BÖLÜM 82

7 2 0
                                    

   Alice' in azametli duruşu ve tavırları, acılı ve bitap düşmüş tarafıyla çatışıyordu ve onun dik durmaya çalışıyor olması Mürsel ve Angelina tarafından da takdir görüyordu... Ancak durum böyle olsa da bazı konularda endişeleri de vardı... İlk kez kendilerini böylesine güçsüz ve köşeye sıkışmış hissediyorlardı ama iyilerin ve iyiliğin kazanması gerektiğini düşünüyorlardı... Bu yüzden de ilahi adaletin tecelli edeceği günün gelip çatacağını umuyorlardı. Tüm bu düşünceler ve bilinmezlik deryası içerisinde biraz sohbet etmek ve günün kritiğini yapmak istediler... Mürsel can alıcı bir soru sorarak Angelina' nın fikrini öğrenmek istedi:


- Sence Alice robot mu Angelina? (Sesinin duyulma ihtimaline karşın son derece kısık sesle konuşmuştu.)


- Alice' in robot olduğunu sanmıyorum... Gerek cenaze töreninde gerekse de eşi öldürüldüğü sırada bir robottan beklenmeyecek şekilde duygusal reaksiyonlar sergiledi ve hüngür hüngür ağlamaktan kendini alıkoyamadı. İçerisinde bulunduğumuz yıl hakkında ve teknolojinin geldiği nokta hakkında detaylı bir bilgimiz bulunmuyor ve dolayısıyla da robotların verebilecekleri tepkileri tam anlamıyla bilemiyoruz. Belki de insani hareketlerin birçoğunu, birebir kopyalayabilen robotlarla karşı karşıya olabiliriz ama ben yine de hiçbir robotun tamamen insan gibi davranabileceğini düşünmüyorum. Gördüklerime ve gözlemlediklerime dayanarak Alice' in de Alexander' ın da robot olmadığını düşünüyorum.


- Robot olabileceğine ben de pek ihtimal vermedim ama senin de görüşünü almak istedim. Burada gördüklerimiz çok sıra dışı ve şaşırtıcı şeylerdi... Bu yüzden de her şeyin olma ihtimalini yüksek görüyorum ve bundan sonra karşılaşacağım garip olaylara da şaşırmayacağımı düşünüyorum. Tabii şaşırmayacak olsam da karşılaştığımız ve karşılaşacağımız şeylerin tam olarak nasıl üstesinden geleceğimizi bilmediğim için endişelerim hâlâ geçerliliğini koruyor.


- Endişelerini anlıyorum Mürsel ve ben de ne yapacağımızı, tam olarak hangi adımı atmamız gerektiğini bilmiyorum ama son ana kadar savaşmaktan başka seçeneğimiz yok. Savaşmak derken bu insanlarla sıcak çatışmaya girmekten bahsetmiyorum tabii ki... Zaten böyle bir şeye gücümüz de yetmiyor... Ama bizim çok daha farklı bir gücümüz var ve bu uğurda mücadele ederek savaşacağız, onları böylelikle yeneceğiz. Üçüncü dünya savaşı çıkarsa eğer ve insanlar birbirleriyle çatışmaya başlarsa dünya tamamen yok olmayacak... Ama içinde bulunduğumuz gelecek gibi ya da benzer alternatif gelecekler gibi gelecekler doğacak. Savaştan sonra hayatına devam eden insanlar olacak ve üçüncü dünya savaşına engel olamazsak eğer herkes birdenbire yok olmayacak... Ama insanlar dünya üstünde cehennemi yaşayacaklar ve bunu da kendileri yapacaklar, bizzat insanlar bu cehennemi oluşturacak. Tanrı insanların özgür iradesine hiçbir şekilde karışmaz ve onları bu konuda özgür kılar... Ama bu demek değildir ki insanlar her zaman doğru olanı yapar... Doğru olanı yapmadıklarında dahi Tanrı' nın direkt bir müdahelesi söz konusu olmaz. Şu son dönemlerde dünya bir kırılma noktasının eşiğine geldi ve bizde de bunu durdurabilecek potansiyel görüldü... Bu yüzden de kırılma eşiğini durdurma ya da yumuşak bir geçişle atlatmaya çalışmak için çabalıyoruz ama bizler de hata yapabiliriz... Ve dediğim gibi sen ve ben de hata yaparsak eğer Tanrı direkt bir müdahelede bulunmayacak... Dünya da bir şekilde varlığını devam ettirecek ama belki de devam ettirmemesi daha hayrına olacak, bunu dilettirecek türden bir yola girilecek... Sana dünyanın yok olmasının eşiğine geldiğimizi söylerken bunun bir anda olacağını kastetmedim hiçbir zaman. Sihirli bir değnek dünyaya değerek herkesi ve her ülkeyi haritadan silmeyecek ya da insanlar son kişiye kadar birbirini öldürmeyecek... Ama kıyametin fitilini ateşlemiş olacaklar... Tabii eğer biz de hata yaparsak bunlar olacak... Amma velakin ben ne olursa olsun başarılı olacağımıza inanıyorum. Şimdi uyumaya çalışmamız ve yeni güne dinç başlamaya çalışmamız çok iyi olacak... Çünkü şu anda ilk ihtiyacımız olan şey enerji...


    Angelina' nın tüm bu söylemlerinden sonra Mürsel oldukça etkilendi ve ruhunu kaplayan mistik ve ruhani bir atmosferin enerjisiyle çevrelendiğini hissetti. Can korkusu ve görevde başarısızlık korkusunu hat safhada yaşasa bile tüm bu ruhani atmosferi iliklerinde hissetmeyi seviyordu... Biraz mazoşist hislere benzer olan bu duyguyu tam anlamıyla hissedebiliyordu ve istemsizce zevk de alıyordu çünkü. Mürsel, Angelina' nın anlattıklarını onaylayarak görevlerinde başarılı olacaklarını umduğunu belirtti ve birbirlerine iyi geceler dileyerek uykuya daldılar.


    Ertesi sabah erken saatlerde bir hışımla doğrulan Angelina, istemsizce Mürsel' i de uyandırdı ve çok endişelenmesine neden oldu. Angelina hortlak görmüş gibi birden kafasını yastıktan kaldırmıştı ve doğrulmuştu. Çok hızlı ve ani bir şekilde yaptığı bu hareket nedeniyle neredeyse belini kıracaktı. Ruhunu ele geçiren ve teslim alan bir gücün etkisiyle bu hareketleri yapıyormuş gibi bir hâli vardı, kendinde olduğu söylenemezdi. Onun bu durumu karşısında uykulu hâli gözlerine yansıyan ve kaygı eşliğinde konuşan Mürsel "Angelina ne oldu? İyi misin?" diye sordu çatallı bir sesle. Kendisine gelmekte zorlanan Angelina ise güçlükle nefes alıp verdikten sonra birkaç saniye gücünü toplamaya çalıştı ve duraksayarak konuştu:


    "Hiç iyi değilim Mürsel! Bir tür rüya gördüm ama rüyadan da öte bir şeydi bu. Rüyayı tam olarak hatırlayamıyorum ve parça parça olarak zihnimde yer aldığını söyleyebilirim sana... Ancak gördüğüm şeyin bizi aramaya gelen büyük bir ekip olduğunu da söyleyebilirim, Yüzbaşı Benjamin ve ekibinden bahsediyorum. Her nedense gördüğüm bu rüya ya da vizyon yatakta uyurken canımı alabilecek kadar güçlüydü... Nitekim şu anda kalp atışlarım düzensiz ve başım çatlayacakmış gibi... Kendimi hiç iyi hissetmiyorum."


    Angelina' nın bu cevabı Mürsel' i biraz daha ürpertti ve "Üzülerek söylüyorum ki bu basit bir rüya olmayabilir çünkü sen bir meleksin ve onları hissetmiş olabilirsin." dedi endişeli bir ses tonuyla. Hâlen nefes alıp vermekte güçlük çeken Angelina ise "Evet Mürsel, dediklerin doğru olabilir hatta beynimize olumsuz sinyaller yollamaya çalışarak şimdiden bizi zayıf düşürmeye de çalışıyor olabilirler. Daha ne tür teknolojilere sahip olduklarını bilmiyoruz çünkü." diye yanıtladı ara ara duraksayarak. Mürsel biraz olsun şefkat aşılamak için elini Angelina' nın omzuna koydu ama Angelina yavaşça onun kolunu ittirerek ayaklandı ve yataktan çıktı. "Mürsel üzgünüm, şu anda senin yaydığın enerji ve beyin dalgaların bile bende ters etki yapıyor. Biraz dışarıya çıkıp hava almam lazım, yürüyüş yaparak vücut dengemi toplamaya çalışacağım" diyen Angelina bir hışımla kapıya doğru yöneldi. Bir kez daha kendisini endişe ve kaygının kollarında bulan Mürsel ise "Angelina dur gitme! Senin için endişeleniyorum, tek başına olmanı istemiyorum... Ayrıca sen yokken buraya gelirlerse ne olacak?" dedi alelacele. O anda kapının kolunu tutmuş olan Angelina yavaşça kafasını Mürsel' e çevirdi ve "Dediğim gibi Mürsel... Sen dahil kimsenin yanımda olmaması gerekiyor şu anda. Yerimizi de hemen bulabileceklerini sanmıyorum. Gücümü toplayıp geri dönmeye çalışacağım. Lütfen beni daha fazla lafa tutma, görüşmek üzere." dedi son sözünün bu olduğunu vurgulayarak.


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin