Bölüm 37: Karanlık Gölge

383 23 4
                                    

Herkesin hiç bitmeyecekmiş gibi gelen karanlık bir kâbusu vardır. Bazen bu kâbuslar yaşamımızın içindedir, bazen ise bilinçaltımızın bir oyunu. Birinde o kâbustan hiç uyanamayacağımızı düşünürüz, diğerinde ise gerçek olmayan bir şeyin gerçekleşebileceği ihtimaliyle her gün korkarak yaşarız. Birinde gerçekleşmesin diye korkarız, diğerinde ise hiç geçmeyecek diye; her şeyin bir sonunun olacağını bazen unutabiliyoruz. Belki de korkularımız bunu hatırlamamıza engel oluyor. Fakat her yazın sonunda bir kış olduğu gibi her kışın sonunda da bir yaz vardır. Geçmeyecek gibi gözüken her günün bir sonu, korku dolu kâbuslarla geçen her gecenin bir sabahı olduğunu kendimize hatırlatmaktır belki biraz olsun mutlu olabilmemizin yolu. Tıpkı şu anda kasabanın boş ve ıssız meydanında korkuyla çarpan kalbimi sakinleştirmek için kendime söylediğim gibi: "Bu sadece uyanmam gereken bir kâbus."

Normal bir günün aksine kasaba meydanı bomboş ve ıssızdı. Sanki terk edilmiş, yaşayan tek bir canlı bile kalmamış gibiydi. Havaya çöken kara bulutlara aldırmadan etrafta oradan oraya koşarak bir umut kırıntısı bulmaya çalışıyordum. Nefes nefese meydandaki parka ulaştım. Daha ne olduğunu anlayamadan, her köşe başından çıkan insanlar mekanik hareketlerle üzerime doğru gelmeye başladılar. Benim beyaz elbisemin aksine onların hepsinde aynı tip gri kıyafet vardı. İstemsizce geri geri giderken buldum kendimi. Fakat o an fark ettim ki bu insanlar her yönden geliyor, beni adeta bir çembere alıyorlardı. Hepsinin gözlerinde zifiri karanlık hakimdi, yüzleri ise ifadesizdi.

Bakışlarım köşeden bizi izleyen küçük kıza kaydı. Daha önce görmediğim bir yüzdü ve benim gibi onun da beyaz bir elbisesi vardı. Endişeyle bana bakıyordu ve bir şeyler söylüyordu ama sesi çıkmadığı için anlayamıyordum. Etrafımdaki insan çemberi daha da daralırken bakışlarım diğer köşeye kaydı. Duvarın kenarından gizlenmiş bana bakan bir çift mavi göz ile karşılaştım. Duvarın arkasına gizlenmişti ama onun elbisesinin de beyaz olduğunu anlayabiliyordum. Yüzü, sadece gözleri gözükecek şekilde beyaz bir şalla örtülmüştü. Onun gözlerinde de endişe vardı.

Etrafımdaki insan çemberinden kurtulmak için bir yol aramaya çalıştım. Etrafımda dönüp duruyordum ama çok kalabalıklardı, çıkacak yer bulamıyordum. O anda bakışlarım yine küçük kızla buluştu fakat bu sefer yalnız değildi. Arkasında, baştan aşağı siyah kıyafetler giymiş birisi duruyordu. Taktığı siyah fötr şapka yüzünü tam olarak görmemi engellese de sinsi bir şekilde sırıtarak küçük kıza baktığını fark ettim ve içimi bir korku kapladı. Hiç düşünmeden kıza ulaşmak için ileri doğru atıldım fakat insanlar artık tamamen dibimdeydiler ve geçmemi engelliyorlardı. Her yönden beni çekiştiriyorlardı ve boğuluyor gibi hissediyordum. Küçük kızın yüzünde endişeyle bir şeyler söylemeye devam ettiğini görüyordum ama sesi bana ulaşmıyordu. Belki benimki ona ulaşır diye bağırmaya başladım fakat kendi sesimi de duyamıyordum. İnsanlar üzerime çullandığında ayakta kalamayarak yere çöktüm. Orada boğulduğumu hissediyordum ama tek düşündüğüm küçük kızdı. O yüzden kalan son nefesimle büyük bir çığlık atarak öne doğru tüm gücümle insanları ittim.

Omuzlarımdaki el beni sarstığında bakışlarımı tekrar odaklayabilmiştim. Endişeyle bana bakan Barış'ı fark ettiğimde hâlâ nefes alamıyor gibiydim. "Güzelim nefes al hadi, benimle birlikte nefes al!" Sözlerine odaklanmaya çalışarak onunla birlikte burnumdan derin bir nefes alıp ağzımdan verdim. Birkaç kere daha tekrarlayınca sonunda nefesim normale dönmüştü. Barış, başımı göğsüne yaslayarak sırtımı sıvazlamaya başladı. "Geçti, yanımdasın..."

Biraz daha sakinleyince başımı göğsünden çekerek bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerimdeki ifadeyi gördüğünde eli yüzümdeki yerini almıştı bile. "İyi misin?"

Olumsuz anlamda başımı salladım. "Bu hepsinden berbattı Barış. Birden fazla şey vardı, nasıl anlatsam bilmiyorum ama sanırım küçük bir kız çocuğu tehlikede. Hatta sadece o çocuk değil, tüm kasaba tehlikede ama asıl zararı o çocuk alacak gibiydi. Beni bir şey için uyarmaya çalışıyordu ama sonra kendisi tehlikeye girdi. Ben onu uyarmak, kurtarmak istedim ama yapamadım..." Tekrar bana sarılırken, "Tamam güzelim önce bir sakinleş sonra ne yapabiliriz bakarız, tamam mı?" dedi. Kokusunu içime çekerken biraz olsun sakinlediğimi hissediyordum.

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin