39: Mayın Tarlasını Gözlerinde Taşıyan Adam

2.7K 225 175
                                    

Selamun aleykum.

🍀

Bölüm şarkısı:
~Neşet Ertaş/ Hata benim

🍀

Gün aydınlandı. Dakikalardır boş boş baktığım tavan gözümde küçüldü. Ellerim karnımın üzerinde birleşik, kafama sabit, gözlerim tavanda... Ölümü bekleyen biri gibi bekliyordum.

Derin bir nefes aldım. Boğulmaya başladığım boşluk Lalezar'ın dışarıdan gelen sesiyle bölündü. "Bersin, kahvaltıya!" Doğruldum. Ellerimi indirip ayağa kalktım.

Adımlarım banyoyu buldu. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynaya bakmadan kurutarak banyodan çıktım. Üzerime yün hırka geçirdim. Başıma siyah bir şal dolayıp merdivenleri indim. Botlarımı ayağıma geçirip kapıyı açtığımda yağmur sonrası ıslanan toprağın kokusu ciğerime doldu.

Derin bir soluk alarak gözlerimi kapattım. Soğuk ve temiz hava ciğerime dokundu. Bozuk moralime nazaran hava gayet güzeldi. Kapıdan çıkıp ardımdan kapattım. Ellerim ceplerimde önce ahıra yürüdüm.

Kapıyı açıp içeri girdiğimde atlar ayaktaydı. Konağın sınırlarından çıkamayacaklarını bildiğimden kapılarını teker teker açmaya başladım.

"Bende bunun için gelmiştim." Ferit abiye tebessüm ettim. Yalaz'ı da serbest bıraktığımda ahırdan çıkmışlardı bile.

Balkı yanıma yanaştığında burnunun üzerini okşadım. Kişneyip bana sokulduğunda tebessüm ettim.

"Kızım." Karnı iyice şişiyordu. 11 ay bu yükü taşıyacaktı. Belkide onu doğurduğunda yanında olmayacaktım.

"Hadi. Sende dışarı çık." Onu dışarıya yönlendirdim. Konağın sınırları içinde rahatça geziyorlardı.

Taş yola girdim. Bahçeyi girdiğimde herkesin buraya toplanmış olduğunu farketttim. Yunus aralarındaydı. Yekta abi buradaydı ve ona ne olduğunu sorguluyordu.

Adımlarım hızlandı. "Bu halini açıkla bana. Kaşın yarılmış, burnun patates gibi zaten. Kim dövdü seni?" Miran amcam kaşları çatık bir şekilde oğluna bakıyordu. Karısı oğluna baktıkça ağlıyordu. Erim ve Erna ona sarılmıştı.

"Önemli ne şey değil abi. Renan abi halletti." Bu aile tablosu kalbimdeki kesiği büyüttü. Abimin yokluğunu en derinimde hisserken Yekta abinin bu sahiplenici tavrı kafamı önüme eğmeme sebep olmuştu.

Burada canım çok yanmıştı. Abim bunu hissedip defalarca sorguya çekmişti beni. Fakat benim tanıdığım abim çıkıp gelirdi. Gelirdi ve yanımda dururdu.

Yutkundum. Acının bana kattığı değerleri, hayatın öğrettiklerini ve hayatımdaki insanların gözündeki kıymetsizliğimi öğrenmiştim.

"Bersin?" günler sonra Aram abinin sesini duyduğumda kafamı hızla kaldırdım. Onu en son Lalezar'ın nîşan günü görmüştüm.

"Aram abi." Birkaç adımda yanıma yaklaştı. Kolunu omzuma sardığında ağırlığımı ona verdim.

"Neyin var?" Omuz silktim.

"Abimi özledim." Güldüğünü işittim.

"Diyar özlenir mi ya?" Anlımı göğsüne dayadım.

"Ama ben çok özledim." Sessizleşti. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerini kaçırdığında kollarından sıyrıldım.

"Ne derdi var bu herifin sizinle?" dediğini duydum Yekta abinin. Kızgındı. Yunus'un durumu güneşe çıkınca daha kötü görünüyordu. Renan'ın kaşına attığı dikişler, şişmiş ve morarmış burnu, morarmış yanak kemiğiyle bir kazazede gibi görünüyordu.

MecruhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin