30: Kül Rengi Gökkuşağı

2.8K 217 217
                                    

Selamun aleyküm. Bu aralar ortalık karışık. Kendinize dikkat edin. Aman.

🍀

Mayıs, 1991

Mart ayı Şiyar konağına ilk hafta yeni bir hayat getirdi. Baharın müjdesine müjde katan Emine'nin ilk kaybının ardından gece boyu sancılar çektikten sonra şafak sökerken kucağına bırakılan oğluydu.

Emine'nin annesi bebeğin kahve saçlarını okşamış, anlına bir öpücük bıraktıktan sonra Emine'ye bakmıştı. "Allah saliha eylesin." Emine gülümserken Nalan bir yaşındaki oğlunu dokuma halının üzerine oturtup bebeği net görebilmek için başucuna yanaştı.

"Aynı Berzan abim. Duaların kabul oldu Emine'm." Emine'nin yüzü kızardı. Kafasını eğip karnını doyuran bebeğine bakmaya devam etti.

"Adı belli mi?" dedi Ferzin Hanım. Yüzü solmuş, bedeni çökmüş, gözlerinin feri sönmüştü. Hastaydı. Bu hastalıkla savaşmak çok zordu ve o artık yenilgiyi kabullenmişti. Onun hastalığını bilen konak halkının yasını bu güzel bebek sis gibi dağıtmıştı.

"Amcam Diyar olsun istedi." Ferzin güç kalmamış elini onun alnına koydu. "Öyle hissederimki hakkın rahmetine kavuşmadan evvel göreceğim son torunum Diyar olacak."

Öyle de oldu. Mart'ın son haftası Ferzin hak tealanın rahmetine kavuştu. Şiyar konağı yasa büründü. Çoluk, çocuk, genç, yetişkin onun ölümüyle sarsıldı. Diyarbakır'da onu tanıyan kim varsa cenazesine teşrif etti ve o  gün Zekeriya Bey karısının ne çok seveni olduğunu bir kez daha anladı.

Karısı merhametliydi. Onu kimse kıramazdı, sevdiğinden başka. Yumuşak huyluydu. İnsanlara yardım etmek ona haz veriyordu. Çocukları çok seviyor, yetim-öksüz başı okşamayı kendisine vazife biliyordu.

Şimdi o çocuklarını öksüz bırakıp gitmişti.

Zekeriya dik durmak için çabaladı. O dik durmazsa kızları ve oğulları n'apacaktı? Karısını, sevdasını kaybetmiş bir adam olmasına rağmen Allah'ın emaneti olan çocukları ve torunları için dik durdu. Biliyordu. Ferzin olsa onunla gurur duyardı.

🍀

Burnuma mis gibi çiçek kokuları geliyordu. Minik kıkırdamalara eşlik eden bu taze çiçek kokusu uykumdan uyanmama sebep oldu. Erna başucumdaydı ve elindeki demeti burnuma tutuyordu.

"Günaydın Bersin abla." Gülümsedim. Gözlerimi ovup uykulu halimden sıyrılmaya çalıştım. "Günaydın." Çiçek demetini gösterdi. "Bunu Renan abinin serasından toparladık. Böyle kurdele sardı. Abilerim adına getirdim. Hepsi çok geçmiş olsun, diyor." Dudaklarımı ıslattım. Renan'ın adı geçince kalbimdeki kırıklar sızladı.

Onun, ondan nefret etmem için çabalaması canımı sıkmıştı.

"Teşekkür ederim. Hepsine selamımı söyle. Renan abin hariç." Çiçek demetini göğsüme bıraktı. "Ama neden ki?" Büzdüğü dudaklarına bakıp sırıttım.

"Onunla küs müsünüz? Ama sana çiçeklerinden getirmeme izin verdi. Barışmayacak mısın?" Anlımı kırıştırdım. Elimi kaldırıp demetin sapını kavradım.

"Bunu Renan abine götür. O anlar." Çiçek demetini kavrayıp kafasını salladı. "Görüşürüz abla." El salladıktan sonra koşar adımlarla odadan çıktı.

Bedenimi doğrulttum. Durumum daha iyi sayılsada hala yürürken canım yanıyordu. Yataktan kalkmak uzun süremi aldı. Etrafa tutunarak anne ve babamın odasından çıktım.

MecruhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin