Aynanın karşısında son kez kendime baktım, sanırım bu savaşa hazırdım. Sorunsuz geçen gecenin sabahında son büyük av için hazırlanıyorduk. Bu işin sonunda ya biz galip gelecektik ya da elimizdeki en önemli kozu kaybedecektik. İlkinin olmasını umuyorduk. Saçlarımı tepeden bir at kuyruğu yaptığımda artık tamamen hazırdım. Siyah dar bir kargo pantolon giymiştim, ceplerinin faydalı olacağını düşünüyordum, üzerimde de yine siyah renkte ince bir sweatshirt vardı. Son olarak siyah beyaz renkteki spor ayakkabılarımı giydim ve sakinliğimi korumaya çalışarak odamdan çıktım.
Barış'ın kapısını tıklattığımda, "Gelebilirsin!" diye karşılık aldım. İçeri girdiğimde çekmecelerinde bir şeyler arıyordu. Beni görünce gülümsemeye çalışarak, "Demek hazırsın." dedi. Ben de gerginliğimi yok sayarak gülümsedim. "Evet ama sen değil gibisin."
"Saatimi bulamıyorum, duşa girerken çıkarmıştım." Çekmeceyi sertçe kapattı. "En fazla nerede olabilir ki!"
Yatağın üzerinde duran saati görünce kaşlarım çatıldı. Elime alıp yanına doğru ilerledim ve omzuna dokundum. "Anlaşılan çok uzağa gitmemiş." Elimde tuttuğum saati görünce histerik bir gülümseme yayıldı yüzüne. "İyice aptal oldum, teşekkürler."
Saati koluna takarken endişeyle ona baktım. "Barış, sen iyi misin?"
Sıkıntılı bir nefes verip yatağına oturdu. "Olmayı deniyorum. Sen nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun?"
Ona yaklaşıp elinden tuttum. "İnan bana gayet gerginim. Ancak dünden sonra içimde bir umut var Barış. Bence biz bunun altından kalkabiliriz. Sen de bize güven ve duygularının mantığını gölgelemesine izin verme olur mu?"
Buruk bir ifadeyle gülümsedi. "Öyle yapacağım çünkü sana güveniyorum. Bunca zamandır seni sahaya çıkartmamamın sebebi altından kalkamayacağını düşünmem değildi, sadece lider olarak seni beladan uzak tutmaya çalışıyordum."
Gülümseyerek başımı onaylar şekilde salladım. "Biliyorum."
Ayağa kalkarak diğer elimi de tuttu. "Bugün sürekli yanında olamayacağım, bu yüzden kendini korumalısın. Ancak bunu ne melez soyu için ne benim için ne de Mira için yapma, bunu kendin için yap. Sen sadece bu sorumluluklardan ibaret değilsin, insan olarak daha yapacağın çok şey var. Sen daha yirmi üç yaşındasın Alin. Lütfen, kendine dikkat edeceğini bilirsem daha iyi odaklanabilirim."
Gözlerimin dolmasını engelleyemedim. "Sen nasıl bir adamsın böyle?"
Dudaklarına güzel bir tebessüm yayıldı. "Seni seven bir adamım." Sonra derin bir nefes verdi. "Yine çok güzelsin. Seninle ne yapacağım ben?"
Şimdi bende kocaman gülümsüyordum. Ona sarılarak bir elimi saçlarında gezdirdim. "Kendime dikkat edeceğim, bunun için elimden geleni yapacağım. Merak etme."
Boynuma nazik bir öpücük bıraktı ve geri çekildi. "O zaman gitme vakti!"
Onu onayladığımda birlikte el ele odadan çıkıp koridora geçtik. Geçitten geçtik ve görünmez olduktan sonra sığınaktan çıktık. Diğer koruyucular da aynı şekilde görev yerlerine gitmek üzere ayrılıyorlardı. O esnada bir grubun arasından bize doğru gelen Ender amca, Sedef teyze ve Yağız amca üçlüsünü gördük. Üçü de spor tarzda rahat kıyafetler giymişlerdi. Barış ve diğerlerine döndüğümde onlar da sorgular bir ifadeyle bakıyorlardı. Yanımıza geldikleri esnada Hazan, "Anne, burada ne yapıyorsunuz?" diye sordu. Sedef teyze gülümsedi. "Size yardıma geldik."
"Affedersin hala, ne dedin?" diye şaşkınlıkla soran Kuzey'e cevap veren Ender amca olmuştu. "Ne o, yakıştıramadın mı? Hepinizi tek hamlede yere sereriz biz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU: SON MELEZ
Fantasy"Sadece bir gecede hayatım tamamen değişmiş, doğru bildiklerim birer yalana, imkânsız dediğim şeyler ise gerçeğe dönüşmüştü. Yüzünde geçmişin acı hatırasının verdiği buruk bir gülümseme ile hakkımda ne biliyorsa anlatmıştı Çınar amca. Anlattığı şeyl...