Bölüm 1: Yeni Başlangıçlar

2.9K 98 6
                                    

Bu hayatta hepimizin yok saydığı bazı gerçekler vardır. Görmezden geldiği, unuttuğu ya da var olduğunu bildiği halde kendi başına da geleceğine ihtimal vermediği gerçekler... Bunlardan en büyüğü ne derseniz 'ölüm' derim. Yakınımızdan birini kaybetmediğimiz sürece ölümün gerçekliğini unutuyoruz. Daha zamanımız var diyerek birbirimizi en önemlisi de kendimizi üzerek ve kırarak yaşamaya devam ediyoruz. Bütün kavgaların aslında ne kadar gereksiz olduğunu, küçük mutlulukların bile ne kadar değerli olduğunu ölümle karşılaşınca anlıyoruz. Ancak bazen, bunun farkına vardığımızda her şey için çok geç olabiliyor. Ben de tüm bunları anne ve babamı kaybettiğimde anlamıştım. Ölümün acımasız gerçeği bir tokat gibi yüzüme indiğinde fark ettim; artık hayatımda onlar olmayacaktı ve hiçbir pişmanlığım onları geri getiremezdi. O küçük anların daha çok kıymetini bilseydim demek artık bir işe yaramayacaktı. Ailemiz dağılmış, kız kardeşim ve ben bu hayatta bir başımıza kalmıştık.

Onları trafik kazasında kaybedeli neredeyse üç yıl olacaktı. Acısı hâlâ geçmese de zaman bir şekilde akıp geçiyordu. Geçmek zorundaydı. O zamanlar daha reşit olmayan kız kardeşim Mira'nın benden başka kimsesi yoktu, bu yüzden güçlü olmak zorundaydım. Yirmi yaşlarında üniversite hazırlık sınıfına giderken okulu dondurup çalışmaya başladım. Okulu bir şekilde açıktan da bitirebilirdim ama kardeşimi kaybetmeyi göze alamazdım. Ailemizin bizim bildiğimiz hiçbir akrabası bulunmadığı için iki kız kardeş büyük şehirde tutunmaya çalıştık ama en fazla bir yıl dayanabildik. Kardeşimin okulu biter bitmez ailemizin büyüdüğü kasabaya yerleşmeye karar verdik. 

Bursa sınırları içinde kalan bu küçük ama güzel kasabada onlardan kalan bir ev vardı. Ayrıca küçük bir yer olduğu için masraflarımız da yarıya düşecekti. Kardeşim de buraya yakın bir şehir merkezindeki üniversiteye gitmeye karar verdiğinde içimde bir burukluk olmuştu. Burada da onun istediği bölüm vardı ama daha iyi okullara da gidebilirdi. Kendince bana yük olmak istemediği için bu şekilde tercih ettiğini biliyordum ve bu duruma üzülsem de onunla gurur duyuyordum. Küçük kardeşim de büyümüştü ve sorumluluk almaya çalışıyordu. Bizi tanıyanlar kardeşimle birbirimize çok benzediğimizi söylerlerdi. Doğum lekelerimiz bile aynı yerdeydi. Bunu garipsemeden edemezdim; nasıl ikimizin de sol kolunda aynı yerde doğum lekesi olabilirdi ki? Hem de birbirinin tıpatıp aynısı...

"Alin abla, hey!"

Müşterinin sesiyle irkildim ve birkaç dakikadır silip durduğum raftan gözlerimi çevirip ona baktım. "Ah Kübra... Dalmışım affedersin."

İlçe merkezindeki üniversitede okuyan gençlerin çoğu çalıştığım bu kitabevine gelirdi. Burası aynı zamanda bir kütüphane gibi masaları olan, onlara sessiz bir çalışma ortamı sunan bir yerdi. Ayrıca çok eskiye dayanan bir kitabevi olması, aradıkları her konuda kitaplara erişebilmelerini sağlıyordu. Şimdilerde çoğu şey internette bulunsa da burada çok özel orijinal baskılar da vardı. Aslında hem yeni kitapları hem de sahaf gibi eski ve özel kitapları da bulmak mümkündü.

"Valla bayağı derine dalmışsın. Bir sorun yok değil mi?"

"Yok canım sağ ol sorduğun için." Gülümsediğimde o da karşılık vermişti. Kasabada kalan ve kitabevine sık sık gelen bazı gençlerle artık yakınlaşmıştım. Birbirimizi tanıdığımız için gereksiz ciddilikten uzaktık. Bu kasabanın sevdiğim yönlerinden birisi samimi insanlarıydı. Herkes birbirinin hatırını sorar ama kimse kimsenin işine karışmazdı.

"Bu elindekini alacak mısın?"

"Evet, benim için işlemleri yapar mısın lütfen?"

Satış işlemini yaptıktan sonra eve benimle yürümek için beklemeyi teklif etse de biraz daha işim olduğunu ve beklememesini söyledim. O gittiğinde kalan işlerimi tamamlayıp dükkânı kapatmak için son kontrolleri yapmaya başladım. Patronum Çınar amca bugün erken çıkmıştı, bu yüzden yalnız kapatacaktım. İşlerimi tamamlamak için normalden biraz daha geç saate kalmıştım. Çınar amca bunu yapmamamı söylese de elimde değildi, bir önceki günün işleri ertesi güne kalınca içim rahat etmiyordu.

Kapının kilidini son kez kontrol ettikten sonra her zamanki gibi kulaklıklarımı takıp yürümeye başladım. Saatin geç olması benim için sorun değildi, böyle şeylerden İstanbul'dayken bile korkmazdım. Kendimi savunabileceğimi biliyordum çünkü. Babam sayesinde... Bizi onlarsız bir hataya hazırlar gibi kendimizi savunmamız için kurslara gönderip durmuştu. Bizi güçlü birer genç kız olmamız için yetiştirmişler, sonra da ansızın hayatımızdan göçüp gitmişlerdi.

Hayat gerçekten de beklemediğimiz anda hiç beklemediğimiz şeyler çıkarıyor karşımıza. Üç yıl önce bunları yaşayacağımı tahmin bile edemezdim. Büyük şehirden kaçarcasına ayrılıp bu küçük yerde biraz da olsa huzur bulacağımı, okul kampüsünün kalabalığında kendime kitap okuyacak sessiz bir yer aramak yerine bir kitabevinde çalışarak kardeşime bir nevi ebeveynlik yapacağımı... Ama aklımın ucundan bile geçmeyecek asıl köklü değişikliklerin başlangıcının bu sıradan gecede olacağını bilememiştim.

Müzik dinleyerek yürümeye devam ederken duyduğum büyük bir çınlama sesiyle kulaklığımı fırlatırcasına çıkarttım. Bozuluyor mu diye kontrol ederken sağımdaki sokakta büyük bir ışığın parladığını gördüm. Daha çok alev gibiydi. Yangın olmasından endişelenerek hemen sokağa girdim. Köşeden döndüğüm gibi gözlerim şaşkınlık ve korkuyla kocaman açılmıştı. Burada iki insan kavga ediyordu. Tabii bunlara insan denilebilirse... Çünkü bir tanesinin ellerinden alevler çıkıyordu diğeri ise onun hamlelerinden kaçmaya çalışıyordu. Alevler saçan kişi ile göz göze geldik, gözlerinin içi de alevler yanıyor gibi parlıyordu. Korkutucu olmasından ziyade büyüleyici gözüküyordu. Sanki o da beni gördüğüne şaşırmış gibiydi.

Karşısındaki bunu fırsat bilip onu tek hamlede geriye doğru fırlattı. Kalbim çok hızlı atıyordu ama olduğum yere çakılmıştım sanki, hareket edemiyordum. Sonra o şey bana doğru döndü, gözlerimin tam içine bakıyordu. Yüzünün yarısı sadece iskeletten oluşuyordu, sanırım vücudu da öyleydi. Diğer yarısı da çürümüş gibi tuhaf ve korkutucuydu. Kurduğu cümle, kötü adamın hangisi olduğunu anlamama yetmişti. "Bakın burada kim varmış! Küçük tatlı bir insancık!"

.

Herkese merhaba, ara ara kendi içimde bir şeyler yazıp duruyorum ama ilk defa bir platformda paylaşıyorum. Bunu yazmaya başlarken, dönüp baktığımda benim de okurken zevk alacağım bir hikaye olmasını istemiştim ve buna ulaştım. Umarım siz de beğenirsiniz. Şimdiden okuduğunuz için teşekkür ederim ♡

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin