Penceremden içeri süzülen gün ışığı ile gözlerimi araladım, gerçekten de dinlenmiş hissediyordum. Saate baktığımda daha erkendi. Buna rağmen uzun zamandır ilk defa uykumu almış bir şekilde uyanmıştım. Duş alıp üzerimi değiştirdim. Aynanın karşısında kolyemi takmaya çalıştığım sırada kapı tıklatıldı ve hemen ardından Barış'ın sesi odayı doldurdu. "Alin, müsait misin?"
Kapıyı aralamıştı ama dışarıdan konuşuyordu. Bu hali gülümsememe sebep olurken, "Evet gelsene." dedim. Önce kafasını uzattı sonra da içeri girdi. "Nasılsın? İyi uyuyabildin mi?"
"Uzun zamandır böyle verimli bir uyku çekmemiştim. Gerçekten iyi geldi, teşekkürler." dediğimde, o da gülümsedi ve "Arada yapsam iyi olacak o zaman." dedi. Kalbime söz geçirmem lazımdı, bu kadar hızlı atması hiç sağlıklı değildi.
"Madem iyi hissediyorsun, o zaman kahvaltıya inelim de bir şeyler ye. Sonra da bizimkilere detaylı bir şekilde olanları anlatsak iyi olur. Ayrıca dün sormak istemedim ama Amortus'un anısında ne gördüğünü de konuşmamız lazım."
"Tamam haklısın. Şunu takıp geliyorum hemen."
Babamın kolyesini takmak için çırpınırken bir süre beni izledi. Sonra yanıma gelerek "İzin verirsen yardımcı olayım." dediğinde, bir süre aynadan ona bakakaldım. Konuşamayacak gibi hissettiğimde başımla onay vermekle yetindim. Hâlâ boynumda olan ellerimin arasından nazikçe kolyeyi alırken ellerimiz birbirine değdi. Kalbim hiç normal olmayacak derecede hızlı atıyordu. Saçlarımı kenarda toplayarak ona yardımcı oldum. Özellikle boynuma değmemeye çalışarak kolyenin kilidini taktı. Bu ince hareketleri onu farklı kılan şeylerden birisiydi. Aynada gözlerimiz buluştuğunda bir süre öylece kaldık. Bizi kendimize getiren Mira'nın koridordan seslenerek odaya gelmesi oldu. "Giden gelmiyor, bir inemediniz! Mert geldi seni görmeye, hadi bekletme!"
"Mert mi? O buraya girebiliyor mu?"
"Amica mührü olduğu için bizimle beraber girebilir. Bizimkiler kapıdan aldı herhalde." Barış'ın yüzünde az öncekinin aksine memnuniyetsiz bir ifade oluşmuştu. Bunu daha önce, Mert'in ilk geldiği gün de görmüştüm. Gerçekten beni kıskanıyor olabilir miydi? "Hadi bekletme arkadaşını." dedi, arkadaş kısmını özellikle bastırarak söylemişti. Sonra da bizi beklemeden odadan çıktı.
Bir anlık şaşkınlığımı atıp yürümeye başladığımda Mira da koluma girmişti. "Gördün değil mi, seni kıskandı." Kinayeli gülüşünü görünce kaşlarımı çatarak ona baktım. O da elini dudaklarına götürerek fermuar kapatır gibi yaptı ve yürümeye devam etti.
Selamlaşma faslından sonra bir şeyler atıştırdık ve dün olan bitenleri en başından anlatmaya başladım. Yaşadığımız tüm o şeyleri ve bizim gündüz yürüyenlerle olan bağlantımızı anlattığımda ortamda bir sessizlik oluşmuştu. Sanırım onları asıl geren şey, rüyamda gördüğüm ve gerçeğe dönüşen olaylardı. Garip sessizliği ilk bozan Mert oldu. "Ne yani, sen şimdi geleceği mi görüyorsun?"
"Benimle de bağlantısı olan kötü olaylara dair işaretler görebiliyorum desek daha doğru olur."
"Geleceği görüyorsun işte." Kuzey onaylamak istercesine bunu söylediğinde, gözlerimi devirmekten kendimi alamadım. "Gelecekte olacak her şeyi görmüyorum, sadece benimle de bağlantısı olan kötü olaylara dair şeyler..."
"Bunlar vampir gibi bizim kanımızı mı içmek istiyorlar yani?" Mira'nın gözlerindeki endişeyi görebiliyordum. "Böyle bir şey olmayacak ablacığım, merak etme. Çünkü artık planlarını biliyoruz."
"Evet biliyoruz. Size ya da başka birine zarar gelmesine izin vermeyiz. Öncelikle, bu duruma bir çözüm bulana kadar geceleri dışarı çıkmayacaksınız, gündüzleri de yalnız gezmeyeceksiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU: SON MELEZ
Fantasy"Sadece bir gecede hayatım tamamen değişmiş, doğru bildiklerim birer yalana, imkânsız dediğim şeyler ise gerçeğe dönüşmüştü. Yüzünde geçmişin acı hatırasının verdiği buruk bir gülümseme ile hakkımda ne biliyorsa anlatmıştı Çınar amca. Anlattığı şeyl...