Bölüm 41: Sessiz Çığlıklar

390 19 14
                                    

Bu bölümde az sayıda da olsa korku unsurları bulunmaktadır, rahatsız olanlar varsa ona göre devam edebilirler.  Keyifli okumalar ♡

.

"Alin abartıyorsun artık! Ne gerek vardı da onları çağırdın? Sırf sana yetişeceğimi söylediğim için hızlı bitirdik işlerimizi."

Kapanış için son kontrolleri yaparken Barış da söylenerek beni takip ediyordu. Mira ve Kuzey'i benim çağırdığımı duyunca bayağı bozulmuştu. Bunu, kaskımı başka kızlara vermeden önce düşünmesi gerekmez miydi?

"Bir şey söylemeyecek misin?" İçimdeki kendime çok yabancı duyguları kontrol altında tutmaya çalışarak ona döndüm. "Dikkatimi dağıtıyorsun, girişte bekler misin lütfen. Burayı bana güvenip emanet ediyorlar, dükkânın zararına bir duruma sebebiyet verecek bir şey bırakmamam gerekiyor arkamda." Bir süre yüzüme baktı, o da sinirlerine hâkim olmaya çalışıyor gibiydi. Sessizce arkasını dönüp Mira ve Kuzey'in yanına gitti. Derin bir nefes verip odaklanmaya çalışarak gerekli kontrolleri yapmaya devam ettim.

İşlerim bittiğinde montumla çantamı da alarak siniri bozulmuş sevgilimin ve bizim tartışmamızdan dolayı gerilen diğer ikilinin yanlarına ulaştım. Kapıyı da kilitledikten sonra Barış'a döndüm ve "Parfüm kokusundan hoşlanmıyorum bu yüzden o kaskla seyahat edebileceğimi sanmıyorum. Mira ve Kuzey'le gidiyorum, Novun'da görüşürüz." dedim. Evet, bugün bana sarıldığında Esra'dan aldığım yoğun parfüm kokusunu da işin içine katmıştım. Barış'ın itiraz edemeyeceğini biliyordum çünkü o parfümü saçları da dahil her yerine sıkmıştı ve ben gerçekten parfüm kokusundan hoşlanmıyordum. Kendim de kullanmazdım zaten. Sık alınan duş ve iyi bir vücut kremi ya da losyonu gayet yeterliydi bence.

Barış hiçbir şey söyleyemeden öylece bakmayı sürdürürken, arkamı dönerek Kuzey'in arabasına doğru ilerlemeye başladım. Onlar da arkamdan gelip kapının kilidini açmışlardı. Arka koltuğa yerleşirken, bana 'Seninle ne yapacağım ben?' bakışları atan Barış'a aldırmadan kafamı diğer cama çevirdim. Araba hareketlenip oradan uzaklaşırken, olduğu yerde hareketsiz bizi izleyen Barış'a üzülmediğimi söylesem yalan olurdu. Fakat hiçbir şey olmamış gibi o kaskı takamazdım, Esra'yı Barış'ın yanında gördüğümden beri içimde yerini koruyan o sinir bozucu duygu buna engel oluyordu.

Orman yoluna doğru yaklaşmışken Kuzey'in telefonu çalmaya başladı. Kulaklığını takarak "Hayırdır kardeşim, çok kıymetli Rüzgar'ın bozuldu mu yoksa?" diye telefonu cevaplaması, arayanın Barış olduğunu anlamama yetmişti. Karşı tarafı dinledikten sonra ciddi bir yüz ifadesine büründü ve U dönüşü yaparak aracı tekrar kasaba içine sürmeye başladı. "Geliyoruz hemen. Tam olarak konu ne? Barış? Duyuyor musun?"

Onun ciddi yüz ifadesi beni de endişelendirmişti. "Sorun ne Kuzey?"

Dikiz aynasından bana bakarak "Gölge yaratığı, acil bize gelin falan dedi ama tam çekmiyor gibiydi. Sonra hat tamamen kesildi." deyince, içimi bir endişe kaplamıştı. Telefonumu çıkartıp Barış'ı aramaya başladım fakat cevap vermiyordu.

Ben peş peşe aramaya devam ederken, Kuzey de Barış'ın dedesinin evine giden sokağa sapmıştı. Evin önünde durduğumuzda fırlarcasına arabadan indim. Evde hiçbir ışık yanmıyordu ve bu durum endişemi daha da arttırmıştı. Evin kapısına geldiğimizde Kuzey zili çaldı fakat açan yoktu. Kapıya yumruğuyla tıklatınca birden aralandı, kilitli değildi. Barış'a bir şey olmamasını umarak korkuyla içeriye girdim. Zifiri karanlığın içerisinde birkaç adım attım fakat hiçbir hareketlilik yoktu.

Sonra bir anda kapı arkamdan kapandı ve kilitlendi. Korkuyla geriye döndüm. "Kuzey! Mira! İyi misiniz?" diye seslendim fakat Kuzey'den aldığım cevap şu olmuştu: "Özür dileriz Alinciğim fakat tripli hallerin hiç çekilmiyor! Sorununuzu halledin, sizinle mi uğraşacağız canım!"

KORUYUCU: SON MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin