Bölüm 25: Ay ve Güneş

461 23 2
                                    

Bundan sonra her hafta bir bölüm yayınlamayı düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim ♡

.

Hazan'ın uyarısı yüzümde bir gülümsemenin yayılmasına sebep olurken, Amortuslara bir hoş geldin rüzgârı göndermiştim bile. Hepsi bir tarafa uçarken Mira'nın da elementini gayet iyi kullandığı gözümden kaçmamıştı. Art arda gönderdiği büyük su topları sayesinde yanına hiçbir Amortus yaklaşamıyordu. İleri doğru tekrar bir hava dalgası gönderdiğimde sol tarafımdaki hareketliliği hissettim. Cebimden kendi jopumu çıkarıp çubuğunun uzamasını sağladım. Sol elimle bir hava kalkanı yaparak Amortus'un hamlesini engelledim ve etrafımda dönüp boğazına doğru ısı cihazımı savurdum. Jop, çürümüş tenine değdiği anda onu küle çevirmişti. O sırada gözlerim Hazan'ı buldu. Adeta sarmaşıklarla dans ediyor gibiydi ve gerçekten havalı gözüküyordu. Onları, Amortus'ların hamlelerini engellemek için kullanırken aynı anda jopuyla saldırıyordu. Bu kız gerçekten ne yaptığını iyi biliyordu.

Arkamda hissettiğim hareketlilikle son anda yere eğilip Amortus'un pençesinin başımın üzerinden geçmesini sağladım. Tekrar saldırmasına fırsat vermeden jopu karnına doğru savurduğumda tenine değip onu yok etti. Sayılarının arttığını fark ettiğimde farklı bir çözüm bulmam gerektiğini anlamıştım. Annemin defterinde okuduğum bir şeyi denemeye karar vererek gözlerimi kapattım. Ellerimi yere paralel tutarak, hava akımının yerden avucumun içine doğru yayılmasına izin verdim ve etrafımızda bir çember olarak büyümesini sağladım. Gözlerimi açtığımda işe yaradığını görebiliyordum. Oluşturduğum bu küçük hortumu ellerimi yukarı doğru kaldırarak genişletirken, bileğimi çevirerek o pisliklere doğru yönlendirdim. Çember daha da genişlerken, rüzgâr onları bizden çok uzağa savurmuştu. Öyle ki saatimden baktığımda etrafımızda hiç kırmızı nokta gözükmüyordu. 

Arkamı döndüğümde kızların şaşkın bakışlarıyla karşılaştım. Hazan başparmağını kaldırarak onaylarken, "Vay canına, bir çaylağa göre çok iyi!" dedi. Mira da ona dönüp "Sen melezleri ne sandın!" dediğinde, bende gülümsemiştim. 

Tableti eline alıp etrafı taradığı sırada biz de yanına doğru ilerledik. Bazı Amortusların tekrar bize yöneldiğini görünce Mira gözlerini devirdi. "Bunlar hiç pes etmez mi? İlla gel beni öldür diyorlar!" Haklıydı. Zaten içimde onlara karşı büyük bir nefret vardı. Eğer ölene kadar durmak istemiyorlarsa, bana uyardı. 

Onlar bize doğru yaklaşırlarken, biz de yan yana dizilmiş onları karşılamaya hazır haldeydik. Tam gücümü kullanacaktım ki bir anda bir alev onları yok etti. Ardından, sağ tarafımızdan gelen su dalgasıyla birlikte geriye doğru uçan iki Amortus da alevlerle buluşmuş ve yok olmuşlardı. "Demek bizsiz parti yapıyorsunuz hanımlar! Çok kırıldım."

Yüzünde alaycı gülümsemesiyle, sağ tarafımızdan bize doğru gelen Kuzey'i görünce istemsizce ben de gülümsedim. Mira hızlı adımlarla yanına gidip ona sarıldığında, o da anında karşılık vermişti. Bakışlarım alevlerin sahibini ararken, o da çalıların arasından çıkmış bize doğru geliyordu. Gözleri beni bulduğunda yüzünde rahatlamış bir ifade oluştu. Hızla yanıma doğru gelip bana sarıldı. 

Bu hareketini beklemediğim için bir an ne yapacağımı bilemedim. Tam karşılık vermek için kollarımı kaldırmıştım ki yavaşça geri çekildi. Ama kolumdaki elini indirmemişti ve baş parmağıyla nazikçe sıvazlıyordu. "İyi misiniz?" dedi, ardından bakışlarını arkama çevirerek kızları da kontrol etti.

Hazan gülümseyerek "Siz bizi çok hafife almışsınız beyler. Ormandaki fırtınayı hissetmediniz mi yoksa?" dediğinde, Barış da gülümseyerek bakışlarını tekrar bana çevirdi. Gözlerindeki endişeli ifade hâlâ yerini korurken, "Arabayı öyle görünce endişelendik." dedi.

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin