60: Yıkılmaya Yüz Tutan Köprüler

2.4K 188 178
                                    

Selamın aleyküm. Özleyen olduğunu öğrenince bölüm atayım dedim. Keyifli okumalar.

🍀

Dünya bir zindansa kitaplar pencereden içeri süzülen güneş ışığıydı.

Parmaklarımı kitapların üzerinde gezdirdim. Beyazıt'ta sahafın içindeydim. Kitapların arasında gezinmek ruhumu sakinleştiriyordu. Uzun zaman olmuştu bir kitabı açıp yazarın ne anlatmak istediğini okumaya çalışalı. Rafların arasında gezindim. Beyazıt'a babamın birkaç işini halletmek için gelmişken sahaflara girmek aklıma gelmişti. Birkaç kitap almanın zararı olmazdı. Almak istediğim kitapları ödeme kısmına bırakıp omzuma astığım çantamdan cüzdanımı çıkardım. Kitapların ücretini öderken telefonum çaldığında kulağımdaki kulaklığın üzerine tıkladım.

"Selamın aleyküm Yeğen Hanım. Ne yapıyorsun, neredesin?" Evren amcamdı. Sesini duymak beni gülümsetti.

"Aleyküm selam Amca Bey. Kitap almak ve babamın birkaç işini halletmek için Beyazıt'a geldim. Sen ne yapıyorsun? Nerelerdesin?"

"Bir saat önce indim İstanbul'a. Kurtuluş'ta restorandayız. Konum atıyorum, atla gel."

"Kim kim?"

"Gelince görürsün. Görüşürüz." Telefonu alelacele suratıma kapattığında şaşırmadan edemedim. Kapanan telefonu çantama koyduktan sonra kitap poşetimi alıp sahaftan çıktım. Almam gereken bir plak vardı. Beyazıt'ta oturan bir arkadaşımda istediğim plak vardı. Yol üzerinde onu aldıktan sonra otobüse binme gereği duymadan kulaklıklarımı takarak Fatih'e yürümeye başladım.

Hava çok güzeldi. Kışın keskin soğuğu çekip gitmiş erkenden bahar havası gelmişti. Bilmiyorum belki de Renan Talas burada olduğu için bana öyle geliyordu. Tenime vuran güneş ışıklarının altında gülümseyen bir ifadeyle yürümeye devam ettim. Kulağımda güzel bir şarkı çalıyordu. Bunaltıcı araba seslerine rağmen keyfim yerindeydi.

Fatih'ten Kurtuluş'a giden hatta binerek arka tarafa ilerledim. Boş bir yer olmadığı için direğe tutunup yolun bitmesini bekledim. Sabahtan beri belimde bir ağrı olduğu için ayakta durmak iyi gelmese de sabırlı olmaya çalıştım.

Yirmi dakikalık otobüs yolculuğundan sonra araçtan indim. Konumu açtığımda bir Çin restoranını gösterdiğini anladım. Amcam ve damak zevkleri hakkında güzel şeyler düşünmüyordum açıkçası. Üç dakikalık yürüme mesafesinden sonra mekânın kapısından içeri girdim. Alt katta gözlerimi dolaştırdım. Sokağa bakan camın önünde Evren amcam, Aram abi, abim ve Renan Talas oturmuşlardı. Şaşırdım onları bir masada bir arada görünce. Yavaş adımlarla masaya ilerledim.

"Merhaba." Gözleri bana döndüğünde hepsine şöyle bir baktım. Beşinci sandalyeye poşetlerimi asarken konuşmaya devam ettim. "Hayırdır siz dördünüz bir masada?" Çantamı çıkarıp masaya bıraktığımda Evren amcam doğruldu.

"Hayır diyelim, öyle olsun." Bana uzandığında boynuna sarıldım. Geri çekildiğinde kolu hala belime sarılıydı.

"Öyle diyelim madem." Gözlerim Aram abiyi bulu. Doğrulduğunda Evren amcamın kolundan çıkıp ona sarıldım.

"Nasılsın?" Kardeşinin düğününe bu kadar az süre kalmışken burada olması normal değildi. Fakat illaki açıklayacakları için üstlerine gitmedim.

"İyiyim Bersin. Sen nasılsın?"

"İyiyim." Abimi de öptükten sonra sandalyemin yanına geri döndüm. Abim "Nerden geliyorsun?" dediğinde Aram abi sandalyemi çekti, kaşlarıyla sandalyemi gösterdi. Teşekkür edip oturdum. Gözlerim Renan Talas'a çarptığında "Hoş geldin." Dedi. Gülümsedim. İki gün üst üste onu görmek bana iyi gelmişti.

MecruhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin