"Cevap verir misiniz, annemle babama ne oldu?"
Gerilmeye başladığım için sesim de istemsizce sert çıkmıştı. Bu kaza hakkında normal olmayan şeyler olduğunu hissettiğim hâlde onlara güvenmeyi seçmiştim. Fakat şu anda bunun bir hata olup olmadığını sorguluyordum. Sedef teyzenin gözleri dolarken, Ender amca da koltuğundan kalkıp yanıma geldi. "Alin, kızım..."
Koluma uzanmaya çalıştığında istemsizce geri çekildim. "Bu sıradan bir kaza demiştiniz. Yalan mıydı?" Suskunluğunu korumaya devam edince, sesimin daha da yüksek çıkmasına engel olamadım. "Onlara ne olduğunu bilmek benim hakkım!"
"Bir şey söylemeyecek misiniz?" diye çıkışan Barış olmuştu bu defa. Ender amca ise kelimelerini toparlamak ister gibi derin bir nefes aldı ve bakışları tekrar bizi buldu. "Kazaya sebep olan Amortuslardı."
Duymayı beklediğim cevabı aldığımda sinirle odanın içerisinde dolaşmaya başladım. Bir saygısızlık etmemek için kendimi biraz sakinleştirmeye çalışıyordum ama olmuyordu. "Bunu bizden nasıl saklayabilirsiniz? Ben size güvendim, söylediğiniz hiçbir şeyi sorgulamadım! Ne kardeşim ne de ben çocuk değiliz. Bunu bilmek bizim hakkımızdı!"
Ender amca sessizliğini korurken öfkeyle Barış'a döndüm. "Senin bundan haberin var mıydı?"
Şaşkın bakışlarını Ender amcadan bana çevirdi. "Hayır tabii ki yoktu. Kaza demişlerdi bize."
"Onların bir suçu yok, bunu kimseye söylemedik." diye araya giren Sedef teyze oldu. Bakışlarım yine onları bulduğunda bağırıp çağırmamak için kendimi zor tutuyordum. "Araca dokununca ne gördüyseniz hepsini bilmek istiyorum."
Bir süre yüzüme baktıktan sonra konuşmaya başladı. "Hava daha kararmamıştı, gündüz vaktiydi. Sanırım yola bir şey yerleştirmişler tekerleği patlatmak için. Tekerlek patlayınca Okan direksiyon hakimiyetini kaybetti. Araç takla atıp yolun dışına çıktı. Sonra Amortusları gördüm, iki tanelerdi. Aracın içinde aradıkları sizdiniz. Sizi bulamayınca onları bırakıp uzaklaştılar. Sanırım o sırada başka bir araç yaklaşıyordu, bu yüzden bırakıp gitmiş olabilirler. Sonuçta gündüzdü ve güçleri azdı. Direkt saldırmadıkları için vücutlarında ya da arabada onlara dair görünür bir belirti yoktu." Gözlerim dolmaya başlarken nefes almakta da güçlük çekiyordum. Yine o soğuk morg odasındaydım sanki ve duvarlar üstüme üstüme gelmeye başlamıştı.
Arkamı dönüp oradan çıkmak için hareketlendiğimde, bir an durup onlara döndüm. "Bunu kardeşimden saklamayacağım. Dolayısıyla çocuklarınız da öğrenecektir, haberiniz olsun." Sonra oradan çıkıp kendimi hızlı adımlarla sokağa attım. Ağlama isteğime engel olamıyordum. Bu öğrendiklerim gittikçe daha da ağırlık yüklüyordu kalbime. Bizim yüzümüzden, hatta daha çok benim yüzümden, ilk önce bizi dünyaya getiren insanlar daha sonra da bizi büyüten insanlar ölmüştü.
Kalbimdeki hüznün ağırlığıyla beraber koşmaya başladım. Rüzgâr yüzüme vurdukça içimden daha çok ağlama isteği geliyordu ve ben artık kendimi tutmuyordum. Gözlerimden yaşlar süzülürken, bayır aşağı koşmaya devam ediyordum sadece.
Sonra birisi kolumdan tutup beni kendine çekti ve sarıldı. Bu Barış'tı, kokusundan tanımıştım. Ama şu anda buraya sığınamazdım, bu defa olmazdı. "Barış, bırak beni!"
"Alin, yapma..."
"Bırak dedim!" Sertçe geri çekildiğimde gözlerimin içinde baktı. Muhtemelen ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerime baktığında, gözlerindeki üzüntü daha da büyümüştü. "Lütfen yanında olmama izin ver. Ben sana hiç yalan söylemedim."
"Biliyorum. Sorun o değil Barış, sorun benim! Bunları kaldıramıyorum, yapamıyorum! Ben annem gibi güçlü değilim ya da sizin gibi! Bunların içinde büyümedim ben. Belli etmemeye çalışmaktan da yoruldum!" Beni kollarının arasına alıp sımsıkı sardığında, zaten tutamadığım gözyaşlarımın daha da çok akmasına sebep olmuştu. Bir eliyle saçlarımı, bir eliyle sırtımı sıvazlıyordu. Bu hareketiyle içimde haftalardır, hatta belki de senelerdir biriktirdiğim gözyaşlarının da akmasına sebep oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU: SON MELEZ
Fantasía"Sadece bir gecede hayatım tamamen değişmiş, doğru bildiklerim birer yalana, imkânsız dediğim şeyler ise gerçeğe dönüşmüştü. Yüzünde geçmişin acı hatırasının verdiği buruk bir gülümseme ile hakkımda ne biliyorsa anlatmıştı Çınar amca. Anlattığı şeyl...