Bölüm 40: Deja Vu

388 23 12
                                    

2k okunma için teşekkür ederim❣️ 40. bölüme gelmiş bulunuyoruz ve bu şimdiye kadarki en uzun bölüm oldu sanırım🤭 Keyifli okumalar ❣️

.

Alarmın sesiyle resmen yatağımda sıçradım. Susturmak için telefonu elime aldım ve alarm değil arama olduğunu gördüm, arayan Barış'tı. Kaşlarım çatıldı. Neden alt kattan beni arıyordu ki? Hâlâ gözlerimi açmakta zorlanırken telefonu cevapladım. "Efendim?"

"Günaydın uykucu güzel! İstenmeyen davetlilerin olduğunu unuttun herhalde? Kuzey'den önce insen iyi olur yoksa olabileceklere karışmam."

Yüzümü buruşturdum. "İnsan sevgilisini böyle mi uyandırır ya?"

"İstersen yanına gelip öperek uyandırabilirim?" Yüzündeki oyunbaz gülümsemesini buradan görebiliyordum. Gülümsememe engel olamadım. Ancak bunu hissettirmemeye çalışarak, "Sen hâlâ uyuyorsun sanırım, rüya görüyorsun çünkü." dedim. Güzel kahkahası kulaklarıma doldu. "Bilgisayarda birkaç işim var o yüzden gelip sana bu laflarını yediremiyorum, borcum olsun. Hadi giyin gel ya da pati desenli pijamalarınla da inebilirsin, benim için sorun yok."

Meydan okurcasına gülümsedim. "Olur, zaten Mert yabancı değil..." Lafımı keserek araya girdi. "Saçmalama! İşe geç kalmak mı istiyorsun? Güzelce üstünü değiştir öyle gel, tamam mı?" Yüzümdeki gülümseme genişledi. "Bilemiyorum, kahvaltıyı böyle yapmamda sakınca yok bence."

"Hiç komik değil!"

"Hadi kapatıyorum, görüşürüz."

"Alin, üstünü değiştireceksin değil mi? Bak öyle inme..." O konuşmaya devam ederken telefonu yüzüne kapattım. Böyle şapşal halleri çok sevimli geliyordu. Kıskançlıktan odunluk yapmaya başlarsa aynı şeyi söyleyemezdim tabii. Bana göre sevmek güven gerektirirdi.

Hızlıca hazırlanmaya başladım, daha Hazan'a Mert ve kuzeninin geleceğini söyleyecektim. Dün akşam uykusunu bölmek istemediğim için konuşmamıştım fakat onlar gelmeden söylemem gerekiyordu. İşlerimi bitirip odadan çıktığımda Hazan'la göz göze geldik, o da aşağı inmek üzereydi. Yanına giderek, "Günaydın, nasılsın?" dedim. Gülümsemeye çabalar gibi küçük bir tebessüm belirdi yüzünde. "Günaydın. Bir gecede iyi olmasam da toparlanacağım ve onu unutacağım. Sonuçta bu dünyada sadece o yok, değil mi? Bir de utanmadan arayıp durmuş!"

Yanına doğru yaklaştım. "Hazan, benim sana bir şey anlatmam lazım..." Tam konuşmaya başlamışken merdivenlerden Mira'nın sesi duyuldu. "Abla! Hazan! Hadi gelin, Mert ve misafiri geldi!"

Hazan'ın gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Bir de o kızı buraya mı getirmiş? Bu kadarı da fazla artık!" Merdivenlerden öyle hızla inmeye başladı ki ona yetişmeye çalışmak için resmen koşmaya başlamıştım. "Hazan dur! Düşündüğün gibi değil!"

Beni dinlemeden çalışma odasından içeri daldı. Bende arkasından koşarak odaya girdim fakat gördüğüm manzara karşısında şaşırma sırası bana geçmişti. Mert'in kuzeni olduğunu düşündüğüm kız ile Barış sarılıyorlardı ve Barış'ın yüz ifadesi bu kızı gördüğüne fazla memnun gibiydi. Bakışları beni bulunca yavaşça geri çekildi ve yanımıza doğru gelmeye başladı. "Esra'yla tanıştınız mı?"

Kendimi tutamayarak, "Sen yeterince tanışmış gibisin." dedim. Mert mahcup bir ifadeyle araya girdi. "Esra benim kuzenim, dün bahsetmiştim sana Alin."

Hazan şaşkın bir ifadeyle, "Kuzenin mi?" dedi. Kocaman açılmış gözlerini kızdan alamıyordu. Yüz ifademi düzeltmeye çalışarak, "Evet bahsetmiştin. Merhaba, ben Alin." diyerek elimi uzattım. O da samimi bir şekilde gülümseyerek elimi iki eliyle kavradı. "Demek Barış'ımızın da kalbini çalan meşhur melez sensin, memnun oldum."

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin