Bölüm 2: Paranormal Karşılaşma

1.6K 69 5
                                    

Biz insanlar her şeyi çözdüğümüzü, bildiğimizi sanıyoruz. Kendimizi çok büyük görüyoruz fakat bu evren aslında bundan daha fazlası. Biz bu koca evrenin önemli ama küçük bir parçasıydık ve daha gitmemiz gereken çok yol vardı. Herkes bunun bilincinde yaşasa belki de bu kadar savaş, kavga ve ölüm olmazdı. Ardıma bile bakmadan koşarken aklımdan neden bunlar geçiyordu, işte onu bilmiyordum. Belki de birkaç saniye sonra ölü olabilirdim...

Karşımda duvarı görmemle bu teorimin doğru çıkacağından emin olmuştum. Çünkü bir yaratık tarafından kovalanan ben, aptal bir film karakteri gibi çıkmaz sokağa girmiştim. Televizyonda bilgi yarışması izlerken her soruyu bilip, o yarışmaya katılınca ilk sorularda elenenler gibi hissettim kendimi. İnsan doğaüstü bir şey ile karşılaşınca gerçekten mantığını kaybedebiliyormuş.

Evet, gördüğüm şeyler kesinlikle doğaüstü şeylerdi ve ben aklımdan şüphe ediyordum. Yorgunluktan halüsinasyon falan mı görmüştüm yoksa deliriyor muydum? Ya da bu bir tür kamera şakası falan mıydı? Arkamı döndüğüm anda gördüğüm yüz bunların aksini söylüyordu. Boğazıma yapışarak beni havaya kaldırdı ve duvara doğru fırlattı. Sırtımı çarparak yere düştüğümde bunların bir hayal ya da bir tür şaka olmadığına emindim çünkü canım yanıyordu.

Pis pis sırıtarak üzerime doğru gelmeye başladı. Korkuyla çarpan kalbime aldırmadan geri geri gitmeye ve kaçış yolları aramaya başladım. Ancak aklıma bir şey gelmiyordu, tamamen kapana kısılmış gibiydim. Yolun sonuna geldiğimi düşünürken birisi o yaratığı itip kafasını duvara yapıştırdı. Daha sonra onu tutup diğer duvara doğru fırlattı. Yarı iskelet olan varlık sanki maketmiş gibi yere yığılmıştı. 

O kişi bana yaklaşarak eğildi. "İyi misin?" Bana uzandığında refleksle geri çekilmiştim. "Tamam, sakin ol. Sana zarar vermeyeceğim." 

Fark ettim ki bu adam az önce alevler saçan kişiydi. Şu anda ise daha farklıydı, normal bir insan gibiydi. Hatta benim yaşlarımda, belki benden bir iki yaş daha büyüktü. Karanlıkta tam emin olamasam da kumral gibi görünen saçları, kavgadan çıktığını haykırır şekilde biraz dağılmıştı. Gözleri ise öncekinin aksine açık bir tondaydı. "Ayağa kalkabilecek durumda mısın? Kötü düştün, seni tedavi ettirmemiz gerekebilir."

"Sen..." Tam kendimde konuşacak gücü bulmuştum ki arkada o yaratığın bize yaklaştığını gördüm. "Dikkat et!" diye bağırdım ama artık çok geçti. Yarı iskelet olan şey, artık her neyse, tekrar sağlam haldeydi ve alevler saçan çocuğu arkasından tutup geriye doğru fırlattı. Yerde sürüklenerek başını kenardaki taşa çarptı. Kalkmak için çabalıyordu ama yapamıyor gibiydi, sanırım bilinci tam yerinde değildi.

"Ah şu Koruyucular! Kendinizi bizden güçlü zannediyorsunuz değil mi? Herkesi kurtarabileceğinizi zannediyorsunuz! Ama bak şimdi sen ve bu küçük insan burada, benim akşam yemeğim olacaksınız!" Bunları söylerken yüzünde ukala bir gülümseme vardı. Öfkem şu anda sanki taşacak gibiydi. Oysaki öfkeden çok korkuyor olmam gerekmez miydi? Bu pis canavarın karşısında aciz kalmak sinirlerimi bozuyordu.

O çirkin varlık çocuğun boğazına yapıştı, benimse elimden bir şey gelmiyordu. Yaratık, darbesini indirmek için diğer elini havaya kaldırdı. Bedenim benden bağımsız bir şekilde yerden kalktı, içimde alevlenen yabancı bir duygu vardı. "Yeter, dur artık!!!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım. O anda şiddetli bir rüzgâr saçlarımı öne doğru savurmuştu. Ortamdaki sessizliği hissedince sinirden sımsıkı yumduğum gözlerimi korkuyla açtım. Yaratık sokağın diğer ucunda yatıyordu, diğer adam ise şaşkınlıkla bana bakıyordu. 

Çok tuhaf hissediyordum. Az önce ne oldu anlamamıştım ama buradan defolup gitmek istiyordum artık. Yerden kalkmaya çalışan adam "Sen az önce ne yaptın?" dediğinde, ona aldırmadan çantamı alıp koşmaya başladım. Arkamdan, "Bekle!" diye bağırdığını duymuştum ama durmadım ve koşabildiğim kadar koştum.

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin