Bölüm 35: Yuva

417 21 0
                                    

Herkese selam, umarım iyisinizdir. Genel olarak hikaye akışı hoşunuza gidiyordur umarım, bu bölüm biraz geçiş bölümü gibi olmuş olabilir🤭 Keyifli okumalar ♡

.

Korkularımız şu anımıza ulaşamaz, bunu da kâbusa çevirecek bir şey olamaz diye düşünmüştüm, fakat yanılmışım. İlk beş saniye o kadar güzeldi ki; deli gibi atan kalbim, dudağımın üzerinde hissettiğim güzel dudakları, eliyle yanağıma ve boynuma yaptığı minik dokunuşlarıyla ruhumun her noktasına ulaşıp güzelleştirmedik yer bırakmamıştı. Fakat sonra yine olanlar oldu.

Zihnimin içinde yine flaşlar yanıp sönmeye başladığında önce bunu umursamadım. Ancak çok geçmeden yangının ortasında korkuyla annesine bakan Barış tekrar belirdi zihnimde. Ardından, bana çok da yabancı olmayan o soğuk morg odasında, annesinin cansız bedeninin önünde ağladığı bir görüntü zihnimde belirince gözlerim korkuyla açıldı ve kendimi geri çektim. Barış afallamış bir şekilde bana bakarken, benim zihnimde hâlâ o görüntüler vardı. Fakat yalnız değillerdi, yanında çok yabancı olmayan kendi anılarım da belirmişti. Annem ve babam bildiğim kişileri teşhis etmek için girdiğim, onlara son kez veda ederken aynı zamanda kardeşim için güçlü durmaya çalıştığım o soğuk morg odası...

"Özür dilerim...Ben...Fazla ileri gittim sanırım. Seni rahatsız etmek istememiştim, özür dilerim." Zar zor Barış'ın kelimelerine odaklanabildiğimde, şaşkın ve kırgın bir ifadeyle bana baktığını fark ettim. "Neden bahsediyorsun?"

Histerik bir şekilde gülümsedi. "Neden mi bahsediyorum? Tamam özür diledim ama ilk öpüşmemizi de olmamış gibi saymayacaksın, değil mi?"

"Barış ne yok sayması, şu anda daha önemli sorunumuz yok mu sence de? Az önce..." Duraksadım. Ne olduğunu şu an idrak ediyordum; Barış rahatsız olduğum için geri çekildiğimi zannetmişti. Bu, geçen seferki gibi ona göstermediğim anlamına geliyordu sanırım. "Sen görmedin..." diye kelimeler ağzımdan dökülünce kaşları çatıldı. "Neyi görmedim?"

Bakışlarımı ondan kaçırıp odada gezdirmeye başladım fakat gözleri sorgular gibi hâlâ benim üzerimdeydi. Sonra çenemden tutup yüzümü nazikçe kendisine çevirdi. "Sen bir anımı falan mı gördün yoksa?" 

Kendimi suçlu hissettiğim için yine bakışlarımı kaçırdım. "Özür dilerim. Neden böyle oldu anlamadım. İzinsiz anılarına bakmayacağım demiştim ama gerçekten bilerek olmadı..."

"Alin!" diyerek beni durdurdu. Yüzümü de ellerinin arasına almış parmaklarıyla sakinleştirici hareketini yapıyordu. Gözlerime bakarken şefkatle gülümsedi. "Sorun değil, biliyorum. Sadece... Tepkine bakılırsa pek güzel bir an değildi sanırım."

Bir kez daha bakışlarımı kaçırınca yüzümü tekrar nazikçe kendisine çevirdi. "İlk öpüşmemiz aklında böyle kalsın istemezdim, özür dilerim."

"Asıl ben özür dilerim. Neyim var bilmiyorum..."

"Ben biliyorum." dedi gülümsemesi genişlerken. "Sanırım aklını başından aldım. Üzerindeki etkim kontrolünü kaybetmene sebep oluyor demek, bunu öğrendiğim iyi oldu."

Omzuna bir tane geçirdiğimde gülümsemesi daha da genişledi. "Bana diyene bak? Senin zihnini koruyor olman gerekmez miydi? Yeteneğimin ne olduğunu biliyorsun sonuçta, değil mi?"

"Ben pes edeli çok oldu." Eli saçlarımda ve boynumda gezindi. "Daha sana bakarken bile aklımı kaybediyorsam, seni öperken zihnimi korumamı falan bekleyemezsin benden."

Dudaklarıma bir gülümseme yayılırken, onun bakışları yine yüzümün her noktasında geziyordu. Sonra derin bir nefes verip alnını alnıma yasladı. "Seni öpmenin bir yolunu bulabilirim, merak etme."

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin