79: Kalbine Kin, Eline Kan Bulaştıran Adam

1K 131 58
                                    

Merhaba:)

Uzun zamandır böyle bir bölüm yazmamıştım. Keyifli okumalar:)

Hassas İçerik⚠️

Bölüm Şarkıları;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm Şarkıları;

Ayfer Vardar - Gide Gide Bir Söğüde Dayandım

Kıraç - Eleşkirt Türküsü

🍀

Gece karanlıktı. Siyah renge bulanmış bir fırçayla boyanmış gibi ne tek bir yıldız ne de ay vardı. Kuşların, böceklerin, atların ve köpeklerin sesi kesilmişti. Zaman kanatlarını açmış bir ejderha gibi gökte asılı kalmış, akmıyordu. Saniyeler, dakika; dakikalar, saat; saatler gün olmuştu.

Şu dünyada duvarların insanlara yaptığı şahitliği kimse yapmamıştır. Seksen senelik bir konağın duvarları kim bilir neler görmüştür. Doğumlar, ölümler, düğünler, ilk adımlar, ilk geceler, hastalıklar, kavgalar, küslükler, mutluluklar, ihanetler, sırlar ve dahası... 

Bu duvarlar bir adamın kardeşini ve yeğenini katline şahitlik etmişlerdi. Duvarlar yıkılmamış, şahitliklerini içlerinde gizlemiş, bunca sene sonra o adam geri döndüğünde çatırdamışlardı. Ama o adam eski adam değildi. Kimsenin tanıyamadığı, aciz ve hastalıklı bir adam haline dönüşmüştü. 

Peki bu değişime rağmen insanlar onun Cesur Şiyar olduğunu nereden biliyordu?

Dedemden. Oğlunu görür görmez ayakları yere çakılı kalmış, herkesi şaşkına çeviren o kelimeyi fısıldamıştı.

"Cesur..."

Bedenim buz kestiğinde, bir kazık gibi kalbime saplanan ilk duygu, korkuydu. Bir ceylanın, aslanın dişleri arasındayken hissettiği korkunun belki on katıydı. Kendim için değil, yanımda bir ölü gibi kaskatı kesilmiş adam için korkuyordum. 

Vururum, demişti, vururdu. Yaşatmam, demişti, yaşatmazdı. Yakarım, demişti, yakardı.

Dayısını gördüğü an önce donup kaldı, idrak edemedi. Kabuslarının başrolü, ömrünün çocukluğunu kocaman ayaklarıyla ezmiş, annesini almış adam olduğunu fark etti sonra. Öfke oturdu gözlerine. Öfkeyi hüznün yeli kapıp götürdü, kanlı keder çıktı ortaya. Gözleri bulutlandı. Ağlaması gereken yerde ağlayamamış, yirmi beş senelik birikmişi olan bir adamdı. Bir damla usulca aktı yanağına. Öfkenin ve kederin harmanlanışını gördüm gözlerinde.

Onun gözlerinden bir damla yaş akmışsa, benim içime kan damladı sanki. 

"Neden öldürdün annemi?" Sorduğu soru ayaza soyunmuş bir rüzgarın içimizde dolanıp, hepimizi ısırmasına sebep oldu. 

Bu soruyu soran yalnızlıktan çürümüş otuzu aşkın koca adam değil, annesinin kanlar içindeki kırmızı elbiseli bedenini gören küçük oğlan çocuğuydu. Bu soruyu soran kalbi kanlanmış otuzu aşkın adam değil, annesinin üzerine toprak atılmasına şahitlik etmiş küçük oğlan çocuğuydu. Ve bu soruyu soran hiç teselli bulamamış otuzu aşkın koca adam değil, bir günde onlarca kayıp vermiş, gözleri yaşlı küçük oğlan çocuğuydu. 

MecruhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin