Bölüm 5: Yeni Dünya

1.2K 60 3
                                    

Kulağımda kulaklıklar, kitabevinin bulunduğu sokağın başında Barış'ın gelmesini bekliyordum. İşten izin almıştım. Başladığımdan beri ilk kez ekstra izin aldığım içindi sanırım, Çınar amca çok sorgulamadan izni vermişti. Biraz gergindim çünkü neyle karşılaşacağımdan emin değildim. İçimden bir ses Barış'a güvenmemi söylese de hâlâ bildiği halde bana anlatmadığı şeyler olduğunu hissediyordum.

Korna sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Önümde siyah, spor tarzda bir motosiklet durmuştu ve gerçekten çok şık gözüküyordu. Sürücüsü siyah kaskını çıkartıp hafif dalgalı saçlarını eliyle düzeltti. Bu Barış'tı. Şu anda gerçekten havalı gözüktüğü inkâr edilemez bir gerçekti. "Selam. Hazırsan gidelim mi?"

Trans halinden çıkıp kendimi konuşmaya zorladım. "Selam... Hazırım, yani sanırım. Bu motorla mı gideceğiz?"

"Evet, sorun olur mu senin için?"

"Hayır, sorun değil. Sadece sormak istedim." Korkmuyordum, sadece ilk defa binecektim. 

"Tamam o zaman." dedi ve yine siyah renkte olan yedek kaskı bana uzattı. Kaskı alıp taktıktan sonra arkasına bindim. "Sıkı tutun!" Bunu söylemesiyle gaza basması bir olmuştu. Yanlardaki demirlere tutunurken refleksle beline sarıldım. Kafasını çevirir gibi oldu ama tekrar yola odaklandı.

Tamam, bu aralar gerçekten kendimi aşıyordum. Önce doğaüstü şeyler gördüm, sonra benim de onlardan birisi olduğuma inandırıldım. Üstelik bunları daha iki gündür tanıdığım birisi bana anlatmıştı. Şimdi de ona sarılmış halde bir motorla onların doğaüstü mekânlarına gidiyorduk. Hayat gerçekten çok tuhaftı.

Bunu düşünmeyi bırakıp etrafıma bakınmaya başladım; kasabanın merkezinden uzaklaşıyorduk. Orman yoluna doğru yaklaşırken, kasabanın dışına çıkmak haricinde iki seçeneğimiz kalıyordu; ormanın içine ya da göl kenarına gidecektik. O şeylerin ormanda olduklarını düşünürsek, beni oraya götürmezdi değil mi?

Ben düşüncelerle boğuşurken kasabanın çıkışına doğru giden ve iki yanı da orman olan o yola sapmayıp devam etmiş, sonra da göle giden yola girmişti. Bir yandan rahatlamış bir yandan da düşünceliydim. Gölün yanına bir kez gitmiştik, bir kayıkçı kulübesi dışında bir şey yoktu. Bir de mahzenden bozma eski bir sığınak vardı ama kullanılmıyordu. Yoksa oraya mı gidecektik?

Motorun durmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Kafasını yana doğru çevirerek, "Geldik." dedi. Ben de motordan inip kaskımı çıkarttım ve etrafı incelemeye başladım. Ocak ayındaydık ve genelde bu mevsimde burada pek insan olmazdı. Ancak şu an gölün kenarında iki kişi vardı, kenarda oturmuş gölü seyrediyorlardı. Barış kaskı elimden alırken gülümsedi. "Kafanda çok soru varmış gibi duruyor, sormak ister misin?"

"Aklımı okuyabiliyorsun değil mi? Hadi itiraf et." Söylediklerime karşın sesli bir kahkaha döküldü dudaklarından. Böyle gülünce gözleri kısılıyordu. "Hayır, öyle bir yeteneğim yok ve olan bir koruyucuyla da karşılaşmadım daha önce. Sadece tahmin ettim, bakışlarından. Onun yerine başka yeteneklerimiz var, birazdan göreceksin."

Kaşlarım istemsizce çatıldı. "Bu nedense korku filminden bir replik gibi geldi." 

Tekrar güldü. "Beni takip et."

"Bu da korku filmi repliği gibi..."

Dediğini yaparak onu takip etmeye başladım. Yürürken güldüğünü duymuştum. Gölün tarafına gitmek yerine ağaçların yanındaki bir girintiye doğru girdiğini görünce ben de peşinden gittim. Etrafına baktı, kimsenin görmediğinden emin olmak istiyor gibiydi. "Mührünün olduğu kolunu açar mısın?" Yüzüne bakmaya devam ettim, ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. "Sadece insanların bizi görmemesi için bir şey yapacağım. Henüz yeteneklerini kullanamadığın için senin yerine de ben yapacağım."

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin