Son defa aynada kendime baktım, sanırım hazırdım. Heyecandan yerimde duramıyordum. Bunun sebebi Mira'nın söylediği şeyler de olabilirdi. Dün ona Barış'la aramızda geçen konuşmayı anlattığımda, "Kesin sana açılacak." diyerek heyecanımı ikiye katlamıştı. Bu yüzden gece doğru düzgün uyuyamamış, sabah da daha alarm çalmadan kalkıp hazırlanmaya başlamıştım.
Hava buz gibi olduğu için ve motorla gideceğimiz için çok fazla seçeneğim olmasa da bence gayet sade ve şık görünüyordum. Mom jean tarzında kot pantolonumun üzerine düz beyaz boğazlı bir buluz, onun üzerine de bej renkli kısa triko ceketimi giymiştim. Hafif dalgalı şekil vererek açık bıraktığım saçlarım ve normalde de sade tuttuğum göz makyajıma ek olarak sürdüğüm ruj ile bence hazırdım. Zaten abartmak istemiyordum. Sonuçta nereye gideceğimizi bilmiyordum ve Mira'nın dediği gibi olacağı da kesin değildi. Belki sadece hoşlandığı bir yeri görmemi istemişti. Kalbimdeki heyecan yerini korusa da beynim gerçeklikten uzaklaşmama izin vermiyordu. Sanırım bu iyi bir şeydi.
Son olarak, artık şans kolyem olarak da gördüğüm yonca figürlü kolyemi taktım. Gözüm saate kayınca kararlaştırdığımız vakte az kaldığını fark ettim. Montumu ve botlarımı da giyerek çantamı omzuma taktım ve sabah erken olduğu için çok ses çıkarmamaya özen göstererek odadan çıktım. Merdivenlerden inip çalışma salonuna girdim. Barış çoktan gelmiş ayakta kımıldanıp duruyordu. Geldiğimi duyunca gözleri beni buldu. Bakışları baştan aşağı üzerimde gezip tekrar gözlerimle buluştuğunda bende yanına ulaşmıştım. "Günaydın. Beklettim mi?"
"Değdiğini görüyorum." diye mırıldandığında, gülümsememe engel olamamıştım. Bu arada o da çok iyi gözüküyordu. Siyah pantolon ve üzerine oturan yarım boğazlı, gri, ince bir kazak giymişti. Her zamanki spor tarzda montlarının yerine kısa, kaşe bir kaban giyiyordu. O sırada bakışlarını benden çekip odanın içinde gezdirmeye başladı. "Aslında ben erken indim." dediğinde, o da gülümsemeye başlamıştı. "Sana da günaydın." dedi ve elinde tuttuğu kahverengi atkıyla eldivenleri gösterdi. "Bunlar kokunu almalarını engellemek için."
Eldivenleri alıp giymeye başladığım sırada birkaç adım atarak daha da yakınıma geldi. Kalbim yine kendi halinde takılmaya başlarken Barış da atkıyı boynuma sarıyordu. "Seni bu saatte çıkarmak istemezdim ama gidince değdiğini anlayacaksın, güven bana. Ayrıca ben yanındayken sana zarar gelmesine asla izin vermem." Ellerini indirmişti ama gözleri hâlâ gözlerimdeydi.
"Asıl sen bana güven biraz. Annemin defterinden güçlerimi geliştirmek için çok şey öğreniyorum. Ben yanınızdayken rahatlayabilirsiniz liderim." Gamzeleri yine ortaya çıktığında ben de gülümsüyordum.
"Bir lider başka ne ister ki!" Sonunda geri çekilip, önden çıkmam için bana kapıyı açtı. Geçide doğru yürümeye başladığımda, elinde bir sırt çantasıyla arkamdan geliyordu. Dışarıya ulaştığımızda havada hâlâ karanlık hakimdi. Gölün kenarından geçip motora ulaştık. Çantayı sırtına değil de önüne doğru takarken, içinde ne olduğuna dair merakıma yenik düşerek fermuara doğru uzandım. "Bunun içinde ne var?"
Elini fermuarın üzerine koydu. "Gidince görürsünüz hanımefendi."
Sonra dönüp yeni kaskımı alarak uzattı. Elinden alıp başıma takarken gülümseyerek beni izlediğini fark ettim. Sorgulayan gözlerle ona bakınca, "Çok yakıştı." demişti. Bakışlarını bir süre daha devam ettirip ardından motora bindi. Bense biraz utanmış bir şekilde bir süre bakakalmıştım. Kendimi toparlayıp hızlıca arkasına bindiğimde, nedense gülümsemesinin daha da genişlediğine emindim.
"Sıkı tutun, gerçekten hızlı geçeceğiz ormandan!" Başımla onayladım ve montuna tutunan ellerimi daha da sıkılaştırıp resmen beline sarıldım. Bir an duraksadığını hissetsem de bozuntuya vermemeye çalışarak motoru çalıştırıp hızlandı. Gittikçe daha da hızlanması, istemsizce beline daha da sarılmama sebep oluyordu. Orman yolundan hızla geçerken saatimde hiçbir titreşim olmaması iyi bir şeydi. Barış da aynalardan bakarak arkamızdan gelen var mı diye kontrol ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU: SON MELEZ
Fantasy"Sadece bir gecede hayatım tamamen değişmiş, doğru bildiklerim birer yalana, imkânsız dediğim şeyler ise gerçeğe dönüşmüştü. Yüzünde geçmişin acı hatırasının verdiği buruk bir gülümseme ile hakkımda ne biliyorsa anlatmıştı Çınar amca. Anlattığı şeyl...