Bu bölümde az sayıda da olsa şiddet ve korku unsurları bulunmaktadır, rahatsız olanlar varsa ona göre devam edebilirler.
.
Yüzümün hemen dibinden geçen tahta sopayı gözlerimle takip ettim, geriye doğru eğildiğim için kafama darbe almaktan son anda kaçınabilmiştim. Ardından yüzüme doğru gelen başka bir hamleyi elimdeki sopayla durdurdum ve güçlükle yere doğru indirerek onun sopasının ucunu sağa doğru savurmayı başardım. Hiç vakit kaybetmeden etrafımda dönüp dengemi sağladım ve karşı saldırıya geçtim. Fakat benim sopam onun karnına değdiğinde onunki çoktan benim boynumdaydı. "Öldün! Yine!"
Gözlerimi devirerek kendimi çimlere bıraktım, nefes nefese kalmıştım. "Ama bu çok ağır, taşımakta güçlük çekiyorum. Bir önceki daha iyiydi."
Barış da karşımdaki yerini alırken gülümsüyordu. "Gerçek bir kılıç tuttuğunda farkı anlayacaksın, bundan çok daha ağır olacak. Tek elle bile dengeyi iyi sağlayabilmen için bu çalışmalar önemli. Bir önceki çalıştığımız hafif bir maddeden yapılmıştı ve sadece başlangıçta hareketleri daha iyi kavrayabilmen içindi."
Somurttum. Birkaç gündür kılıç eğitimi alıyorduk. Kötü varlıklar sadece Amortus ile sınırlı olmadığı için farklı tekniklerin hepsini öğreteceklerdi. Hızlı hareket edebilmemin bir avantaj olduğunu söylemişti ama kollarım fazla güçsüz kalıyordu. "Anlamıyorum, elementlerimiz bütün varlıkları yok etmeye yetmiyorsa tam olarak ne işe yarıyorlar?"
"Gölge yaratığını nasıl yok ettiğini unuttun mu? Sadece bir kılıç ya da hançer darbesiyle onu yok edemezdin, hava elementinle oluşturduğun basınç sayesinde daha kuvvetli bir atış oldu ve onu yok edebildik."
"Yay kullanmayı öğretseydiniz o zaman. Ok ve yay kullanarak aynı etkiyi yapabilirdim ya da gümüş bir mermi yerleştirdiğim bir silahla..."
Bezgin bir yüz ifadesiyle kendini geriye bıraktı. "Muhalefet olmaya devam mı edeceksin? Yeryüzünde sadece gölge yaratığı ve amortus yok, başka birçok yaratık var. Tıpkı polislerin her suça göre hareket etmeyi bilmesi gibi senin de her yaratıkla başa çıkmayı bilmen gerekiyor."
Emekleyerek yanına gittim ve uzatmış olduğu kolunun üzerine başımı koyarak yanına uzandım. Bakışları beni bulduğunda gülümsüyordu. Tam bir şey söyleyecekken araya girip, "Benimle ne yapacaksın sen?" dedim gülümseyerek.
Küçük bir kahkaha attı. "Lafı ağzımdan aldın, yoksa zihnimi mi okuyorsun?"
"Sadece bakışlarından anlayabiliyorum."
Gülümsemeye devam ederken kolunu bükerek başımın omzuna doğru kaymasını sağladı. Yüzümdeki gülümseme genişledi ve ona sarılarak başımı göğsüne yerleştirdim. Parmaklarıyla omzuma küçük hareketler yapmaya devam ederken gökyüzünü seyre dalmıştık. Sonra görüş açımıza bir yüz girdi, bu Hazan'dı. "Bölmek istemem ama hava kararmak üzere kaptan. Ben Tolga'ların ekibiyle mezarlığa gidiyorum, Kuzey de bir ekiple birlikte ormanda olacak."
İkimizde yattığımız yerden doğrulduk, bugünkü nöbetçi ekipte bizimkiler de vardı. Malzemelerimizi de toplayarak Hazan'ın peşine takıldık. Binaya girdiğimizde Kuzey de hazır bir şekilde bekliyordu. Dikkatli olmalarını söyleyerek onlarla vedalaştıktan sonra Mira ekranlara göz kulak olacağını ve duş almamız gerektiğini söyleyerek bizi odalarımıza gönderdi. Barış burada olsa bile içimde yerini koruyan huzursuzluk beni hiç rahat bırakmıyordu. Bu yüzden hızlıca duşumu aldım ve giyinip tekrar aşağı indim.
Barış benden önce gelip nemli saçlarıyla bilgisayarların başındaki yerini almıştı bile. Yanına yaklaşıp boynuna sarıldım, onlarla çıkamadığı için huzursuz olduğunu biliyordum. Bana kalırsa, geçen günkü gibi bir şey olur da başkası beni sakinleştiremez diye gitmemişti. Ava çıkamıyor olmak beni suçlu ve huzursuz hissettirdiği için onu çok iyi anlayabiliyordum. Dostlarımız dışarıda yaşatma mücadelesi verirken, bizim burada sakince onları izlememiz gerekiyordu, bu çok zor geliyordu. Buna yaşatma mücadelesi diyordum çünkü bu yaptığımız şey, hiçbir karşılık beklemeksizin, insanları hayatta tutmak için verilen bir mücadeleydi. Daha fazla zaiyat vermeden kazanan taraf olmayı umuyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU: SON MELEZ
Fantasy"Sadece bir gecede hayatım tamamen değişmiş, doğru bildiklerim birer yalana, imkânsız dediğim şeyler ise gerçeğe dönüşmüştü. Yüzünde geçmişin acı hatırasının verdiği buruk bir gülümseme ile hakkımda ne biliyorsa anlatmıştı Çınar amca. Anlattığı şeyl...