BÖLÜM 95

10 2 0
                                    

ERTESİ GÜN


    Öğlen vaktine yaklaşılmasına rağmen Mürsel hâlâ uyuyordu. Dünkü olaydan sonra ve Mürsel' in konuşmayı tamamlayamadan uykuya dalmasının ardından sadece uyuduğuna, bilincini kaybetmediğine emin olmak için kısa tetkikler yapılmıştı... Ölü gibi uyuyan Mürsel' in durumu başta akıllara kötü şeyler getirse de sadece yorgun düştüğü için uyuduğu anlaşılmıştı. Şu anda ise başka bir branşın doktoru içerideydi ve öylece Mürsel' e bakıyordu, bir süre öylece bakmayı tercih etmişti ilk an için. Sanki birisinin kendisini izlediğini hissetmiş olan Mürsel ise birdenbire gözlerini açtı ve "Mikeee! Mikkeeeee! Burada ne yapıyorsun? Neden doktor kılığına girdin?" diye bağırdı sevinçle... Sevinmişti çünkü karşısındaki kişiyi Motor Ağızlı Mike sanmıştı ve uzun süredir görmediği Mike' ı görmek iyi gelmişti her ne kadar karşısındaki kişi Mike olmasa da... Böyle sanmasında da pek haksız sayılmazdı çünkü karşısında duran kişi Motor Ağızlı Mike' a ikizi kadar benziyordu. Aradaki ince farkı anlayamayarak onu Motor Ağızlı Mike sanmasındaki temel etmen ise hastalığı nedeniyle her şeyi bulanık görüyor olması ve başının dönüyor olmasıydı. Doktorun da aynen Mike gibi sadece yanlarda kalmış üç numara traşlı saçları, kısa boyu ve kendisinden önde giden göbeği vardı... Sadece, Mike' ın dişleri gibi çürük dişlere sahip değildi... Fakat Mürsel bunu fark edemiyordu ve Mike' a ikizi kadar benzeyen doktorun Mike olduğunu düşünüyordu. Mürsel' in bu tepkisine bir hayli şaşıran doktor ise henüz kesin teşhis konulmamış olsa da kafasında teşhisi koymuştu ve Mürsel' in delirmeye başlamış birisi olduğunu düşünmeye başlamıştı... Hatta belki de deli olduğu için yakınları tarafından hastanenin bahçesine bırakıldığını ve etrafındakilerin ona sırt çevirdiğini düşünmeye başlamıştı. Doktor kafasında tüm bunları derlerken ve yapbozun parçalarını tamamlamaya çalışırken bir yandan da Mürsel' e ne cevap vereceğini düünüyordu ve klasik bir cevap vermeyi tercih etti:


- Ben Mike değilim, karıştırıyorsunuz...


- Mike yine mi şu esprileri yapıyorsun... Benimle kafa bulmayı bırak artık... Zaten kendimi iyi hissetmiyorum... O deli şakalarını ben iyileştikten sonrasına sakla da bana burada ne yaptığını açıkla önce, çok merak ediyorum bunu. Sesin bile aynı zaten. (Konuşması biraz daha düzelmişti ve düne göre kendisini daha iyi hissediyordu. Gerçekten de doktorun ses tonu da Mike' ın ses tonuna benziyordu fakat yine arada ufak bir farklılık vardı. Mürsel ise hastalığı nedeniyle bu farkı da anlayamamıştı.)


- Mike' ın kim olduğunu bilmiyorum ama sanıyorum ki bir arkadaşınız. Benim adım Peter ve ben bir doktorum. Yani ben Mike değilim.


- Hasta olabilirim ama salak değilim. Kırk yıllık Motor Ağızlı Mike' ı tanımayacak kadar kafayı yemedim, yine şu şakalarından birini yapıyorsun değil mi Mike? Lütfen bana, beni eğlendirmek ve moralimi düzeltmek için şakalar hazırladığını, doktor kılığına girdiğini söyle. (Ne kadar hasta olduğunun ve hastalığından dolayı kişileri karıştırdığının farkında olmadığı için bunları söylüyordu.)


- Siz en iyisi biraz dinlenin ve biz daha sonra konuşalım...


    Doktor cümlesini bitirir bitirmez odadan ayrıldı ve diğer doktorun aksine Mürsel' in delirmiş biri olduğuna emin bir şekilde oradan ayrılmıştı. Yani henüz raporlar da belirtilmese de her şeyi anladığını düşünüyordu. Mürsel ise odada yalnız kaldığı anlarda, Mike sandığı doktorun şakayı bu kadar uzatmasına kızmakla vakit geçirmeye başladı. Bir an önce buradan ayrılmak istiyordu ama vücudunun verdiği ve vermediği tepkilere söz geçiremiyordu. Angelina' nın nerede olduğunu da oldukça merak ediyordu ve onunla arasında geçen son olayların üzüntüsünü yaşıyordu... "Keşke yapmasaydım" dediği türden tepkiler verdiğini ve büyük bir hata yaptığını düşünüyordu hasta hâline rağmen.


ERTESİ GÜN


    Aradan bir gün daha geçmiş olsa da Mürsel için değişen bir şey olmamıştı. Günlerinin büyük bir kısmını uyuyarak geçiriyordu ve tam olarak toparlanabileceği günün gelip çatmasını bekliyordu. Büyük bir sabra ihtiyacı olsa da dünyayı başka bir gözle görüyordu ve o eski bakış açısına ihtiyacı vardı. Mürsel bugün de neredeyse öğlen vaktine kadar uyumuştu ve daha da uyuyabilecekken kapının hemen dışından gelen seslere uyandı. Dün gördüğü iki doktorun sesini duyan Mürsel, kendisiyle ilgili konuşulduğunu da anlamıştı şimdi. Onun uyuduğunu sanan ve uyumasa da iyi duyamadığını düşünen doktorlar kapının ağzında her türlü konuyu konuşmakta beis görmemişti. Gerçekten de Mürsel' in onları duyma ihtimali yok sayılırdı hatta uyanık olsa bile hastalığından dolayı duymama ihtimali yüksekti... Ancak şu anki durum farklıydı çünkü Mürsel kendisini inanılmaz iyi hiseediyordu ve kulakları da son derece iyi işitiyordu. İki günde her şeyi atlatarak adeta yeniden doğmuştu ve her şey de kendi kendine düzelmişti. Mürsel yerinden kalkarak hoplayıp zıplamak ve eğlenmek istiyordu nerede olduğuna bakmaksızın. İçindeki ses onu bu yönde teşvik ediyor olsa da doktorların konuşmaları ilgi çekici olmaya başlayınca o sese ket vurdu ve dışarıda gerçekleşen diyaloğa kulak kesildi. Dünkü görüşmesinde Mike sandığı ve hâlen de Mike sanmaya devam ettiği doktorun dediklerini çok net duydu önce:


    "Üstünden bir kimlik bile çıkmadı ve öylece hastane bahçesine bırakılmıştı. Bence psikolojik sorunları olan biri ve yakınları onu terk etti. Halüsinasyonlar görüyor ve gördüklerinin etkisinde kalarak da saçma sapan şeyler söylüyor bana kalırsa. Bu adamı bizim tedavi edebileceğimizi sanmıyorum Nathan. Bence onun yeri psikiyatri kliniği... Onu ne kadar çabuk buradan gönderirsek o kadar iyi olur... Hem o boşuna zaman kaybediyor hem de biz boşu boşuna zaman kaybı yaşıyoruz. Manik-depresif bozukluk da dahil olmak üzere birden fazla psikolojik rahatsızlıkları olan bir hastayı biz tedavi edemeyiz. Bana Mike deyip duruyor ve beni arkadaşı Mike sanıyor. Bu adamın fiziksel bir sorunu yok bence, tamamen psikolojik!"


    Mürsel duydukları karşısında bir dizi hayretler cümbüşünün içerisinde buldu kendisini. Ayrıca, ses tonu da Mike' a benzeyen doktoru hâlâ Mike sanmaya devam ediyordu. Ses dışarıdan geldiği için ve çok net olmadığı için aradaki ince farkı yine anlayamamıştı ve iyileşmiş olmasına rağmen Mike' la ilgili gerçeği idrak edememişti. Mürsel bir hışımla yerinden kalkmak istese de vücuduna bağlı kablolar nedeniyle durmak zorunda kaldı. Birkaç saniye boyunca ne yapacağını düşünürken yerinden kalkmayıp konuşmaların devamını dinlemenin iyi olacağını düşündü. Başta, ayağa kalkarak "Ben deli değilim." diye haykırmak istemiş olsa da vücuduna bağlı olan kablolar nedeniyle ve konuşmaları bölmeyerek devamını duyabilme amacıyla kararından vazgeçmişti. Kendisini bir çukurdaymış gibi hissediyordu ama sessiz ve derinden ilerledikten sonra yüzeye çıkacağı anın hayalini kurarak agresif yanını törpülüyordu. İçindeki dolup taşmak üzere olan duygu selini de kontrol altına alarak, duygusal bakış açısının getirebileceği zaafları defetmek istiyordu. Tüm bunları derlemekle meşgulken ve kendi kendisiyle savaş hâlindeyken melez doktorun yani Nathan' ın söylediklerine kulak kesildi:


    "Kesin sonuçlar elimize ulaşmadan ve tüm tetkikleri uygulamadan bir şey söylemek için ve nokta atışı bir teşhis koyabilmek için hâlâ erken olduğunu düşünüyorum Peter. Hastamız fiziksel olarak yaşadığı travma ve bünyesindeki ağrılar nedeniyle de halüsinasyon görüyor olabilir. Söyledikleri şeyler ve ağzından çıkan her kelime, normal bir insanın söyleyebileceği şeyler olmasa bile bu onun akli dengesini yitirdiğini göstermeyebilir. Fiziksel olarak ağır bir travma ve akabinde de ağrılı tedavi süreci boyunca da garip laflar eden hastalarla karşılaşmışlığım var... Hepsi de şu anda çok iyi ve söyledikleri garip ibareleri hatırlamıyorlar bile... Fiziksel çöküntünün etkisiyle bunları söyleyen hastalarımız, şimdi normal insanlar gibi hayatlarına devam ediyorlar. Ağır psikiyatrik ilaçların yanlış teşhis sonucunda verilmesi gibi bir durum olursa da bunun vebalini ödeyemeyiz. Evet, şu ana kadarki tetkikler de hastanın büyük bir sorunu olmadığı anlaşıldı ama henüz yeterli tetkiklerde de bulunulmadı. Yani hastanın durumunu gözlemlemeye ve durumunun stabil kalıp kalmayacağını görmeye ihtiyacımız var."


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin