03.17-

371 65 132
                                    

Tekin Alaca

Asilik benim kanıma karışmıştı; her şeye karşı çıkıyor, sözleri dinlemiyorum. Bunu büyük komutanlara da yapıyor, kardeşlerimi de es geçmiyorum. E yani, abimi bırakacak da değildim. O beni istemese de vazgeçmeyip devam ettim ve hastanede testler verip nakil şansı var mı baktırdım ama sonuçların çıkmasına daha var. Onu Ankara'ya göndermeyeceğimi anladığımda hastaneden çıkıp eve döndü.

Bu süreç zarfında Atahan komutan tam anlamıyla değişmiş, kardeşi kalmaya gelmiş, ardından döndüğünde de ufak yaralanma yüzünden evine gitmişti. Gerçekten çok saçma bir anda yaralandı. Tatbikat yapmıştık, ardından elimizdeki makineleri bırakmak için mühimmat odasına girdik; orada görevli kuşçuk bizi görünce telaş yapıp elindeki silahı ateşlemişti, olan komutanımıza oldu. Kardeşi de sanki hissetmiş gibi hastanede ikinci gün gelmiş, abisini alıp gitmişti. Sonrası… Adamın kardeşi çok ciddi bir motor kazası geçirdiğinden komaya girmiş ve Atahan da izin almıştı. Anne-babaları olmadığından evin büyüğü sayılıyormuş.

"Şimdi bu düzenekte en önemli detay ne biliyor musun, zaman. Eğer zamanı kaçırırsan boku yedin, patlarsın, gözünü bile başka yerden toplarlar. Ama en basit düzenek de bu; zamana dikkat ettiğin sürece neresinden, nasıl imha ettiğin önemli değil. Keşke insanlar da böyle olsalar ama değiller işte. Sonra sırada Z düzeneği var, buna Z dememizin nedeni..."

"Ağzına sıçtığım!" Haykıran abim kırlenti bana attı. "Bir sus amına koyim! Sus!"

"Siktir lan. Konuşmuyorsun diye beni kıskanma. Şimdi, Z düzeneğine..." Susmamın nedeni bana kötü kötü bakmasıydı. Anında gülerek karnına sarıldım ve kafama vurmasına neden aldım.

"Allah'ın adını vereyim sus, kafam ağrıyor lütfen." Konuşurken bedenimi itmeye çalışıyordu ama izin vermedim. Sadece sustum.

Şu anda abimle salondayız, birkaç dakika önce kahvaltı ettik. O televizyon izliyor, koltuğun kenarında oturduğundan ben rahatça karnına sarılmış yayılabiliyorum. Dün ilk defa ağrı çekerken gördüm onu; yerinde duramıyor, ağlıyor, küfürler ediyordu.

"Abi," dediğimde ofladı.

"Abin falan değilim Tekin!"

"Beraber intihar edelim mi?" Sorumdan sonra gözlerinin kocaman açıldığını, ağzının aralandığını televizyonun ekranından gördüm. Kahkaha atarak ondan ayrıldığımda uzanıp bana tekme attı. Tekmesinin denk geldiği yer acımadı bile. "Şaka bir yana, akşama misafirlerimiz var; seni ailemle tanıştıracağım. Oğuzhan'ı seversin gibime geliyor."

"Senden ve seni tanıyan herkesten nefret ediyorum. Adam gibi la... Adam gibi senden bir şey istedim, yapmadın. Oğlum küçük bir ihtimal vardı, seninde diğerleri gibi olmadığına dair içimde küçük bir umut vardı. Hepsini piç ettin." Yine aynı konuya değindiğinde oflamamak için zor durup tekrar koltukta yayıldım ve onu izledim, gerçekten reddettiğimden beri benden tamamen uzaklaştı.

"Abi hâlâ bir umut var," dediğimde televizyonu kapatıp bana döndü.

"Hadi organ nakli oldum, her türlü iliği kabul ettim. Beynimdeki kanseri ve sönmüş akciğerimi ne yapacaksın?" Bir süre salak gibi sorusunu düşündüm ama sonrasında kafam yerine geldi.

"Sen kurtulmayı mı umut ediyorsun? Gerçekten ne yapacağımızı düşündün mü?" Anında o konuşma şevkini kaybetmiş gibi gözlerindeki ışık sönmüştü. "Ya bebeğim, gerekirse akciğerimi bile veririm. Sen düşünme bunları ciğerimin çiçeği," derken yanına karnına sarılmış, tam karnından öpmüştüm.

"Siktir git."

"Sen de beni seviyorsun, kabul et." Sözlerime rağmen yine televizyonu açıp sesi sonladı. Ayağa kalkıp televizyonu kapadığımda ofladı. "Hadi kalk, gidelim."

Kaçık AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin