Bölüm 11: Derin Kâbuslar

856 39 8
                                    

Bölüm biraz gecikti ama bir türlü fırsat bulamadım yüklemeye. Keyifli okumalar 

.

Dünyadaki en zor şeylerden biri, artık değiştiremeyeceğimiz şeyleri kabullenmektir. Mesela gece yattığımızda aklımıza dolan geçmişte yaptığımız o hatalar, bunları artık değiştiremeyiz ama beynimiz bunu kabullenmek yerine ısrarla bize hatırlatmaya devam eder. Tıpkı "Keşke" kelimesinin değersizliği gibi, hiçbir işe yaramayacağını bilsek de söylemekten kendimizi alamayız ya hani... Ölüm diye bir şeyin varlığı da öyle, elimizi kolumuzu bağlayan ve bizi çaresiz kılan en büyük şey o değil midir aslında. Bizim başımıza gelenler de kolay kabullenilecek türden şeyler değildi. Tüm bu doğaüstü şeyleri kabul etmek bile, ailemizle ilgili gerçekleri kabullenmekten daha kolaydı bizim için. En kötüsü de kızacak kimsemizin olmamasıydı. Bizi büyütenler de bizi bu dünyaya getirenler de artık yanımızda değildi.

Yine de tüm bu acı gerçekleri, hayatım boyunca yalanlarla dolu bir karanlıkta yaşamaya tercih ederdim. Bu doğrular ne kadar acı verici olursa olsun onlarla yüzleşmeli ve bunun üstesinden gelerek olgunlaşmayı öğrenmeliydik. Bu yüzden yatakta uyuyan kardeşimi izlerken, içimde hiçbir pişmanlık hissi yoktu. Üzülüyordum ama bunları öğrendiğim ve kardeşime de anlattığım için pişman değildim. Masum bir şekilde uyuyuşunu izledim. Zor saatler geçirmişti, bu yüzden yorgun düşmesi normaldi.

Hep beraber Novun'a girdikten sonra kardeşim de benimle aynı şeyleri yaşamış, Ender amca ona da kaybettiği anılarını hatırlamasında yardımcı olmuştu. Anıları bana göre daha az olduğu için ona annelerimizin kayıtlarını da izletmiştim. Artık o da tüm hikâyeyi biliyordu. Bütün bu gerçeklerin ağırlığı onun kalbine de çökmüştü artık. Şu anda buradaki boş odalardan birindeydik. Kardeşim olanların yorgunluğuyla uyuyordu ama benim gözüme uyku girmemişti. Yıllardır, ne olduğunu tam olarak hatırlayamadığım kâbuslar yüzünden uykularım zaten zehir oluyordu ama bu olayları öğrendikten sonra iyice uyuyamaz olmuştum.

Pes ederek yataktan kalktım ve üzerime kabanımı geçirdim. Biraz hava almaya ihtiyacım vardı, bu yüzden odanın kapısını yavaşça açarak dışarı çıktım. Merdivenden inip hemen karşıdaki kapıyı açtığımda, daha önce Barış'la geldiğimiz, onların çalışma alanları olan kısma çıkmıştım. Diğer kapının ana koridora açıldığını söylemişti, o yüzden buradan geçmeyi tercih etmiştim. Bahçeye açılan kapıya yönelirken içerden gelen sesler dikkatimi oraya vermeme sebep oldu. Bilgisayarların olduğu taraftan geliyordu, sesi takip etmeye başladım. Köşede, daha önce dikkatimden kaçan küçük bir bölme olduğunu gördüm; burası mutfaktı. Sesler ise kahve makinesiyle cebelleşen Barış'tan geliyordu. 

"Seni de mi uyku tutmadı?" Sesimi duyunca yerinde sıçrayarak bana döndü. "Korkutmak istemedim, affedersin."

"Korkutmak değil de hazırlıksız yakalandım diyelim. Neden hâlâ uyumadın?"

"Gece yarısı kahve yapmaya çalışan arkadaş konuştu." Elinde kahve ile bunu sorması çok ironik gelmişti. Gülümseyerek onayladı. "Sen de ister misin?"

"Hiç sormayacaksın sanmıştım." Gülümsemesi genişlerken kahve hazırlamaya başladı. "Yardım ister misin?"

"Hayır ben hallederim, sen geç otur. Bu arada nasıl içersin? Ya da dur ben tahmin edeyim..." Gözlerini kısarak bir süre beni süzdü. "Şeker sevmiyorsun ama çok sert de içemiyorsun değil mi? Bu yüzden sütlü tercih edersin." Her ne kadar ısrarla düşünce okumadığını söylese de artık korkmaya başlamıştım. Tam bununla ilgili bir şeyler söyleyecekken yine aklımı okur gibi beni susturdu. "Hayır Alin, düşünce falan okumuyorum. Sadece insanları iyi gözlemliyorum sanırım." 

Kelimeleri ağzıma tıkadığı için bir şey söylemeyip elimi ağzıma götürdüm ve fermuar kapatır gibi yaptım. "O zaman ben bahçede bekleyeyim. Hava almak için bahçeye çıkacaktım aslında."

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin