67: Verilen Sözler

1.6K 163 75
                                    


Merhabalar

🍀

Gördüğüm en güzel bahçe onun serasındaydı. Mevsim kıştı, seranın etrafını diz boyu karlar kaplamış, ara ara kar bastırıyordu ama laleler, güller, sümbüller sonuna kadar açılmıştı. Sandalyeye oturup hala göndermediği kedileri bir süre sevdim. Büyümüşlerdi ve beni tanıyorlardı. Ayaklarıma dolanıp kucağıma tırmanmaya çalışıyorlardı. Bir süre onlarla ilgilendikten sonra seradan çıktım.

Karlı yolda adım adım ilerledim. Sabahın ayazıydı. Namazdan sonra uyuyamamıştım. Üzerimi giyinip evden çıkmıştım. Renan Talas'ın bizim için yaptırdığı evin inşaatı bitmiş dış cephesi kalmıştı. Evin etrafını dolanıp ön cephesinin baktığı çaya bakan demirlerin üzerine oturdum. Dün onu soğuk yayla evinde bırakıp gelmiştik ve ben ne durumda olduğunu merak ediyordum.

"Soğuk değil mi?" Sesini duyduğumda irkildim. Omzumun üzerinden ardıma baktığımda birkaç metre arkamdaydı.

"Neden buradasın?"

"Dün gece sen istedin gelmemi." Yolunu gözlediğim adam çıkıp gelmişti işte. Soğuk artık eskisi kadar tenime işlemiyordu. Bulutsuz havada inceden bir güneş çıkmıştı meydana. Bana ilerlediğinde demirlerin üzerinden indim. Birkaç adım kala durdu ve ellerini ceplerine koydu. "Baharda burası daha güzel olacak."

"Ne zaman gelecek bahar?" dediğimde omuzlarını kaldırıp indirdi.

"Bilmem. Ama bahar geldiğinde yanımda ol istiyorum." Gülümsedim.

"Olacağım."

"Söz mü?"

"Söz." Gözleri ellerime takıldı. Yüzüğünü takıyordum artık. Hiç yabancılık çekmemiştim. Sanki ömrümce yüzük parmağımdaydı onun yüzüğü. Telefonum çaldığında dikkatim dağıldı. Abimdi arayan.

"Neredesin sen?" dedi açar açmaz.

"Bahçedeyim abi." Dedim.

"Eve dön. O herifle yalnız olduğunu biliyorum." Gözlerimi devirmeden edemedim. Bu adam nikahlanınca aynı eve girmemize de izin vermezdi bu gidişle.

"Tamam abi." Telefonu kapatıp kabanımın cebine koydum. "Gidelim mi?"

"Gidelim. Hava soğuk zaten."

Kahvaltıya kadar abimle kaldım. Yanında getirdiği küçük çantayı toparlattı bana. Kendin yap, desemde inatçı bir tavırla bana yaptırmayı seçti. Kahvaltı sofrasından sonra salonda oturanlara kahve yapmak için mutfağa girdik Duha'yla.

"Bugün çarşıda bir işim var. Gelsene benle."

"Ne işin var?"

"Sözün için elbise almıştım ama bol gelmişti. Terziye verdim, almam lazım."

"Olur." Tepsilere dizdiğimiz kahvelerle salona girdik. Ben dedemden başlayıp erkeklere dağıtırken Duha kadınlara dağıttı. Tepside kalan son fincanla babamın yanına oturdum. Olan bitene rağmen bugün keyifli görünüyordu. Şu kavgalar, sıkıntılar olmasa onunda ailesiyle bir arada olmaktan keyif alacağını biliyordum.

"Yekta'yı çağırdım." Dedi dedem. Tüm bakışlar ona döndü. Renan Talas tam karşımdaydı ve dedemin söylediğinin onu rahatsız ettiğinin farkındaydım. "Herkes birbirinden özür dilesin, küslük uzamasın. Hoşuma gitmiyor." Dedi dedem net bir tavırla.

"Söylediklerine rağmen mi?" dedi abim şaşkın bir ifadeyle.

"Söylediklerine rağmen. Yakın zamanda düğünümüz olacak inşallah. Arefesinde küslük falan olamaz. Neyse derdiniz sıkıntınız oturur konuşuruz."

MecruhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin