BÖLÜM 68

11 2 0
                                    

   Nick ve Lindsay arasında bunlar yaşanırken ortamdaki herkes olan biteni ve Lindsay' nin isteksizliğini fark etmişti... Özellikle Mürsel ve Angelina, yeni karşılaştıkları ama çok çabuk sevdikleri Nick' in durumuna ve onun gençliğini karartmasına çok üzülmüştü... Lindsay olayını unutmadığı sürece Nick' in gençliğini mahvedeceğini ve bu kötü gidişatı sürdüreceğini öngörmek güç değildi. Lindsay' nin de oldukça değiştiği aşikârdı. Güzelliği hiç değişmemişti ve Nick' in bahsettiğinden fazlası vardı, eksiği yoktu... Fakat karakter olarak evrim geçirdiği çok belliydi. Bu geçirdiği evrim ise kötü birine dönüşmüş biri olup çıktığı anlamına gelmiyordu... Daha çok, açıklanması güç ortamlara girmesi üzerine hayatı boşvermişliğe başlamaktı bu. Eski dostlar ve aşıklar yerine, bu yeni ortamın soğuk yüzüne yönünü çevirerek, kendisini bu kasvetli ortamın kucağına bırakmak olduğu da söylenebilirdi. Angelina ise Lindsay' nin soğuk tavırlarından çok, kodamanların elinde bir kuklaya, sorgulamadan her şeyi yapan bir makineye dönüşmesine içerlemişti ve acı bir şekilde bunu gözlemlemişti... Aslında Lindsay henüz ağzını bile açmamıştı ama Angelina onun büründüğü yeni karakteri birkaç dakika içinde anlamıştı bile. Lindsay kapıdan girdikten sonra hemen olduğu yerde kalmıştı ve şu anda da kapının önündeydi... Nick de hemen onun önünde duruyordu. Çok geçmeden; ortamdaki boğucu ve sessiz anları, Yüzbaşı Benjamin' in yerinden kalkması bozdu. Aniden yerinden kalkan Yüzbaşı, ortalama bir hızla Nick ve Lindsay' nin yanına doğru ilerledi. Arkasından gelen sesleri fark eden ve çömeldiği yerden kalkarak doğrulan Nick ise arkasını döndüğü anda karşısında Yüzbaşı Benjamin' i buldu... Yüzbaşı' nın bir şey diyeceğini sanan Nick, öylece donakalırken Yüzbaşı Benjamin ise silahını çıkararak Nick' in başına vurdu. Ani bir şekilde yere, Lindsay' nin ayaklarının ucuna düşen Nick bayılmıştı... Lindsay ise çığlık attıktan sonra bir şaşırma tepkisi olarak ellerini ağzına götürdü ve şaşkınlığı da artık gözlerinden okunur hâle geldi. Mürsel ve Angelina da aynı şekilde şaşırdığı için yerlerinden bile kıpırdayamadı. Onların hareket etmesine bile fırsat tanımadan ve arayı hiç soğutmayan Yüzbaşı ise ikinci şok edici hamleyi yaptı ve silahını havaya kaldırarak Lindsay' yi alnının ortasından vurdu. Lindsay vurulur vurulmaz saniyeden bile kısa sürede olduğu yere yığıldı ve Nick' in üstüne düştü. Yüzbaşı Benjamin' in silahından çıkan bu mermi, çözülmesi zor bir ölüm makinesinin yaveri olduğunu haykırarak Lindsay' nin başından içeriye girmiş ve saplanmıştı adeta. Mürsel ve Angelina şaşkınlıktan ne yapacağını bilemiyordu... Her şey bir anda olup bittiği için tepki vermelerine bile vakit kalmamıştı... Küçük dillerini yutmuş bir vaziyette oldukları yerde öylece kalakalmışlardı.


   Mürsel ve Angelina' nın şaşkınlık anı geçecek gibi değildi çünkü çok daha fazla şaşıracakları ve ürperecekleri bir olay daha gerçekleşmişti. Yüzbaşı Benjamin aynı soğukkanlılıkla eğilerek cebinden bıçağını çıkarmıştı ve Lindsay' nin kafa derisini yüzmeye başlamıştı. Artık Mürsel bir yandan kusarken Angelina ise "Ne yapıyorsun sen? Delirdin mi?" diye bağırmak istemişti Yüzbaşı' ya ama onun bile nutku tutulmuştu... Ayrıca tüm bunlar çok kısa bir sürede, bir dakika içerisinde cereyan ediyordu ve bir dakika içerisinde de tüyleri diken diken eden, bu kadar beklenmedik olaydan sonra oldukları yere çivilenmişlerdi adeta. Yüzbaşı Benjamin hiçbir şey olmamış gibi deriyi yüzmeye devam ederken elinin altındaki bir insan değilmiş gibi davranıyordu. Soğukkanlı ve kendinden emin bir şekilde bunu yaparken hiçbir şeyin onu durduramayacağının sinyallerini veriyordu. Kafa derisini tamamen söküp almadan rahat etmeyeceği belliydi. Neden bir anda bu kadar canileştiği ve bunları neden yaptığı ise büyük merak konusuydu ama işini bitirene dek konuşmaya da pek niyeti yoktu. Güzel Lindsay' nin bu hâli; bir sanat eseri olan tabloya, bilerek ve isteyerek boya sıçratan birinin her şeyi bozması gibiydi. Hemen yanı başındaki Nick ise baygın bir vaziyette yatarken, sevdiği kadının başına gelenlerden habersiz ama vücudunun tüm zerreciklerinde bu durumu hissediyormuşçasına huzursuz bir şekilde uyuyordu.


    Yüzbaşı Benjamin deriyi tamamen vücuttan ayırdıktan sonra Mürsel ve Angelina' nın önüne fırlattı. Havada süzülerek Mürsel ve Angelina' nın tam ortasına düşen kafa derisi, az önce tek parça hâlinde gördükleri güzel Lindsay' nin bir parçasıydı ve artık oradan oraya savrulabilen gereksiz bir materyele dönüşmüştü adeta. Mürsel kusmaktan ve öksürmekten kendisini alıkoyamıyordu, hayatı boyunca böyle bir şey görmemişti... Sanki midesi ağzına kadar geliyordu ve tüm organları da söz dinlemeyen yaramaz bir çocuğa dönüşüyordu. Mürsel iki büklüm olmuş bir vaziyette öğürmeye devam ederken Angelina onu dürttü ve "Mürsel bak! Lindsay' nin kafasına doğru bak." dedi oldukça şaşırmış bir hâlde. "Bakmak da istemiyorum, görmek de istemiyorum... Burada neler oluyor böyyyleeee!" diye haykıran Mürsel' in durumu içler acısıydı... Fakat Angelina' nın vazgeçmeye niyeti yoktu ve onu zorla doğrultarak kafasını o manzaraya doğru çevirdi... Artık Mürsel de aynı şekilde şaşkındı... Son birkaç dakikadır sürekli şaşkınlığa uğramaktan vücut fonksiyonları bozulmuştu ama bu gördüğü manzara kesinlikle insanı şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükleyecek, uzun süre kendine getirmeyecek cinsten bir manzaraydı. Lindsay' nin kazınan kafa derisinin altında bir metal bütünü belirmişti. Kazınan bölgenin altında beyin ya da et parçaları meydana çıkmamıştı, Lindsay' nin kafası koca bir metalden ibaretti, Lindsay bir robottu...


    Mürsel istemsiz bir şekilde kendisini geriye doğru atmaya çalıştı ama ayağı halıya takılınca duraksamak zorunda kaldı, zaten ne yaptığını da bilmiyordu, bu ortamdan kaçmaya çalışması bile güçtü çünkü akli dengelerini yitirmek üzereydi... Hemen kendisini toparlayamazsa çıldırabilirdi. Angelina da onun kadar şaşkındı ama biraz daha soğukkanlı kalabilmeyi başarmıştı... Fakat şu bir gerçekti ki Yüzbaşı Benjamin' in yapabileceklerinden de çok korkuyorlardı... Ne yapacağı kestirelemeyen ve insan olup olmadığı bile belli olmayan bu adamla aynı ortamda kapana kısıldıklarını hissediyorlardı. Yüzbaşı Benjamin ise bir elinde kanlı bir bıçak, diğer elinde Lindsay' nin bir tutam saçı varken, dizlerini kırmış bir vaziyette Mürsel ve Angelina' ya bakıyordu... İkisinin de bu şok bombardımanını atlatmasını beklediği de söylenebilirdi. Angelina tekrar Mürsel' i tuttu ve "Mürsel sakinleş lütfen! İnan bana burada neler olduğunu ben de bilmiyorum ama öncelikle senin sakin kalman gerekiyor." dedi, kulağa şefkat ve korkunun karışımı gibi gelen ses tonuyla. Mürsel tekrar Lindsay' nin parçalanmış bedenine baktı ve ardından da gözlerini önündeki kafa derisine dikti... Önünde duran ince sayılabilecek kafa derisi, et ve kandan oluşuyordu ama Lindsay' nin bedeninde duran ve açılmış olan kafa ise bir robot kafasıydı... Gördükleri bir halüsinasyon ya da bir film çekimi değildi... Buna artık iyice emin olduktan sonra kendisini biraz olsun dizginlemeye çalıştı çünkü bunu yapmaktan başka çaresi yoktu.


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin