Sakince kıyıya vuran suyun sesini dinledim. Tenime değen tatlı esinti beni rahatlatırken, elimi bir kere daha eski ama sağlam kâğıdın üzerine koydum. Sadece basit bir şey, diye düşündüm, sadece basit bir şey bile görsem yeterdi... Fakat sonuç yine boşluk oldu.
"Alin!"
Gözlerimi açıp kafamı sesin geldiği yöne çevirdim ve özlediğim güzel gözlerle bakışlarımı buluşturdum. "Güzelim, neden yine kimseye haber vermeden ortadan kayboldun?"
"Senin işlerin vardı ben de buraya geleyim dedim, belki sakinleşip odaklanmama faydası olur diye..." Yaklaşık iki saattir Novun'daki gölün kenarında oturuyordum. Sakinleşip defterin sayfasındaki şifreyi çözerim diye umuyordum fakat öyle olmadı. Sayfada ne tek bir yazı ne de tek bir anı vardı. Defterdeki gibi bölük anlamsız görüntüler bile yoktu.
"Bir şeyler çıktı mı peki?" dedi, başımda dikilirken. Olumsuz anlamda kafamı salladığımda, yere eğilerek elini omzuma koydu. "Belki de bir şey yoktur. Belki de başka biri değiştirmiştir..."
"Kim, neden yapsın? Bence bu sayfada bir şey var, annem boşu boşuna böyle şeylere kalkışmış olamaz. Ya ben son olanlardan sonra tam olarak odaklanamıyorum ya da bu sayfada başka bir ipucu var ve biz bunu henüz çözemedik."
"Her hâlükârda şu an çözemeyeceksin gibi duruyor. Belki de bilge koruyucularımıza danışma vaktidir." Yenilgiyi kabul etmek istemesem de başımı sallayarak onayladım. "Belki de..."
Bunu çözmek benim için bir gurur meselesi haline gelmişti. Bunun için Barış'ı, Hazan'ı ve kendimle beraber her şeyi riske atmıştım. Peki sonuç neydi; koca bir boşluk. Bu hiç mantıklı gelmiyordu. Boş bir sayfayı oraya koyacak bir insan gibi gelmiyordu annem. Ayrıca biri değiştirse, defterin koparılmış kısımlarının ve diğer detaylarının sayfayla bu kadar uyumlu olması normal miydi? Bir Amortus ya da başka bir varlık değiştirmiş olsa bu kadar ince detaylara dikkat edebilir miydi? Bir Koruyucu değiştirdi desek bunun için bir sebep yoktu. Koruyucular doğası gereği kötü ve insanların zararına olan hiçbir eylemde bulunamazlar. Geçerli bir sebebi olan bir Koruyucu değiştirdi desek, son melez ortaya çıktıktan sonra bile hâlâ neden o sayfayı saklasın ki? Kafamdaki bu düşünceler beni bu sayfayı çözme isteğine daha da itiyordu.
Barış ayağa kalkarak elini bana uzattı. "Hadi dönelim güzelim, senin biraz dinlenmen gerekiyor." Elini tutarak kalkmam için yardım etmesine izin verdim. Sonrasında da parmaklarını parmaklarıma geçirerek elimi sıkıca kavradı. Yüzümde bir tebessüm oluşurken hadi dercesine başıyla yolu işaret etti. Karanlık olduğu için telefonun ışığını açtı ve el ele ormanın içine girip yürümeye başladık.
Çok geçmeden ağaç evin yanına ulaştığımızda yukarı çıkmak istediğimi söyledim. Bir an dinlenmem gerektiğiyle ilgili itirazda bulunacak sandım ama zorlamak istemediğini belli edercesine bir tebessümle beni onayladı. Merdivenlerden yukarı çıktıktan sonra içeri girdim. Rahat yastıklardan birine başımı koyarak sırt üstü uzandım. Parlak yıldızlar gözlerimin önüne serilince gülümsemeden edemedim. Buranın üst kısmı da camdı ve gökyüzü tüm güzelliğiyle bana bakıyordu.
"Çok güzel." demekten kendimi alamadım. O sırada Barış da yanıma uzanmıştı. "Senin gözlerin kadar değil." deyince, yüzümdeki tebessüm genişledi. Bakışlarımı ona çevirdiğimde göz göze geldik. "Şimdi yıldızlarıma kavuştum işte."
Her kelimesi kalbime işlerken başımı göğsüne koyarak ona sarıldım. Onun kolları da beni sımsıkı kavramıştı. Elim, onun kolundaki bilekliğe gelince, istemsizce oynamaya başlamıştım. Bunu ağaç evden almıştı; siyah yuvarlak doğal taşlardan yapılmış bir bileklikti. Dört adet koyu mor renginde taşlar, siyah olanları bölmek istercesine aralara yerleştirilmişti. Bu bileklik babasınınmış ve ağaç evde bıraktığı aklına gelmediği için kaybettiğini düşünüyormuş. Ben bilekliğiyle oynamaya devam ederken saçıma bir öpücük bıraktı. Yüzüme huzurlu bir tebessüm yayılırken gözlerim de istemsizce kapanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU: SON MELEZ
Fantasía"Sadece bir gecede hayatım tamamen değişmiş, doğru bildiklerim birer yalana, imkânsız dediğim şeyler ise gerçeğe dönüşmüştü. Yüzünde geçmişin acı hatırasının verdiği buruk bir gülümseme ile hakkımda ne biliyorsa anlatmıştı Çınar amca. Anlattığı şeyl...