82: Kelebek'in Cenazesi

1.4K 112 53
                                    

Merhabalar. Ben geldim. Geçmiş kurban bayramınız mübarek olsun. Hastalarınız şifa, hasretlikleriniz vuslat, dertlileriniz deva bulsun.

Son bir kara kışımız kaldı. Bu kışı ya sağ ya ölü atlattıktan sonra finale geçeceğiz.

Çözülmeyen hiçbir düğüm kalmadı, son bir düğüm hariç. Bu kez o düğümü çözeceğiz. 

🍀

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🍀

Bahar güneşi onun güzel yüzüne vuruyordu. Evimizin önündeydik. Yarasına dikkat ederek banyo yapmasına yardımcı olmuştum. Tıraş olmak istediğini söyleyince onu bahar güneşine çıkarmış, sandalyeye oturmuş, tepesine tünemiştim. Elimdeki fırçayı köpüğe bulayıp yanaklarına sürmeye başladım. Iğıl ığıl akan çayın sesi, rüzgarla dalgalanan başakların birbirine çarparken çıkardığı sese karışıyordu. 

Dün gece doktor gelmiş, film çekilmesi gerektiğini söylemişti. Elim ağrıyordu ama umurumda değildi. Renan Talas birkaç kez tıraşını kendi yapabileceğini söylemişti ama ısrar etmiştim.

"Elin ağrımıyor mu?" Yüzünde endişenin kırıntıları vardı. Uyanır uyanmaz hastaneye gidelim diye tutturmuştu. Ben öğleden sonra gitmek konusunda ısrar edince üzerime gelememişti. Hala çok hassastım. Bir şey dokunsa bana, anında gözyaşlarına boğuluyordum.

"Acıyor." Köpüğü iyice yüzüne yaydım. Fırçayı yerine bırakıp usturayı kavradım. Elim titremiyordu ama ağrı dolanıyordu kemiğimde, etimde, damarımda. "Korkmuyor musun?"

"Neyden?" Kızıl gözleri hiç ayrılmıyordu yüzümden. 

"Acıyan elim titrer de kesersem yüzünü diye."

"Kes, için soğur belki." dediğinde kemiklerim ağrımasına rağmen muntazam bir titizlikle tıraşını yapmaya başladım. "Neden acıyan elini sarmama izin vermiyorsun?"

"Etim acırsa ruhumun acısını görmezden gelirim diye." Bedenimdeki ağrıyla ruhumdaki sızıyı soğuruyordum. Fiziksel işkenceyle eyliyordum manevi acımı.

"Yonca'm...." Sesi sonlara doğru kayboldu, ne diyeceğini bilemezmiş gibi baktı yüzüme.

"Bu elimle yapıyorum ki nasıl bir korku yaşadığımı anla. Sen hoyrat ellerinle yaktın beni. Ama üzülme, ben yakmam seni. Senin etine değen ateş beni cayır cayır yakar. Ben senin kadar acımasız değilim. Senin kadar zalim değilim. Senin kadar insafsız değilim."

"Yonca'm..."

"İyi değilim ben. O gün çok korktum. O kadar korktum ki ne uyku girdi gözüme ne lokma geçti boğazımdan. Sen bir yeminle biledin, yetiştirdin, büyüttün ya kendini. O yemini de gerçekleştirip vuracaktın hani o adamı. Ben senin acılarına, çocukluğuna, gençliğine ihanet ettim ya. Korktum o adamı gerçekten öldürürsün diye. Ama senin etine kurşun saplanınca daha çok korktum." Usturayı kaydırdım güzel teninde.

MecruhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin