Bölüm 45: Yaklaşan Tehlike

366 23 2
                                    

"Anlamıyorum, ciddi bir şeyi yoksa neden bu kadar telaş içindesin?" Barış, Mira'ya dönerek derin bir nefes verdi ve sakin kalmaya çalışmak istercesine gözlerini yumdu. Çünkü aynı konuşmayı üçüncü kez yapıyordu...

Arabada yaşadığımız romantik anlardan sonra Novun'a geçmiştik ve Barış diğerlerine şifacı yeteneklerimi mecbur kalınmadıkça kullanmamam gerektiğini en az endişe verici yolla anlatmaya çalışıyordu. Sorun Barış'ın hâlâ üzerinden atamadığı endişeli ruh hali ve aşırı korumacı tavırlarının Mira'da şüphe uyandırmış olmasıydı. Aslına bu konuşmaya gerek var mıydı, emin değildim. Zaten onlar hiçbir zaman beni iyileştir diye gelmezlerdi. Ben, sanırım artık içimde yer edinmiş kaybetme korkusu yüzünden, kimseye bir şey olmasın istiyordum ve birinin yaralandığını görünce hemen müdahale ediyordum.

Barış'ın sabrının sınırlarında gezdiğini sezdiğimde ondan önce söze girdim. "Güzel kardeşim ve sevgili arkadaşlar, gördüğünüz gibi ben gayet iyiyim. Barış şifacı yeteneğimi kullandıktan sonra halsiz düştüğümden bahsedince, doktor da detaylı test yapmak istedi. Anlaşılan o ki ben birini iyileştirirken vücudum bir çeşit mikrop üretiyormuş ama endişe verici bir şey değilmiş çünkü doğal yollarla vücudumdan atabiliyormuşum. Yine de kendime dikkat etmemi ve düzenli kontrole gitmemi istedi, hepsi bu."

"İyisin yani değil mi?" diyen Mira'ya gülümsedim. "Gördüğün gibi gayet iyiyim canım. Aslında Barış'a söyledim, boşuna evham yaptırıyor. Sizlerden hiçbiriniz bana bir sıyrık için gelmiyorsunuz zaten. Ben endişe ettiğim için birinizde bir şey görünce iyileştirmek istiyorum. Sadece bundan sonra hızlı iyileşebilecek yaralarınıza bakamayacağım sanırım, yoksa Barış beni öldürebilir." dedim, mimiklerimle Barış'ı işaret ederek.

Diğerleri gülerken Barış da memnuniyetsiz bir ifadeyle kafasını sallayarak bana bakmıştı. Ardından bakışları, salonda toplanmış halde bizi dinleyen ekip liderlerine geri döndü. "Arkadaşlar söze sert girdiysem özür dilerim. Sizin küçük şeyler için ona gitmediğinizi biliyorum, bunu o kendisine yapıyor." Kısa bir an bakışları benim şaşkın bakışlarımla buluştuktan sonra tekrar salona döndü. "Sadece sizden ricam, o size geldiğinde gerekli hassasiyeti göstermeniz. Biliyorsunuz ki melez gücü bize daha önemli bir konu için gerekli."

Herkes onaylarken bakışlar bir anlığına bende toplanmıştı. Barış konuşmaya başlayınca tekrar ona döndüler. "Mezarlık sürecinde hepimiz iyi iş çıkardık, tekrar elinize sağlık. Normal rutinimize geri döneceğiz ama bir gözümüz de mezarlığın üzerinde olacak. Çünkü yeni bir naaş gelecek olursa aynı şeyler yaşanabilir. Sizin sormak ya da söylemek istediğiniz bir şey yoksa dağılabiliriz, teşekkür ederim."

Kimseden bir ses çıkmayınca herkes ayaklanmaya başladı. Teker teker dışarı çıkarlarken gözüm Tolga'yı buldu. Kapıya doğru ilerliyorken ona yaklaştım, beni görünce o da yavaşlamıştı. "Selam, Masal nasıl oldu?"

Buruk bir tebessüm yayıldı yüzüne. "Daha iyi. Sen nasıl oldun? Gerçekten ciddi bir şey yok değil mi?"

"Gerçekten yok, iyiyim ben. Ece'ye selamımı ilet lütfen, yapabileceğim bir şey olursa aramaktan çekinmeyin."

Gülümseyerek onayladı ve Barış'a da selam verdikten sonra yoluna devam etti. Herkesin çıktığından emin olduktan sonra biz de her girdiğimde bende kış bahçesi hissi uyandıran bu salondan çıkıp, koridorda kendi çalışma odamıza doğru ilerlemeye başladık. Buraya kış bahçesi demeyi bırakmam gerekiyordu, çünkü gördüğünüz bütün kış bahçelerini unutturacak şekilde güzel ve otantik bir görünüme sahipti. Ekip liderleri toplantılarını genelde orada yapıyorlardı, sadece bütün koruyucuların katılması gereken bir durum varsa herkes sığmayacağı için bahçeye çıkıyorlardı. Çalışma odamıza yaklaşırken Kuzey'e döndüm ve "Hazan nasıl oldu?" diye sordum. Memnuniyetsiz bir ifadeyle yüzüme baktı. "Mert bütün gün elini sıcak sudan soğuk suya değdirmedi, tabii ki iyi!"

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin