Bölüm 34: Birbirini Arayan Ruhlar

399 22 3
                                    

Bu kasabaya gelene kadar kalabalığın ortasındaki o yalnız kişiydim, ancak bu yalnızlığın sebebinin yine kendim olabileceğini hiç düşünmemiştim. O zamanlar bunun sebebinin beni ben yapacak bir şey bulmak olduğunu düşündüğüm için bir arayış içerisinde oradan oraya savrulurdum. Sonra buraya gelip güçlerimle ve asıl geçmişimle tanışınca sebebinin bu olduğunu düşünmüştüm, görünen o ki yanılmışım.

Mira'nın aksine, hayatımı kökten değiştirip bu kasabaya gelmek beni çok etkilememişti. Çünkü gerçekten arkadaşım diyebileceğim, beni özleyecek kimse yoktu arkamda. Oysa Mira'nın vardı. Madem bu yalnızlığımın sebebi bu sırlardı, Mira'nın da aynı hislerde olması gerekmez miydi? Fakat geriye dönüp baktığımda benim tam aksime insanlarla gerçek ilişkiler kurmuştu o. Hâlâ bile o arkadaşlarıyla görüştüğüne emindim. O arkadaşları da Mira'ya karşı gerçekten samimilerdi, bunu anlayabiliyordum. Bana gelecek olursak, hiç kimseye gerçekten hislerimi açamamıştım. Biri bana bir şey anlatırsa dinler ve o konuda samimi düşüncelerimi paylaşırdım. Fakat sıra bana gelince konuşamazdım. "Hiçbir şey paylaşmıyorsun." "Duygularını anlayamıyoruz." gibi dönüşler aldığım çok olmuştu. Acaba bu yüzden mi insanlar bana bir şey anlatamaz, duygularını benimle paylaşamaz olmuştu?

Barış'la tanıştığımdan beri kendimi açık bir kitap gibi hissediyordum, çünkü o karşısındaki kişiyi anlamakta iyiydi. Ne var ki galiba aynı şeyleri ben ona hissettirememiştim. Sanırım hâlâ, yaşadığımız bunca şeye rağmen, benim yanımda duygularını yaşayacak kadar kendini rahat hissetmiyordu. Belki hâlâ onu yargılayacağımı düşünüyordu, bilmiyorum. Fakat bu sefer onu korkularının içinde tek başına bırakmaya niyetim yoktu.

Kapıdan çıkıp koşarak merdivenleri indim ve bana seslenen Kuzey'i umursamadan Barış'ın odasının kapısını açıp içeriye girdim. Fakat o yoktu. Banyo kapısı da sonuna kadar açıktı ve orası da boştu. Geri dönüp odadan çıkarak Kuzey'in yanına gittim. "Barış'ı gördün mü? Daha biraz önce indi odamdan."

"Motorun anahtarını alıp çıktı. Siz kavga mı ettiniz...?" Sözünü bitirmesine fırsat vermeden koridora açılan kapıdan çıkıp koşmaya başladım. Sığınağa geçip merdivenlerden çıkarken tenimi ürperten soğuk zemini hissetmiştim. O anda ayakkabı ya da mont giymediğimi hatırladım. Fakat ne çıplak ayağım ne ıslak saçlarım ne de Şubat soğuğunda kısa kol ve ince kıyafetlerin altında hissettiğim o ürperti beni durdurmaya yetmiyordu. Sığınaktan çıkıp motorun yanına doğru koşarken Barış'ın kaskını taktığını gördüm. Daha hızlı koşarak onu geri çektim ve motorla onun arasına girerek binmesine engel oldum.

"Alin çekil!" Başımı olumsuz anlamda sallayınca iyice sinirlenmiş gibiydi. "Alin çekil dedim!"

"Bu şekilde motor kullanmana izin vermem. Tamam, konuşmak istemiyorsun biliyorum. Bir şey söylemeyeceğim ama yanında olmama izin ver..."

Kaskını sinirle çıkarıp kenara attı. "Sen dur nedir bilmez misin? Gitme Alin, yapma Alin dedikçe inadına yapıyorsun! Peki sonuç ne? Bugün az kalsın ölecektik ve şimdi de bunun için uğraşıyor gibisin! Dur dediğimde dur artık, yapma dediğimde yapma! Bu kadar zor mu?"

Derin bir nefes verdim. "Damarına bastım ya sen de aynısını yapacaksın değil mi? Ama fark etmez, şu an bu şekilde araç kullanmana izin vermem!" Motorun üzerindeki anahtarı alıp arkama sakladığımda sinirle elini saçlarında gezdirdi. "Bu halini seviyorum dediğim için mi bu özgüveninin? O zaman bizi öldürebileceğinden haberim yoktu, kusura bakma!"

"Barış saçmalıyorsun şu anda! Kiminle konuştuğunun farkında mısın? Benimle konuşuyorsun. Gardını alman gereken bir yabancı değilim ben, senin sevgilinim! Şu anda gitmene izin veremem çünkü seni..." Bir anda motora tekme atınca küçük bir çığlık attım ve korkuyla kenara çekildim. Şaşkın bakışlarım onun öfkeli bakışlarını bulduğunda yine gözlerim dolmuştu. "Al o zaman senin olsun." dedi ve hızlı adımlarla ormana girip gözden kayboldu. 

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin