Bölüm 46: Geçmiş ve Gelecek

348 24 4
                                    

"Doğayı hissetmelisin. O bizim bir parçamız ve içimizdeki gücün kaynağı. Onu kontrol etmeyi düşünme, onun sana iyi geldiğini düşün. Her zaman sana destek olacağını..."

Hazan'ın sözleri içime işliyor gibiydi. Bu defa gerçekten meditasyon yapıyorduk ve bence cidden işe yarayacaktı, çünkü dediği şeyleri en derinlerimde hissedebiliyordum. Daha önce onu elementini kullanırken görmüştüm ve bence bu kesinlikle bir sanat sayılmalıydı. Diğer toprak elementi olan koruyucular da aynıydı ama Hazan'da çok daha farklı bir izlenim yayıyordu. Oturup saatlerce onun alıştırma yapmasını izleyebilirdim. Adeta elementiyle bir ahenk içerisindeydi.

"Şimdi gözlerini yavaşça aç." dediğinde sakince gözlerimi araladım. Yüzünden okunan o ferah, o dingin ruh hali bana da bulaşmıştı. Gölün kenarına yakın bir yerde ormanın içindeydik ve herkesten uzaktık. Sadece doğa ve biz vardık.

Elini yavaşça yere koydu. "Sen de elini nazikçe toprağa koy." Dediğini uygulayarak elimi avucum aşağı bakacak şekilde sakince yere koydum. Gözleri tekrar beni buldu. "Diğer elementlerini öğrenirken uyguladıklarını bir kenara bırak. Doğaya iyi davranırsan, mutlaka karşılığını alırsın." Elini toprağın üzerinde sağa sola oynatmaya başladı. "Sana güzelliğini ve yardımını sunmasını gerçekten samimiyetle istersen, mutlaka cevap verecektir." Ardından elini yavaşça havaya kaldırmaya başladı. Gülümseyerek yere bakarken gözleri de yeşil renkte parlıyordu. Bileğini oynatarak elini havaya kaldırmaya devam ederken, yerden yukarı doğru büyüyen yeşil bir dal gördüm. Bir çeşit sarmaşık gibiydi ama etrafında farklı türde çiçekler vardı. Çok güzel gözüküyordu.

Büyülenmiş gibi bakmaya devam ederken Hazan bana döndü ve gülümseyerek başıyla elimi işaret etti. Onun yaptığını yaparak avucumu toprağın üzerinde gezdirmeye başladım. Bunun beni rahatlattığını hissediyordum ve zihnimde bir şekilde toprakla iletişim halinde gibiydim. Bana güç veren doğaydı ve doğayı koruması gereken de bendim. Onunla aramızdaki bağı kurmuştum, bunu hissedebiliyordum. Yüzüme bir gülümseme yayıldı, bu his çok güzeldi. Hazan'ın yaptığı gibi bileğimi oynatarak elimi havaya doğru kaldırmaya başladım. Elimin altından doğru büyüyen sarmaşığı görünce gerçekten duygulandım ve gözlerim doldu. Bu element kesinlikle favorim olmuştu.

Üzerinde yeryüzünün en güzel çiçekleri olan sarmaşık, bileğimden koluma doğru dolanmaya başladı. Normalde bu durum beni endişelendirirdi ama içimde olumsuz hiçbir duygu yoktu şu anda. "Korkma sakın, seninle tanışıyor. Senin hislerini öğrenmeye çalışıyor. Ona karşı sevgi dolu olursan o da seni korur." diyen Hazan'ı buldu bakışlarım. Fakat göz göze gelince yüzünde ilginç bir ifade oluşmuştu. "Gözlerin...Daha farklı."

Söylediği şey merakımı cezbetse de şu anda bileğimdeki sarmaşık daha ilginç geliyordu. Dirseğime kadar çıktıktan sonra yavaşça geri açıldı ve parmağıma hafifçe değdi. Parmağıma değen kısmında da çiçek açmıştı. "Seni sevdi." dedi Hazan. Yüzüme bir gülümseme yayılmıştı. Sarmaşık süzülerek toprağın içine doğru girmeye başladı ve gözden kayboldu. Bakışlarım Hazan'ı bulduğunda gülümsüyordu. "Başardın."

Ben de gülümsedim. "Gözlerin farklı derken ne demek istedin?"

"Hava elementini ilk kullandığında göz renginden bahsetmiştim, hatırladın mı? Çok yoğun demiştim ama mor rengin iç kısımları daha çok metalik bir renkteydi. Su elementinin rengi de mavi olduğu için fark etmemiştim sanırım fakat toprak elementini kullandığında göz bebeğine yakın kısımları morun biraz daha sıcak tonlarındaydı. Sanırım farklı elementler kullanırken değişiyor fakat özel gücünü kullanırken yine o ilk gün gördüğüm renkte oluyor. Asıl elementin hava olduğu için olabilir." Düşünceli yüz ifademi görünce yüzüne de bir tebessüm yayıldı. "Kusura bakma, her gün dört elemente sahip bir melez görmüyoruz."

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin