BÖLÜM 75

6 2 0
                                    

   Mürsel ve sarışın kadın bir süre daha değişik ve karmaşık duygular içerisinde birbirlerine bakarken aniden kapı açıldı ve bir adam içeriye girdi. Kapının açılmasıyla birlikte yerlerinden sıçrayacak kadar çok irkilen Mürsel ve sarışın kadın, kıpır kıpır olmuş olan yüreklerine söz geçirmeye çalışmakla meşguldu şimdi de. Kapının ağzında beliren adam; orta boylu, çukur çeneli, kirli sakallı, uzun sayılabilecek saman gibi sarı saçları olan ve yüzü gözü kir pas içerisinde olan biriydi. Adam ağzını açıp konuşmaya başladığı anda da dişlerinin yerinde yeller estiğini görmek zor olmuyordu, az sayıda kalan dişlerinin bir kısmı da kırıktı üstelik. Dönemin dalevereci ve sürekli üçkâğıtlar çeviren insan profilini tam manasıyla yansıtan bu adam, sarışın kadının pezevengiydi ve şu sıralarda da onu azarlıyordu... "Benden habersiz kiminle iş tutuyorsun sen öyle? Seninle daha sonra hesaplaşacağız." demişti hiddetle. İyice korkan ve zangır zangır titremeye başlayan kadın "Sakin ol! Her şeyi açıklayabilirim Frank..." diyordu bir köşeye sinmiş bir hâlde. Öfkeden deliye dönmüş olan Frank' in sakin olmaya niyeti yoktu ve Mürsel' in üstüne yürümeye başlamıştı... Üstüne yürürken de "Kadınımı ayartmanın cezasını çekeceksin. Benden habersiz iş tutmanın bedelini ödeyeceksin." diyordu ve gözlerinden alev saçıyordu adeta.


    Frank' in geri adım atmaya niyeti yoktu, öfkesinin dinmeyeceği ve durmayacağı belliydi. Kontrol mekanizmasını kaybederek şeridinden çıkmış bir araç gibi, kötü sonla bitebilecek bir senaryoya doğru savruluyordu. Sükûnet bozan kişi olma ünvanını kimseye kaptırmak istemiyormuşçasına Mürsel' in üstüne doğru yürüyordu. İyice yaklaştıktan sonra Mürsel, "Tamam, tamam... Sakin ol ve bir anlaşma yapalım. Bu durumdan oldukça kârlı çıkabilirsin." dedi jest ve mimikleriyle de ortamı yumuşatmak istercesine. Söylediği şeyler işe yaramıştı, en azından Frank' in bir anlık duraksamasına ve kulak kabartmasına neden olmuştu. Frank teklifi duymak isteyince Mürsel de "Normal ücretin üç katını sana ödeyeceğim ve hiç kimseyle cinsel ilişki kurmadan da buradan gideceğim. Senin haberin olmadan bir şeyler yapmaya kalktığımız için borcumu bu şekilde ödemek ve kendimi affettirmek istiyorum. Buradan özgürce gitmeme izin ver yeter. Sen paranı al, ben de geldiğim gibi kapıdan çıkayım ve gideyim." diyerek her şeyi açıkladı. Şöyle bir düşünen Frank ise bu teklifi kaçırılmayacak bir fırsat olarak gördü ve kabul etti.


    Mürsel ücret verme bahanesiyle ceplerini karıştırırken ani bir şekilde ellerini cebinden çıkardı ve Frank' in gözüne bir yumruk patlattı. Alkollü olan Frank ise bu darbeyle birlikte yere yığıldı ve uzun bir süre de oradan kalkamayacağını anlamak güç değildi. Bu durumdan sonra anlamanın güç olmayacağı diğer şey ise Frank' in robot olmadığıydı. Frank bir insandı ve bu yüzden yumruk darbesi alınca yere düşmüştü... Eğer Mürsel bir robota yumruk atmış olsaydı o sert yumruk darbesi nedeniyle eli bile kırılabilirdi. O kadar sert ve hızlı bir yumruk atmıştı ki karşısındakinin robot olma ihtimaline karşı deneme-yanılma yöntemini uygulamıştı ve eğer yanlış tahmin olsaydı eli metale çarptığı anda kırılabilirdi. Gözleri bir anda kararan ve yere düşen Frank, bilincini kaybetmeden hemen önce başka diyarlara uçuyormuş gibi hissetmişti. Mürsel arkasına bile bakmadan Frank' in yanından geçip giderken sarışın kadın ise "Duuurrr! Gitmeee! Beni de al yanına..." diye bağırıyordu. Barın içerisinde Frank' e yakın başka kişilerin de olabileceğini düşünen Mürsel hemen oradan uzaklaşma gayesindeydi. Diğer insanlar yaşananları anlayana kadar meleğine ulaşmak ve kendisini güvenli limana atmak istiyordu. Düşündüğü şeyi uygulamayı başarmıştı ve kapıdan çıktığı anda karşısında Angelina' yı görmüştü. Atın üstünde bekleyen Angelina, "Mürsel ne oldu? Soluk soluğa kalmışsın." dedi telaşlı bir şekilde. Mürsel ise "Angelina hemen buradan gitmemiz gerek. Ne olduğunu sonra anlatırım." dedi Angelina' dan daha da telaşlı bir hâlde. Sonuç olarak Mürsel aceleyle atın üstüne atladı ve hemen oradan uzaklaştılar. İstikametlerini, görüş alanındaki kasaba olarak belirlediler ve kasabaya vardıktan sonra ihtiyaçlarını karşılama kararı aldılar... Şimdilik hız kesmeden çok da uzakta olmayan kasabaya varmalarının iyi olacağını düşündüler.


    Son güçleriyle hız kesmeden ilerleyerek kasabaya vardılar. Kasabaya vardıklarında karşılarına çıkan manzara biraz garip ve korkutucuydu. Hiçbir canlının izine rastlanmayan kasabada herhangi bir yaşam belirtisine rastlanmıyordu. Çok geçmeden insanların eşyalarını fark ettiler... Bu eşyalar, atlar için dışarıya konulmuş yiyecek ve su alanları olarak göze çarpıyordu... Dışarıdaki eşyalar genelde bunlardı... Yani kasaba terk edilmişti ama bunun uzun bir süre önce olmadığını anlamak için biraz zaman geçirmek yeterli oluyordu. Hayalet kasabanın gölgesi altında geçirdikleri zamandan sonra hayallerinin düş kırıklığına dönüşmesine içerliyorlardı artık. Buraya vardıkları anda her şeyin bir makine gibi işlediği, cıvıl cıvıl bir yaşam alanıyla karşılaşacaklarını düşünmüşlerdi. Barınma ihtiyaçlarını sağlamaları pek sorun değildi çünkü hava ılık sayılırdı... Gerekirse dışarıda da konaklayabilirlerdi... Ancak şöyle bir sıkıntı vardı ki yol üstünde gördükleri dükkânların ve evlerin tamamı kilitliydi... Yardım isteyebilecekleri herhangi biri ya da yardım için kapısını çalabilecekleri herhangi bir yapı yoktu... Sanki gökten inen bir lanet tüm kasabayı silip süpürmüştü ve ardında da kasvet dolu bir esinti bırakarak çekip gitmişti. Hayal kırıklığına uğramış olsalar da yapabilecekleri tek şey kasabada biraz turlamak olacaktı. İleride bir yerlerde bir yaşam belirtisiyle, insanlarla karşılaşabileceklerini düşünerek ilerliyorlardı. Robotlarla insanların amansız mücadelesinde; bu mücadeleyi verenlerin kendileri olduğunun farkında olmayan insanlar ve robotlar, rutin hayatlarını sürdürdüklerini düşünüyorlardı ama kazın ayağı öyle değildi... Hatta robotlar; robot olduklarının, insanlar da insan görünümlü robotlarla iç içe yaşadıklarının farkında değildi... Tüm bunların üstüne de 1893 yılında İrlanda' da yaşanan tüm olumsuzlukları da aynen yaşıyorlardı... Fakirlik, açlık, toprak ağalarının zulmü ve tüm bunlardan dolayı kendi aralarında patlak veren kavgaları da en uç noktada yaşıyorlardı.


    Mürsel ve Angelina, geçmişte yaşanmış tüm bu zorbalıkların karşısındaydı ama şu anda içinde bulundukları durumu değiştirmeye çalıştıkları pek söylenemezdi... Çünkü içerisinde bulundukları ortam bir simülasyondan ibaretti ve içerisinde bulundukları ortamda gösterecekleri çaba yerine, Mürsel' in dönemine sağ salim dönerek orada çaba göstermeleri gerekiyordu... Her şeyi baştan aşağı değiştirmeleri için gereken ve yapılması gereken tek şey buydu... İçerisinde bulundukları ortamda gösterecekleri münferit çabalar vicdanlarını rahatlatabilirdi ama her şeyi kökten değiştiremezdi. Tüm bu bilinmezlikler silsilesinden alınlarının akıyla çıkabilmeleri için aşama aşama ilerlemeleri gerekiyordu ve başlarını fazla belaya sokmayacak şekilde herkesi idare ettikten sonra ışıklı kapının belirmesini bekleyeceklerdi... Bu serüvendeki şu anki aşama ise kişisel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir ortam bulmalarıydı.


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin