Bölüm 33: Uçurum

382 24 0
                                    

Başım dönüyordu ve görüş açım bulanıktı. Gözlerimi kapatıp açarak netleştirmeye çalıştım ama vücudum da bir garip gibiydi. Odaklanmaya çalışarak tekrar gözlerimi açtım. Gördüğüm şey bir çift çürümüş ayaktı. Hareket halindeydik ve birinin omzunda taşınıyordum. Sanırım bu bir Amortus'tu. Saçlarım yüzümü kapatıyordu, bu yüzden uyandığımı anlamasınlar diye hareket etmemeye dikkat ediyordum. Hâlâ ormanda gibiydik, odaklanıp bir çare bulmam gerekiyordu.

Gözümün önünde sallanan madalyonu görünce aklıma ısı yaydığı gerçeği geldi. Baygın olduğumu düşündüğü için aşırı sıkı tutmuyordu. Yavaşça başımı çevirip sağıma soluma baktım, sanırım en geride biz vardık. Bu benim için bir avantaj olabilirdi. Tüm gücümle Amortus'un karnına dizimi geçirdim ve geri doğru gelip bir de kafa attım. Elleri vücudumdan kayarken kolyeyi çekip boğazımdan aldım ve onu kendime siper edip kolyeyi boğazına geçirdim.

Düğmesine bastığım anda ısı yaymaya başladığını elimde de hissetmiştim ama önemsemedim. Amortus küle döndüğünde diğerlerinin bakışları da bana dönmüştü. Vakit kaybetmeden iki elimi de kullanarak etrafımda bir su kalkanı yaptım. Ardından hava elementimi kullanarak içine bir kalkan daha yaptım. Bunu da annemin günlüğünde okumuştum, çift kalkanın daha sağlam olduğunu yazmıştı ve haklıydı. Birkaç tane ok fırlattılar ama daha su kalkanına çarpar çarpmaz hepsi yere düştü.

"Kesin şunu!"

Ses daha önde olan bir Amortus'tan gelmişti. Daha sonra aralarından sıyrılarak önüme kadar geldi. "Aferin sana, kendini önümüzde kapana kıstırdın. Peki şimdi planın nedir?"

Onu daha önce gündüz yürüyenin anısında görmüştüm, liderleri olduğunu düşündüğüm pisliğin yanında duruyordu. Gözünün yanındaki dövmesini çürümüş derisine rağmen fark edebiliyordum. Şimdi de karşıma geçmiş keyifle sırıtıyordu. Fakat saat hâlâ kolumdaydı ve Hazan'ın destek çağırdığını da biliyordum. Yani beni bulmaları uzun sürmezdi. Onlar gelene kadar dayansam yeterliydi. "Kendini çok zeki zannediyorsun değil mi? Hadi geçebiliyorsan geç bakalım!"

Yine sırıtmaya başladı. "Eninde sonunda yorulacaksın ve ben düşündüğünden daha sabırlı olabilirim. Ayrıca sevimsiz arkadaşlarını bekliyorsan daha çok beklersin. Büyük ihtimalle yaşadıkları acı kayıp ile başa çıkmaya çalışıyorlardır şu anda."

Kalbim korkuyla çarpmaya başladı. Sanki kanım çekiliyor gibi hissediyordum. Düşündüğüm şeyi ima ediyor olamazdı, değil mi? Barış sadece bayılmıştı, başka bir şey olmuş olamazdı. "Neden bahsediyorsun sen?"

"Sence? Şu ateşler saçan yakışıklı arkadaşının öbür tarafı boyladığını hatırlamıyor musun yoksa?"

"Hayır! Yalan söylüyorsun! Sadece bayılmıştı onu öldürmedin değil mi?" Ağlama isteğimi bastırmaya çalışıyordum ama bu benim için çok zordu. Bunu kabul edemezdim, Barış ölmüş olamazdı. Bu pisliğin akıl oyunların biriydi sadece, güçlü durmak zorundaydım.

"Keşke. Bu zevki tatmak isterdim ama bana bırakmadan sen halletmişsin zaten. Ne diye çocuğu aşağı attın sanki. Ok isabet etmiş olsa belki yaşıyor olurdu."

"Kes saçmalamayı! Ölmemişti o, hayır, ölmüş olamaz!" Bu gerçek olamaz. Aklımla oynamaya çalışıyordu. Zayıf anımı yakalamaya çalışıyordu. Gözümün önüne hareketsiz yatışı geldi. Ama hayır, bunu kabul etmem mümkün değildi. Bana söz vermişti, nerede olursam olayım geleceğini söylemişti. Bu şekilde ölmüş olamazdı. Bunu kabul etmek istemiyordum.

"Sence yaşıyor olsa onu öylece bırakır mıydım? Onu sen öldürdün, hiç bana kızma." Nefes alamıyor gibiydim ve ayakta durmakta güçlük çekiyordum. Doğru olmadığını kanıtlayacak bir an düşünmeye çalıştım ama yoktu. Gözümün önünde sadece hareketsiz yattığı an vardı. İstemsizce yere çökünce su kalkanı çözüldü. Şimdi sadece hava kalkanı vardı ve kendimde yenileyecek gücü bulamıyordum.

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin