Bölüm 9: Tamamlanan Parçalar

996 50 4
                                    

Aynanın karşısında son kez kendime baktım. Siyah dar bir pantolon, üzerine gri renkli salaş bir kazak giymiştim. Omuzlarımın biraz üzerinde bir kısalıkta, kahverenginin açık tonunda olan saçlarımı genelde düz bırakırdım ama bugün hafif dalgalı yapmak istemiştim. Her zamanki gibi gözlerimi öne çıkaracak şekilde hafif bir göz makyajı da yaptıktan sonra, sade ama güzel görünüyordum.

Aslında biraz gergindim çünkü Barış beni gördüğünü söylese de ben gücümü bilinçli olarak ilk defa kullanacaktım. Barış'la sabahtan telefonla konuşmuştuk; beni almaya gelecekti sonrasında beraber Novun'a gidecektik, bu yüzden hazırlanıyordum. Odadan çıktığımda Mira da ayakkabılarını giyiyordu. Beni görünce gülümseyip küçük bir ıslık çaldı. İstemsizce gözlerimi devirdim. Yine kinayeli konuşmalara başlayacaktı çünkü. "Vay be! Sadece bir kazak ve pantolonla böyle güzel gözükmeyi nasıl başarıyorsun acaba? Kendin güzel olduğun için mi? Bu arada saçların da çok yakışmış, ne zamandır yapmıyordun." 

Yine kinayeli bir şekilde sırıtıyordu. Bazen beni gerçekten deli ediyordu. "Laf dokundurmaların bittiyse çıksan iyi olur. Otobüsü kaçıracaksın."

"İyi de sen izinli değil misin? Akşama daha çok var, bu hazırlık da nereden çıktı?"

"Barış'a buraları gezdireceğim. Oldu mu Miracığım, sana yeni malzeme verebildik mi? Karşımda sırıtmayı bırak da git artık, sonra koşturacaksın yine." Kinayeli bir bakış daha atıp kapıdan çıktı. Neler olduğunu bilsen acaba böyle laf dokundurmakla falan uğraşabilir miydin, diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Eninde sonunda öğrenmesi gerekiyordu ve bunu çok uzatmamam lazımdı. Ben de kabanımı ve ayakkabılarımı giymeye başladım, dışarda bekleyecektim. Barış yola çıkarken mesaj atmıştı yani gelmek üzereydi.

Tahmin ettiğim gibi de oldu, çıkalı birkaç dakika geçmeden gelmişti bile. Yine o havalı edayla kaskını çıkarttı ve saçlarını düzeltti. Bunu birilerini etkilemek için değil de doğal bir şekilde yaptığını anlayabiliyordum. Sanırım bu yüzden daha bir havalı gözüküyordu. "Selam. Neden ben gelmeden çıktın, hava soğuk."

"Merhaba. Çok beklemedim zaten yeni çıkmıştım." 

Gülümseyerek yedek kaskı bana uzattı. "Saçların böyle çok...hoş olmuş." 

Bu iltifatı beklemediğim için bir an afalladım. Fark etmesine şaşırmıştım çünkü çok büyük bir şey yapmamıştım. Kalbimden mideme doğru ulaşan tuhaf dalgalanmalar hissettim fakat belli etmemeye çalıştım. "Teşekkürler..." dediğimde gülümseyip önüne döndü. Tamam, kalbim iyice rotasını kaybetmeden yola çıksak iyi olacaktı.

Çok geçmeden gölün kenarına ulaştığımızda bu defa etraf ıssızdı. Sığınağın içine girip Novun'a geçtik. Bana yine Barış yardım etmişti çünkü hâlâ güçlerim hakkında pek bir şey bilmiyordum. Bu sefer o camlı odaya girmeyip diğer koridordan devam ettik. Yürürken yanımızdan birkaç kişi geçmiş ve geçerlerken Barış'a kafalarıyla selam vermişlerdi. Barış da aynı şekilde onlara karşılık verdiğinde sanki bana bakıp aralarında bir şeyler konuşmuşlardı ama emin de olamıyordum.

Koridor boyunca birkaç kapı vardı. Sonlarına doğru yaklaştığımızda sağda kalan sondan ikinci kapıdan içeri girdik. İçerisi bayağı geniş bir alandı. Aksiyon filmlerinde gördüğüm karargâh merkezlerini andırıyordu sanki. Kapıdan girdiğimizde ilk göze çarpan şey, ofis tarzında ama rahat görünümlü, aynı zamanda da şık duran koltuk takımı ve onun arkasındaki duvarda, üst kısmı oval gelen camlar olmuştu. Camlar yerden bayağı yüksekteydi ve sağa doğru aralıklı olarak devam ediyordu.

Koltukların az ilerisinde sağ tarafta geniş bir masa, üzerinde de iki tane bilgisayar vardı. Sol tarafıma döndüğümde köşede birkaç spor aleti ve duvarda da bir kapı gördüm. Etrafa şaşkın gözlerle bakarken, konuşmaya başlayan Barış'a güçlükle dikkatimi verebildim. "Burası çalışma odası diye adlandırdığımız yer. Her ekip için ayrı bir çalışma odası bulunuyor." Montunu çıkartıp astı. "Sen de montunu ve çantanı buraya bırakabilirsin istersen." 

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin