Bölüm 18: Sisin Ardındaki Gerçekler

517 30 6
                                    

Bu bölümde korku ve şiddet içeren unsurlar bulunmaktadır. Rahatsız olanlar varsa ona göre devam edebilirler. Keyifli okumalar♡

.

Hayatın karşımıza neler çıkarabileceğini tahmin etmek çok güçtür. Hiç gitmeyecek dediğimiz kişiler gider, hiç değişmeyeceğini düşündüğümüz fikirlerimiz bile değişebilir. Bazen de umudumuzu tamamen yitirdiğimiz bir anda yeniden hayal kurmamızı sağlayacak şeylerle karşılaşırız. Belki de o şeyler henüz hayatımıza girmemiştir. Belki de henüz vakitleri gelmemiştir, bilemeyiz. Her günün sonunda gece olabilir ama her gecenin sonunda da mutlaka bir aydınlık vardır. Önemli olan kendimiz için umut etmek, kendi kendimizin dayanağı olabilmektir.

Bu sisle kaplı ormanın ortasında yapayalnız olsam da yönümü bulabileceğime inanıyordum. Gündüz saatleriydi ama sisli bir hava olduğu için etrafımı görmekte zorlanıyordum. Neden burada olduğumu bilmiyordum ama içimden koşmak geliyordu. Ben de koşmaya başladım. Korkularımdan uzaklaşıp, umutlarıma doğru koştum. Hiç durmaksızın, nefesim kesilene kadar. En sonunda yola yaklaştığımı fark ettim. O tarafa doğru yönelirken, yol kenarında park halinde bir araç gördüm. Araca doğru yürümeye başladığımda içimi tuhaf bir his kaplamıştı.

Arkadan doğru araca yaklaşırken, sürücü kapısının açık olduğunu fark ettim. Kafamı içeri uzattığımda gözlerim korkuyla açıldı. Aracın içi kanla kaplıydı. İstemsizce kendimi geri geri giderken buldum. Fakat bir anda ayağım takılınca sırt üstü yere düştüm. O sırada az ilerimde, ormana doğru girmekte olan birini görmüştüm. Tam yardım isteyecektim ki yüzünü bana döndü, bu bir Amortus'tu. Çürümekte olan işaret parmağını, derisinin sadece yarısı kalmış dudağına doğru götürüp sus işareti yaptı ve ormanın içine doğru yürümeye devam etti. Kalkıp peşinden gitmek istedim ama ellerim ayaklarım bağlanmıştı. Kurtulmak için çırpınıyordum ama boşuna gibiydi. Tüm gücümle kendimi öne doğru ittim. Kafamı çevirdiğimde Novun'daki yatağımdaydım. Anlaşılan yine kâbustu ve sanırım bunu daha önce de görmüştüm.

Saate baktım, daha erkendi ama bir daha uyuyamayacağımı bildiğim için yataktan kalktım. Hızlıca duş alıp hazırlanmaya başladım. Rüya olayını hâlâ bizimkilere açamamıştık. Daha doğrusu dün söylemekten vazgeçen bendim. Mira çok heyecanlı bir şekilde hazırlık yapmaya devam edince, o akşamı bozmak istememiştim. Gece boyunca sohbet edip eğlenmiştik. Meğer o dörtlü aynı lisede okumuşlar. Hazan'ın liseye yeni başladığı dönem Kuzey ve Barış ikinci sınıfta, Mert ise son sınıftaymış. Bir proje sebebiyle, o sene Hazan ve Mert birlikte bayağı vakit geçirmişler. Dolayısıyla birer abi gibi Hazan'ın peşinden gezen diğer ikiliyle de yakınlaşmışlar. Mert, lise bitince şehir dışına polis okuluna gitmiş ve sonrasında hiç denk gelip görüşememişler. Özellikle Hazan ve Mert'in arasında, arkadaşlıktan daha farklı şeyler olduğunu tahmin etmek çok güç olmasa da diğerlerinin yanında bunu çok kurcalamamıştım. Yani gecemiz tahminimden daha iyi geçmişti. Mira da ben de böyle bir ortamdan uzun zamandır uzak olduğumuz için ikimize de çok iyi gelmişti. Mira her ne kadar hep beraber orada kalmamız konusunda ısrar etse de Barış dönmemizin daha iyi olacağına bizi ikna etti. Mert evine giderken biz de Novun'a gelmiş ve geceyi böylece sonlandırmıştık. Dün üstelemesem de bugün bu rüyalar konusunda bir şeyler yapmaya kararlıydım.

"Müsait misin?"

Barış'ın sesi odayı doldurduğunda, aynanın karşısında dalıp gittiğim boşluktan güçlükle sıyrılarak sesin geldiği yöne döndüm. "Evet, gelsene."

"Kapıya birkaç kez tıklattım ama cevap vermedin. Açıkçası biraz da endişelendiğim için öylece girmiş oldum, kusura bakma." Yine bütün centilmenliği üzerindeydi ve yüzünde de gerçekten endişeli bir ifade vardı. Gülümseyerek başımı salladım. "Sorun değil, öyle dalmışım."

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin