BÖLÜM 20

135 5 0
                                    

   Angelina olan bitene Mürsel gibi üzülemiyordu... Dünyada kötü şeylerin yaşanmamasını isterdi fakat karşılaştığı şeyleri de bir tür kanun ya da yasa olarak görüyordu... Ya da bir başka deyişle olaylara daha realist bir bakış açısı ile bakıyordu. Zaten bu dünyada ondan beklenen ve istenen şeyler farklı şeylerdi... Onun bu dünyadaki vizyonu ve misyonu başkaydı. Tabii dünyadaki görevlerinden biri de Mürsel' in iyi olmasını sağlamak olduğu için ve onu sevdiği için onu rahatlatmak da istiyordu. Uyumadan önce biraz sohbet etmenin Mürsel' in yararına olacağını düşündü ve kafasını gökyüzünden hiç çevirmeden sohbeti başlatan taraf oldu:


- Seppia' yı seviyor muydun Mürsel?


- Aşk anlamında soruyorsun sanırım değil mi? Normal bir sevgiden bahsetmiyorsun sanırım. (Bunu söylerken gözlerini hiç açmadan konuşmuştu ve ayrıca dudakları da titriyordu.)


- Evet, aşk anlamında sordum.


- Seppia' ya aşık mıydım tam olarak bilmiyorum. Zaten bana göre aşk diye bir şey yok. Yani herkesin bildiği anlamda aşk yok. Aşk diye bahsedilen şey hormonların her zamankinden daha fazla salgılanması olayı gibi bir şey. Hormonların yanı sıra doğru ve uygun eş adayı gerçeği var bana göre. Bazı tipte ve karakterdeki kişiler bizim için uygundur, bazıları ise uygun değildir... Önemli olan bu konuda hata yapmamaktır, bizim için sahte duygular besleyen kişiler yerine gerçek duygular besleyen insanlarla bir arada olmamız gerekir. Benim inandığım aşk anlayışı bu fakat sevgi diye bir gerçek kesinlikle var. Muhtemelen Seppia benim için doğru eş adaylarından biriydi ama farklı bir zaman diliminde ve yanlış yerde karşılaştık. Tüm bunların yanı sıra Seppia' nın bana sığındığını hissedebiliyordum... Sen nasıl ki benim meleğimsen Seppia' da beni koruyucu meleği olarak görüyordu ya da o şekle bürünmemi istiyordu... İçinde bulunduğu bu bataktan çekip çıkarabilecek ve hayatına dokunuşuyla her şeyi olumlu bir hâle getirebilecek yegâne kahraman olarak beni görüyordu... Bu bahsettiğim şey sadece, ona saldıran kişileri kaba kuvvetle etkisiz hâle getirmek değil kesinlikle, hayatına dokunmamı ve mutlu günler görmesine vesile olmamı istiyordu. Sonuç olarak Seppia' yı sevmiştim ve sevgi beslediğim, hakettiği mutlu günleri görmesini istediğim biri için bu kadar çok üzüldüm. Ama ne desem boş tabii, belki tarih kitaplarında adı geçmese bile bu kız tarihi bir kişilik ve her şey zaten çoktan yaşanıp bitmiş şeylerden ibaret.


- Mürsel bu verdiğin cevap beni biraz şaşırttı çünkü Seppia' ya kör kütük aşık olduğunu sanmıştım. Bana karşı içini dökebilmiş olmana ve bu olgun tavrına hayran kaldım. Ayrıca yavaş yavaş yazma konusunda pişiyorsun. Kötü bir yazar olduğunu söylemiyorum, aksine hâlihazırda oldukça iyi bir yazarsın. Ama sana bahsettiğim gerçekten hissederek yazma konusunda attığın bir adım olarak görüyorum bu felsefik cevabı. Evet belki yazdığın bilimkurgu romanlarında da hissederek ve zevk alarak yazıyordun ama şimdiki durum farklı... Birebir yaşadığın olayların ardından ve seni derinden etkileyen olayların ardından yazacak olman okurlara etki edecek. Bu durum konuşmalarına ve kurduğun cümlelere bile yansıdı... Hem de hâlâ olayın şokunun etkisinde olmana rağmen.


- Sonuç olarak dünyayı kurtarmanın yolu benden ve benim kalemimden geçiyor. Bu yüzden dünyayı kurtarma yolunda bir adım atmışsam eğer bu beni memnun eder ama şimdilik rica ediyorum; lütfen Seppia olayı benim hissederek yazmama neden olmuş gibi konuşmayalım, hatta bir süre bunlardan hiç bahsetmeyelim... Şu anda sadece yas tutmak istiyorum.


- Mürsel seni anlıyorum. Seppia' ya ben de üzüldüm, bu durum neticesinde senin kahrolmana daha da çok üzüldüm... Ama burada kutsal bir görev için bulunuyoruz, bunu da hiçbir zaman unutmamalıyız. Şimdi biraz kafanı toparla ve yarın kaldığımız yerden gözlem yapmaya devam edelim.


    Tüm bu konuşmaların ardından Mürsel de daha fazla konuşmak istemediğini, düşüncelere dalarak uyumak istediğini belirtti. Bir süre sonra ise Angelina uykuya daldı bile... Fakat Mürsel tüm yorgunluğuna karşın uyuyamıyordu. Yürümeye çalıştığı sıralarda, uzanır uzanmaz uyuyacağını düşünmüş olsa da öyle olmuyordu, düşünceler içerisinde boğulmaya devam ediyordu. Tüm yaşamı boyunca sıradan bir insan olduğunu sanırken kendisini böyle bir ortamda bulmuş olması kolay değildi. Mürsel daha önce genç bir insanın cinayete kurban gitmesine hiç bu kadar yakından tanık olmamıştı... Sadece eceliyle ölen ve uzun yaşamış olan birkaç tanıdığı olmuştu bugüne dek. Çölün ortasında esen serin rüzgâr tenini gıdıklıyordu fakat bu durum umrunda olmuyordu. Bir süre daha düşünceler eşliğinde yolculuk yaparken uykuya dalabilmeyi başardı.


    Mürsel ve Angelina için hiç kolay bir gece olmuyordu... Soğuk hava nedeniyle aralıksız ve derin uyumaları mümkün olmuyordu. Hâl böyleyken sabahın ilk saatleri de aşılmıştı ve güneş biraz olsun ortalığı ısıtmaya başlamıştı. İşte tam bu saatlerde Mürsel derin bir uykudayken Angelina tarafından dürtülerek uyandırıldı. Fakat Mürsel' in tepkisi hafif bir kıpırdanma ve "Ne oluyor?" demek olmuştu... bunu söylerken de uykusunun en güzel yerinde uyandırılmış çocuklar gibi homurdanmıştı. Bir hayli endişeli olan ve ses tonuna da yansıyan bu endişeyle konuşan Angelina ise "Mürsel sakin ol ve yavaşça doğrularak tam karşına bak, karşımızda tam dört tane yılan var ve saldırmak için tetikte bekliyorlar." dedi... "Ne yılanı... Arizona kertenkelesi de olsa umrumda değil, uyumak istiyorum." cevabı ise iki gündür güzel bir uyku çekemeyen ve tam olarak kendinde olmayan Mürsel' in ağzından dökülmüştü homurtulu bir şekilde. Angelina, Mürsel' i bu kez daha sert bir şekilde dürttü ve "Hemen kalk, bunlar zehirli yılanlar." dedi. Bu kez durumun vahametini çok daha iyi algılayan Mürsel ise Angelina' nın dediğini yaptı ama ani bir hareketle doğrulduğu için yılanlardan birinin atağa geçmesine sebebiyet verdi... Doğrulur doğrulmaz, yaydan fırlayan ok gibi havada süzülen ve olanca gücüyle açılmış ağzı nedeniyle koca bir ağızdan başka hiçbir yeri görünmeyen yılanın yüzüne doğru uçtuğunu gördü. Uykulu olduğu için zayıf anında yakalanmıştı ve bu hamleye karşılık verecek atikliği kendisinde bulamamıştı. Refleks olarak gözlerini kapatmış bir durumdayken ve ne olduğunu bile tam olarak anlayamamışken Angelina, Mürsel' in üstünden atlayarak yılanı havada kaptı. Tüm bunlar belki bir saniye içinde gerçekleşirken yılanla birlikte Mürsel' in yanına düşen Angelina, çöl kumlarının havalanmasına sebep oldu. Bulundukları alanı kaplayan kum taneleri ve Angelina tarafından gerçekleştirilen ani hareket nedeniyle korkan diğer yılanlar ise irkildi. Saldırıp saldırmamak arasında kararsız kalan ve uygun anı kollayan yılanlar Angelina' nın toparlanması için gerekli zamanı kazanmasını sağladı. Angelina elindeki yılanı bırakmadan, yattığı yerden de hiç kalkmadan, tek eliyle yerden destek alarak zıpladı ve ayaklarının üstüne düşer düşmez de ayağa kalktı. Yılanın rahat durmayan kafasını zapt etmeye çalışırken hiç vakit kaybetmeden bir kere daha, bu kez ayaktayken sıçradı ve dik bir şekilde diğer iki yılanın üstüne düştü. Her iki ayağını da yılanların üstüne koymuştu ve olabildiğince bastırıyordu. Ne olup bittiğini anlayamayan ve Angelina' nın ayaklarının altında ezilmekte olan yılanlar ise kumların içine doğru gömülmeye başlıyordu. Adeta böcek ezermişçesine ayaklarını sağa ve sola çeviriyordu ve onları kuma gömüyordu. Angelina, boşta olan eliyle de yerdeki diğer yılanı aldı, artık iki elinde de yılan vardı. iki elindeki ve ayaklarıyla bastırdığı yerdeki yılanlarla birlikte olan görüntüsü eşliğinde mitolojik bir savaş veren Medusa tablosu çiziyordu. Medusa' dan farkı ise yılanların onun dostu olmamasıydı kesinlikle.


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin