Her ne kadar canım istemiyor desem de makarnayı afiyetle yemiştim. Barış'ın elinin lezzetli olduğunu da bu şekilde teyit etmiş oldum, çünkü makarna gerçekten inanılmazdı. Yemeği yedikten sonra bulaşığı toparlamak konusunda ısrar etsem de Barış, hâlâ titrediğimi ileri sürüp, beni zorla oturma odasına göndermişti. Fakat ben kendimi rahatsız hissettiğim için en azından kahve yapmayı teklif ettim ve başının etini yediğim için kabul etmek zorunda kaldı.
Mira'nın özel kahve karışımından yaptıktan sonra şöminenin önünde oturan erkek arkadaşımın yanına doğru yürümeye başladım. Düşünceli bir şekilde gözlerini şöminede sabitlemişti ve bu hali kötü hissetmeme sebep oldu. Acaba bu onu rahatsız mı ediyordu, diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Kahveyi ona doğru uzatıp adını seslendiğimde güçlükle bakışlarını önce bana, sonra da elimdeki kahveye çevirdi. Elimden alırken gülümsedi ve teşekkür etti. Bende yanındaki mindere oturduğumda sormadan edemedim. "Neden koltuğa değil de buraya oturdun?"
"Hâlâ biraz titriyor gibiydin. Ayrıca bu büyük minderleri görür görmez senin favorin olduğunu anladım. Burada böyle çok zaman geçiriyordun değil mi? Kahve içip kitap okuyorsundur kesin."
Gülümsedim. "Açık bir kitap gibiyim değil mi? Çok tahmin edilebilir."
"Hayır. Keşfetmem gereken bir kitap gibisin," dedi. Gözleri yine en derinlerime bakarken, bir eli de saçlarımdan yanağıma doğru keşfe çıkmıştı. "Her sayfan ayrı bir heyecan verici. Hem içinde neler olduğunu görmek için bir an önce okumak istiyorum hem de biter diye kıyamıyorum."
Dokunuşuyla istemsizce kapanan gözlerimi geri açtım. O ise gülümsüyordu. Minik gamzeleri aklımı kaybetmem için yine oradalardı. Baş parmağıyla yanağımı hafifçe okşadıktan sonra nazikçe elini çekti ve bakışlarını kahvesine odakladı. Bir yudum alırken ben de tepkisini izliyordum. Önce kaşları çatıldı, sonra büyük bir yudum daha aldı ve bana döndü. "Bu ne tür bir kahve? Galiba böyle bir aroma tatmadım daha önce."
Gülümsedim. "Beğendin mi? Bu Mira'nın özel karışımı, tam içeriğini ben bile bilmiyorum. Aslında bir de onun elinden içmelisin. O daha da güzel bir hale getiriyor."
"Kesinlikle ne yaptığını biliyor, bu gerçekten içtiğim en iyi kahve olabilir. Bu mesleği bayağı seviyor sanırım. Geçen yemekte de mezeleriyle övünüp duruyordu, gerçi dediği kadar da vardı."
"Bu onun hayaliydi. Ailemiz vefat ettikten sonra daha da takıntı haline getirdi. Bizimkiler onun yaptığı şeyleri tatmayı çok severlerdi. Annem mutfağın ona yakıştığını söylerdi, kendini bulduğunu düşünürdü. Haklıydı da."
"Senin hayalin neydi peki?" Buruk bir gülümseme yayıldı dudaklarıma. Buna karşılık Barış da kaşlarını çatmıştı. Beklentiyle bana bakıyordu ama cevabı kendim bile bilmiyordum sanırım. "Mira'nın aksine hiçbir zaman tam bir hedefim olmadı. İlginç değil mi? Dışardan baktığında her şeyi planlayan benmişim gibi ve akışına göre yaşayan oymuş gibi görünüyordur eminim. Aslında öyle de. O hayatı kasmadan yaşar, olduğu gibi. Mutfağı sevdiğini fark ettiğinde bununla ilgili bir şeyler yapmayı kafasına koymuştu ve yaptı da. Ben ise yıllarca bir sürü şey deneyip durdum ama hiçbirinde kendimi bulamadım. Dil bilimi okumak istememin sebebi de sadece eski kültür ve dillere merakımdı. Yani Mira gibi tutkuyla bağlı değildim. Bu yüzden midir bilmiyorum, okulu dondurduğum için çok büyük bir boşluk olmadı içimde."
Anlayışlı bir gülümseme yayıldı yüzüne. "Peki şimdi bulmuş gibi hissediyor musun?"
"Kendimi bildim bileli doğru düzgün uyuyamam, hatırlayamadığım kâbuslar görüp dururdum hep. Annem uyandığımı duyunca uyumam için bazen bir şeyler anlatırdı, bazen de şarkı söylerdi. Rahatlatırdı ama yine de uyuyamazdım. O üzülmesin diye belli etmezdim ama uyumaya korkar olmuştum. Bu yüzden daha çok okumaya başladım. Okumak kafamın dağılmasını sağlıyordu. Okumayı, gizemli ve tarihi yerleri keşfetmeyi sevmeye başladım. Bu, benim korkularımdan kaçışım olmuştu belki de. Ama buraya gelip kitapların arasında vakit geçirmeye başlayınca, içimdeki huzursuzluk gerçek anlamda dağılmaya başladı. Daha sonra gücümü keşfedince eksik olan parçalar da dolmaya başlamış gibiydi. O yüzden hangisi etkili oldu ben de bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU: SON MELEZ
פנטזיה"Sadece bir gecede hayatım tamamen değişmiş, doğru bildiklerim birer yalana, imkânsız dediğim şeyler ise gerçeğe dönüşmüştü. Yüzünde geçmişin acı hatırasının verdiği buruk bir gülümseme ile hakkımda ne biliyorsa anlatmıştı Çınar amca. Anlattığı şeyl...