordu bünyesinde ve Amerikan rahatlığının laubalilik demek olduğunu düşünmüyordu... İnsandan insana değişse de ve bazı Amerikalılar, Amerikan rahatlığı konusunda aşırıya kaçsa da genel olarak Amerikan rahatlığının gerekli bir şey olduğunu düşünüyordu... Çünkü en ufak şeyi bile hesaplayarak yaşamak ve her şey konusunda stres yapmak, yaşam standartını ve sağlığı olumsuz yönde etkileyen bir durumdu... Amerikan rahatlığı ise tam da burada imdada yetişiyordu ve bu yaşam tarzı sayesinde kişi, stresten arınarak kuş gibi hafiflemiş hissedebiliyordu. Mürsel de tüm bu sebeplerden ötürü şu anki kılık kıyafetini ve görünümünü pek fazla kafaya takmıyordu.


    Mürsel' in durumuna üzülen ve iyi olmasını isteyen Amber mutfaktan çıkıp geldiğinde, iki elinde tuttuğu portakal sularıyla birlikte salonda belirdi. Portakal suyunun birini Mürsel' e ikram ederken, onun iyi olmasını içten dilediğine dair enerjisini de Mürsel' e geçirmişti. Uzun ve zorlu bir süreçten sonra evine döndüğü için mutlu olan Mürsel, şu anda yaşananlardan memnundu, şu anda yaşananlar içini ısıtıyordu. Kafasını kurcalayan ve kafasına taktığı bazı şeyler olsa da şu anda anın tadını çıkarmak istiyordu. Amber, Mürsel' in karşısına geçtikten sonra artık onun bu hâlini öğrenme zamanının geldiğini düşünmüştü:


- Evet Mürsel, tüm hikâyeyi duymak istiyorum. Uzun uzadıya anlatarak kendini yormak zorunda değilsin ama en azından önemli gelişmleri aktarabilirsin.


- Öyle sanıyorum ki geçirdiğim bir kaza sonucu hafıza kaybına uğramışım ve bundan dolayı pek çok şeyi hatırlamıyorum. Gözümü hastanede açtığımda orada ne kadar süre geçirdiğimi, doktorlarla ne konuştuğumu, beni oraya kimin bıraktığını hatta ne kadar süredir hiçbir şeyi hatırlamadığımı bilmiyordum... Ama uzun bir süredir benden haber alamadığınıza göre kısa sayılmayacak bir süre boyunca sağlık kurumlarında vakit geçirmişim sanırım. Hatırlamadığım o süreç içerisinde doktorlara çok saçma şeyler söylemiş olmalıyım ki beni psikolojik bazı testlere tabii tutacaklarını öğrendim, buna kulak misafiri oldum. Özellikle doktorlardan birinin benim akli dengemi yitirdiğime inandığını duyunca da başıma iyi şeylerin gelmeyebileceğini düşündüm ve o anki ruh hâliyle oradan kaçtım. Şu anda hafızam gayet iyi olmakla birlikte dediğim hastalık dönemlerini ise hatırlamıyorum... Ama fiziksel sağlığım da ruh sağlığım da gayet iyi. Hayatımla ilgili bir bölümü hafıza kaybı nedeniyle hatırlamıyor olsam da sizleri ve o bölüm dışındaki her şeyi net bir şekilde hatırlıyorum, merak etme. Evet, kendimi trajikomik bir durumun içerisinde buldum ve hastane önlüğüyle dışarıda dolaşmak zorunda kaldım ve buraya da otostop çekerek ulaşabildim ama tüm bunları aşarak yeniden eski günlerime kavuşmak istiyorum tabii ki... (Hikâyesini tam olarak aktaramayacağı için olayları biraz değiştirerek, onca zaman ne yaptığını ve neden birden ortadan kaybolduğunu hafıza kaybı bahanesiyle savuşturmak istemişti. Zaten kendisi de tam olarak neler olduğunu kestiremiyordu ve her şeyi net bir şekilde anlatması imkânsızdı. Şu anki garip durumunu anlatırken çok dikkatli olması ve deli damgası yememesi gerekiyordu, bu yüzden de hiç olmamış şeyleri olmuş gibi anlatmak zorunda kalabiliyordu.)


- Tamam, öyleyse şöyle yapalım ve bundan sonra zorunlu olmadıkça bu can sıkıcı konunun bahsini açmayalım ve sen de önündeki hayata odaklan... Yaşadığın zor dönemi de artık düşünmemeye çalış çünkü evindesin ve sana her türlü desteği sağlamaya hazırız. Sadece senden bir isteğim var: En kısa sürede birlikte başka bir hastaneye gidelim ve bir sorununun kalıp kalmadığından emin olalım istiyorum. Lütfen itiraz etme ve en azından fiziksel olarak iyi olup olmadığını net bir şekilde öğrenelim.


- Ben iyiyim ama senin de endişelerini anlıyorum Amber... Sen nasıl istiyorsan öyle olsun. Dediğin gibi yapalım ve bir şeyimin olmadığını teyit edelim. Ayrıca beni bu kadar hoş karşıladığın için ve benimle bu şekilde ilgilendiğin için çok teşekkür ederim sana. (Amber' ın içinin rahat etmesi için itiraz etmeden bu teklifi kabul etmişti. Amber' ın kendisine inandığına emin olsa da şu anki dağınık görüntüsü de ortadaydı ve kendisini bu şekilde gören herkesi endişelendirmesi normaldi. Bunları bildiği için Amber' ın hastane teklifine hiç itiraz etmemişti.)


- Rica ederim, umarım her zaman iyi olursun ve hayatta istediğin yere ulaşırsın Mürsel.


    Zor günlerden sonra şu anda yaşadığı andan son derece memnun olan Mürsel, başka bir açıdan bakıldığında da buruk bir sevinç yaşıyordu... Zira Angelina artık yanında yoktu... Yeni Angelina' nın Amber olma ihtimalini ise hiç aklına bile getirmiyordu çünkü Amber' a o gözle bakmıyordu... Ayrıca Angelina' nın yerini hiç kimse dolduramazdı... Angelina' yı sonsuza dek gerçek bir melek olarak hatırlayacaktı... Onun dokunuşuyla birlikte yeniden doğduğunu hiç unutmayacaktı. Son yaşadıkları artık flu da olsa ve gerçek olup olmadığına karar verememiş de olsa hatta Angelina hayali arkadaşı bile olsa onu hep güzel anılarla hatırlayacaktı. Çok fazla şey yaşamış olsa da üstesinden gelmeye kararlıydı. Bu kitap için varını yoğunu ortaya koymaya ve uzun süredir kafasında tasarlamış olduklarının da kelimeler aracılığıyla dışa vurumunu görmeye kararlıydı. Beynindekileri yazıya döktüğü anda ve tereyağından kıl çekermiş gibi her şeyi toplarladığında çok rahat edecekti. Planladığı gibi her şey mükemmel olursa da bu kitabın amacına ulaşacağını ve başarılı olacağını düşünüyordu. Roma Dönemi' nde eline kılıç bile alarak savaşmıştı ve şimdi de eline alacağı kalemle cehalete ve savaşın ta kendisine savaş açacaktı artık. Kalemin kılıçtan keskin olduğunu tüm dünyaya kanıtlayacağı günleri görmek istiyordu. Şu ana dek her ne yaşadıysa boşuna yaşamadığını hissediyordu. Bunca zaman, her şey dalga dalga üstüne gelmişti ve o dalgalar gerisin geriye giderken de geride bıraktıklarını bir araya getirerek, yeni bir dünya inşa etme dönemine girdiğini anlamıştı... Bunu da ancak kendisi yapabilirdi... Artık en iyi bildiği işi yapacaktı ve yazacaktı...


    Mürsel; bu kısa süreli hayal yolculuğundan dönerek, düşlerini ve gelecek planlarını düşünmeyi rafa kaldırdı ve şu anki zamana döndü birden. Bunu yapmak zorundaydı çünkü Amber' ın karşısında bu şekilde dalıp gitmek istemiyordu. Yeniden bulunduğu ortama ayak uydurmaya başlayınca, biraz daha sohbet ettiler ve ardından da odasına geçmek istedi. Evin anahtarını bulamadığını anlatınca Amber da yedek anahtarı aramaya koyuldu. Çok geçmeden yedek anahtarı bulan Amber, Mürsel' i yolcu etti ve tekrar iyi dileklerini iletti. Mürsel de benzer bir şekilde iyi dileklerini ilettikten sonra evin arka kısmına doğru ilerlemeye başladı. Tam kapının girişine varmak üzereydi ki arabası karşısına çıktı. Siyah renkli klasik aracı tüm ihtişamıyla parıldıyordu ve sanki Mürsel' e selam veriyordu. Büyük bir duygu patlaması yaşayan Mürsel de adımlarını hızlandırarak arabasına doğru yaklaştı ve kaputun üstüne doğru eğildi, uzun süredir ayrı kaldığı arabasına sarılıyordu adeta. İki ellerini de yana açarak arabasını okşuyordu ve onu seviyordu adeta. Onun bu hâli görülmeye değerdi... Arabasıyla bütünleşerek, ayrı geçen onca zamanın tadını çıkarıyordu. Oldukça duygusal bir an yaşıyordu ve gözleri dolmuştu. Maddiyata ve maddi olan her şeye taptığı için gelen bir sevinç değildi yaşadıkları... Bu arabanın manevi değeri vardı ve öyle anlar yaşamıştı ki, manevi değerleri olan bu evi ve bu arabayı bir daha göremeyeceğini düşündüğü zamanlar olmuştu... İşte duygusallaşması ve hüzünlenmesi bu yüzdendi... Aslında mutluluk, hüzün ve özlem giderme duygusunu bir arada yaşıyordu. Farklı duygular arasında yaptığı ani geçişler de onun ruh hâlini anlık olarak değiştiriyordu ama enteresan bir şekilde bu durumdan da zevk alıyordu.


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin