BÖLÜM 107

3 2 0
                                    

LOS ANGELES - ERTESİ GÜN


    Mürsel, Los Angeles' a geçtikten sonra vakit kaybetmeden kalacağı otelin yolunu tuttu. Los Angeles Havalimanı' na indikten sonra kiraladığı araçla otele geçmişti. Rita, onu karşılaması için birini gönderme teklifinde bulunmuştu ama Mürsel buna gerek olmadığını belirtmişti. Mürsel otelde biraz dinlendikten sonra şehri gezecekti, yorgun olmasına rağmen kısa bir şehir turu yapmayı kafaya koymuştu. Şehri gezmek için yapacağı başlangıçtan sonra da Rita' yı görmek için yayınevinin ofisine gidecekti... Rita; Los Angeles' a vardıktan sonra istediği herhangi bir gün uğrayabileceğini söylemiş olsa da o, ilk gün ziyaret etmenin iyi olacağını düşünmüştü. Son zamanlarda, Long Island' a dönene dek hayatın ona yaşattığı yorgunluğun yanında bu yapacakları hiçbir şeydi ve yorgunluk sebebi olarak görmüyordu.


    Otele yerleşme işini hallettikten sonra bir süre dinlenmişti ve şimdi de dışarıya çıkarak kısa bir Los Angeles turu atma zamanının geldiğini düşünmüştü. Melekler Şehri sanki kollarını iki yana açmıştı ve Mürsel' i kucaklıyordu. Mürsel, Melekler Şehri tarafından oldukça sıcak karşılandığını ve şehrin kendisini kabul ettiğini iliklerine kadar hissediyordu. Aynı zamanda Los Angeles demek; Beverly Hills ve Hollywood demekti... Hollywood oyuncularının ruhunun hissedildiği bu coğrafyada, çok güçlü bir hayal dünyasının doruklarında gezintiye çıkıldığını hissetmek de mümkündü. Hollywood demek ise sadece bir dağın tepesinde "Hollywood" yazmasından ibaret değildi... Hollywood demek sinemanın bugünkü hâlini alarak şekillenmesini sağlayan, dünya içinde dünya gibi bir yerdi... Sinemanın temellerinin atıldığı ve asla parlaklığını yitirmeyecek olan bir pırlanta gibiydi çünkü Hollywood. Aynı zamanda sıkı bir sinema hayranı olan Mürsel' in düşünceleri de bu yöndeydi ve bugün olmasa da Universal Studios' u da ziyaret edecekti. Sıkı bir sinemasever olarak Universal Studios' a ayrı bir gün ayrılması gerektiğini ve araya sıkıştırılmaması gerektiğini biliyordu çünkü. Bugünkü planı ise sadece Venice Beach ve Hollywood Bulvarı' nı gezmekti. Önce Venice Beach' ten başlamak istemişti ve okyanus havasını ciğerlerine çekmenin iyi olacağını düşünmüştü. Pasifik Okyanusu' nun eşsiz manzarasını görebilmek ve sahilde eğlenceli vakit geçiren insanların enerjisini hissedebilmek için buradan başlamanın iyi olacağını düşünmüştü. Daha sonra da soluğu Hollywood Bulvarı' nda alacaktı ve yıldızlararası bir yolculuğa çıkacaktı... Bu, yeryüzündeki yıldızların arasında bir gezintiydi... Ünlülerin, kaldırım üstünde bulunan yıldızlarını görmeye olanak sağlıyordu. 1958 yılında Şöhret Yolu adıyla açılan bu yol, günümüzde de oldukça popülerdi ve dünyanın birçok yerinden turist çekiyordu. Melekler Şehri' ne adım atar atmaz şehrin enerjisine kendisini kaptıran Mürsel, sanki gençlik pınarından aldığı her yudumla kendisine geliyordu ve oldukça dinç hissediyordu, son dönemlerde üzerine çökmüş olan hastane yorgunluğu psikolojisinden de sıyrılıyordu.


    Venice Beach' i ve Hollywood Bulvarı' nı gezen Mürsel, bir hayalini daha gerçekleştirmişti. Bugün burada olmak ve Los Angeles turuna sıkı bir başlangıç yapmış olmak harika bir duyguydu. En büyük hayalini gerçekleştirmek için geldiği Los Angeles' ta, yıllardan beri süregelen hayallerini de gerçekleştirmeye başlamıştı ve bu yüzden de kendisini çok iyi hissediyordu. Hayatın güzellikleri hiç olmadığı kadar berrak ve net görünüyordu... Güzellikler tüm ihtişamıyla Mürsel' e göz kırpıyordu. Dünyayı çepeçevrelemiş olan negatif enerjinin bir toz bulutu gibi dağılmasına önayak olabilmek için gereken enerjiyi de bulmaya başlıyordu. Elbette hâlâ dünyanın güzelliklerini görebilen ve faydalanabilen insanlar vardı ama devletler arasında bir gerginlik de baş göstermeye başlamıştı... Henüz üçüncü dünya savaşının fitilinin ateşlendiğini ya da düğmeye basıldığını söylemek mümkün olmasa da özellikle büyük devletler arasında bir kızışma dönemine girildiğini öngörmek zor değildi. Angelina' nın sürekli bahsettiği; nükleer silahların test edilmesi, geliştirilmesi veya bir ülkenin hamle yapmaktan kaçınmayarak bunu kullanması neticesinde başlayacağını öngördüğü savaşın ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı sanki. Mürsel, Angelina' nın varlığının gerçek olup olmadığına bile tam olarak emin değildi ve fiziksel olarak çok hırpalandığı için bazı şeyleri net olarak hatırlamıyordu... Ama hayali ya da gerçek, Angelina' dan duyduğu her şeyi çok net bir şekilde hatırlıyordu... Angelina, ya dünyayı kurtarabilmesi için kafasında ürettiği bir hayali arkadaştı ya da belki de geçmişin derinliklerinde yaşadığı her şeyi bu kadar gerçekmiş gibi hissettiği için hayali biri değildi, gerçekten melekti... Sonuç olarak hayali de olsa gerçek de olsa Angelina' dan duyduğu bazı şeyler gerçeğe dönüşüyordu ve bu durum da seçilmiş kişi olduğuna işaret olabilirdi... Angelina' nın sürekli bahsettiği üçüncü dünya savaşı senaryosu gerçeğe dönüşüyor gibiydi ve yine sürekli bahsettiği iyi bir yerden, tüm dünyaya hitap edecek bir kitap çıkarma senaryosu da aşama aşama gerçekleşiyordu. Mürsel tüm bunların farkındaydı ama başarılı olabilmesi için de her şeyi çok fazla kafaya takmayarak, anı yaşayarak ve bir sonraki aşamayı fazla düşünmeden, bulunduğu aşamaya odaklanarak ilerlemesi gerekiyordu. Angelina' nın varlığını sorgulamaya ve onunla yaşadığını düşündüğü olayların gerçekliğini sorgulamaya ise rahata erince başlaması gerekiyordu... Üstelik rahata erebilmesi için dünyanın da rahata ermesi gerekiyordu... Aslında kendisi rahat hissetmeden dünya rahat olmayacaktı ve dünya rahat olmazsa da kendisi rahat hissedemeyecekti... Böyle bir döngünün içerisinde, içinden çıkılması güçmüş gibi duran paradoksu da aşması gerekecekti... Ama artık bunu yapabileceğine dair olan inancı da tamdı...


    Mürsel şu anda üçüncü durağı olan Rita Slater' ın ofisine geçecekti ve oldukça heyecanlıydı... Belki de hayatının en önemli iş görüşmesini gerçekleştirecekti. Arabasını yayınevinin bulunduğu binaya doğru sürerken oldukça keyifliydi ve son ses açtığı rock müziğin keyfini çıkarıyordu. Nihayet yayınevinin bulunduğu binaya geldiğinde ise kendisini; otuz katlı, oldukça heybetli bir yapı karşıladı. Binadan içeriye girdiği anda ise kendisini yaptığı işe vermiş olan güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler gördü. Giriş kapısından adım atıldığı anda kişiyi karşılayan ilk görüntü görüntü ise on metre ileride bulunan geniş ve heybetli bir masa ve masanın başında oturan alımlı sekreter oluyordu. Çizgili beyaz gömlek ve siyah ceket giymiş olan sarışın, beyaz tenli ve kıpkırmızı rujlu bir kadın, derin göğüs dekoltesiyle de dikkat çekiyordu. Binaya girer girmez böyle bir güzelliğe maruz kalmak, keyifleri bir kat daha arttırıyordu ve iyi bir enerji veriyordu. Mürsel, güzel sekretere yaklaşınca Rita Slater' la randevusunun olduğunu ve yayınevinin kaçıncı katta olduğunu sordu. Buraya gelmeden iki saat önce Rita' yı aramıştı ve iki saat sonra gelebileceğini iletmişti. Müsait olduğunu ve iki saat sonra kendisini ağırlamaktan memnuniyet duyacağını belirten Rita' nın bu ifadeleri üzerine de yola çıkmıştı. Sarışın sekreter tüm kibarlığıyla yayınevinin otuzuncu katta olduğunu belirtince de artık geriye sadece asansöre binmek ve Rita' yla yüz yüze de tanışmak kalmıştı. Mürsel asansöre binerek otuz yazılı tuşa bastıktan sonra, hiç alışık olmadığı kadar uzun süren asansör yolculuğu esnasında bir an için uzaya çıkacakmış gibi hissetmişti. Uzaya doğru tırmanan astronotlar nasıl ki dünya için iyi bir şey yaptıklarını biliyorsa ve hissediyorsa Mürsel de aynen böyle hissederek otuz katı tırmanmıştı zaten... Çünkü bu kitap kendisiyle birlikte tüm dünya insanları için bir umut ışığı olacaktı.

MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin