Bir yerde Turgut'un JAK olduğunu yazmıştım, onu unutun. Reis'imiz JÖAK. ')
Çağrı ÖnalSu altı taarruz komutanlığında olduğumdan beri normal bir hayatın aslında ne kadar rahat, güzel olduğunu daha iyi anlamıştım. Katıldığım görevler, aldığım eğitimler hayattaki farklı anları da gösteriyor; böylesine ağır geçeceğini tahmin edemiyordum. Ama Kanat komutanın eğitimleri olmasaydı ilk eğitimlerin zorluğunu kaldırabilir miydim, emin değilim. Kanat komutan, bizi öylesine hazırlamıştı ki JÖAK kardeşim bile eğitimlerde pes edecek kadar zorlanmamıştı. Görevden dönmemizin üzerinden çok geçmese de iyiyim, kafamız rahat.
"Hop Çağrı'm!" Odanın kapısından bağıran Recep'e döndüm. Ortak alanda kitap okuyorum, beni aramışlardır. "Bebeğim, sen neredesin ya?"
Kıvırtarak yanıma geldiğinden kahkaha atıp kitabımı kapadım. Recep mangamızın en laubali, eğlenceli -Taso'm kadar olamaz- ve oyuncu askeridir. Komutana feci yaka silktirir.
"Dinleniyorum yavrum, hayırdır?" Tam yanıma gelip oturduğunda kitabıma tiksintiyle baktı. "Bak Reco, bu kitap. Okuyunca..."
"Sağ ol bebeğim, alerjim var." Kitap zehirli bir şeymiş gibi attığında acıtmadan omzuna vurdum ve attığı yerden kitabı aldım. "Bunun yerine güreşebiliriz, atış talimi yapabiliriz, komutanımızı darlayabiliriz."
Sondaki sesi dışarı çıkmak için annesinden izin almaya çalışan küçük bir çocuk gibi çıksa da gerçekten enerjim yok. O kadar silahın, bombanın sesinden sonra kitap okuyarak soyutlanmak istiyorum.
"Çocuğu rahat bırak." Koltuklarda uyuyan Hilmi gözlerini açmadan konuştuğunda Recep korkuyla anlık sıçradı. "Herkes sen kadar psikopat değil. Biz insanlar görevden sonra dinlenmek, soyutlanmak isteriz."
"Hahayt! Götüme bak hele." Benden ayrılan Recep gidip Hilmi'nin tam üstüne yattı. "O zaman seninle uğraşayım bebeğim."
"Parazit yapma." Hilmi sakince onu yere atıp koltukta yan döndü ve uyumaya devam etti.
"Of! Çok sıkıcısınız. Ben talim yapmaya gidiyorum." Bize veda etmeden geldiği gibi giden Recep'in arkasından gülerek bakıyordum.
"Bu çocuğun neden ağır makinelide olduğunu anlayabiliyorum, hafif meşrepli bir insan olduğundan pozisyonu ağır." Koltukta oturur pozisyona gelen Hilmi, esneyerek gerindi. "Ben uyumaya çatıya çıkıyorum, bir oraya gelmez."
"Tamam kardeşim, iyi uykular." Başını sallayarak karşılık verip odadan çıktı.
Kitabı geri açıp kaldığım yerden okumaya devam ettim; karakterleri tam benimseyip gerçekten soyutlanacakken telefonuma bildirim geldi. Gözlerimi sayfadan ayırmadan telefonumu cebimden alıp kilidini açtım ve paragraf bittiğinde bildirime baktım; babam bir hastanenin konumu atmış. Babam? Baba?
Kitap olduğu gibi yere düşerken rüya mı görüyorum diye kolumu parmaklarımın ucuyla sıkıştırdım, acı varsa rüya değil. Hastanede mi? Neden?
Ayağa fırlamamla oturduğum sandalye sırt üstü yere düştü. Hiçbir şeyi umursamadan odadan çıktım, üzerimi değiştirmeyi bile bekleyemem. Komutanlardan nasıl izin aldığımı, karargahtan nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. Görev sonrası bize verilen zaten belli bir izin olduğundan izni vereceklerini biliyordum ama...
Babam mı gerçekten bu? Neden konumu attı ki? Yaralandı mı, abilere mi bir şey oldu? Ya gerçekten ona bir şey olduysa? Ya o değil de hemşireler ya da bir başkası onun adına konum attıysa?
Nefes alamadığımı hissettiğimde kaskımın vizörünü açıp derin bir nefes aldım. Ne ara motoruma binmiştim, onu bile hatırlamıyorum. Motorun gürültüsü, yaptığım trafik hataları yüzünden arkamdan çalan kornalar umurumda değil. Babam hastane konumunu attı ve kim bilir orada neler yaşanıyor? Ya iyi değilse? Ya durumu kötüyse?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçık Asker
AçãoTekin Alaca, ailesinin bakıcısı olmak için doğmuş ve ailesine mahkum bir çocuktu. Ailesinden habersiz girdiği Milli Savunma Üniversitesi sınavında tam puan yapar ve kapısına Harp okulları komutanı Resul Ereğli gelerek Tekin'i alıp onu devletin gizli...