Tekin Alaca
"Komutanım Tekin Alaca'ya...
Komutanım, bunları yazarken sizin tugaya daha yeni geldiğinizi biliyorum. Gitmeden önce çıkış günümü inatla sormanızdan izninizle beni görmeye geldiğinizi düşünüyor ve biraz seviniyorum. Çok teşekkür ederim, gerçekten değerli bir komutansınız.
Ben her zaman dikkatli biriydim, çevremde kanat çırpan bir kuşun ne kadar efor sarfettiğini bile bilirdim ama çevremdekiler bunu hep kötü, tehlikeli gördüler. Saklamak istedikleri sırlar yüzünden beni susturmaya çalışıp çevremden uzaklaştılar.
Ama siz komutanım... Gerçekten minnettarım.
Buraya geldiğim ilk gün gördüm tugayda dönen sırları, pisliği, güzelliği ama kimse oralı olmadı, arkadaşlarımı kötü etkileyeceğimi bile savunanlar oldu. Sizse benim neden anlattığımı anlayıp beni de anlattıklarımı da ilginizle güzelleştirdiniz.
Ama biliyorsunuz, nerede çokluk orada bokluk diye boşuna denmiyor.
Bunları yazarken birkaç saat sonra öldürüleceğimi biliyorum, beni öldürecekler. Onları izlediğimi anladılar, adım attığımı gördüler ve gidecek olmamı umursamadan öldürecekler. Buradan yürüyerek değil, tabutla çıkacağımı biliyorum komutanım. Bildiğim halde yardım istemiyorum. O yüzden kendinizi suçlamayın.
Ölümden korkuyor muyum? Hayır. Allah var, ölmek olmaktan hiç korkmuyorum. Belki de Rabbim cesaret veriyordur. Annemi size emanet ediyorum komutanım, lütfen onu * adresindeki bakımevine yerleştirin ve banka hesabımdaki parayı kullanın, bu sizi çok seven askerinizin son ricasıdır.
Komutanım lütfen kendinizi suçlamayın, sizi suçlamalarına izin vermeyin. Beni öldürmelerine izin vermek zorundayım, bu onların atılacağı hapishanenin anahtarı olacak.
Şu anda beni yanınıza çağrıyorsunuz, Refah geldi. Sizin yanınızdan çıktıktan sonra canımı alacaklar. Sorun değil, size bundan bahsetmeyeceğim bile çünkü gerçekten ölümüm bir işe yarayacak, yeter ki peşini bırakmayın, kanım boşuna akmış olmasın.
Annem vatanıma emanet. Vatanı korumak sadece dağda ya da teröristlerle çatışmak olmuyormuş komutanım, siz bunu daha iyi gösteriyorsunuz. Siz içimizdeki kanı bozukluklarla uğraşmasanız biz huzurla adımlar atamayız, bir gün kafası bozuk manyak vatandaşımız tarafından katledilebiliriz. Bunu engellemek, kardeş gibi yaşamamızı sağlamak da vatanı korumaktır.
Ben sizden razıyım, komutanım. Siz de benden razı olun. Annem vatanıma, sizler de Allah'a emanetsiniz."
Toplamda 293 kelimelik mektubu tekrar okudum ve yine başa aldım. İçimde hem suçluluk hem öfke hem hüzün var ama öfkenin daha ağır bastığı aşikar.
"Özür dilerim oğlum, ben bilmeden sana bağırdım..." Konuşması boğuk şekilde gelmeye devam ederken sabah da ne dediğini anlamadığımı fark ettim.
"Komutanım izninizle," derken yerimde fırlamış, mermi gibi odadan çıkmıştım.
Elimdeki mektubu güzelce katlatıp cebime koydum. Yönetim binasını arşınlarken etraftaki er ve erbaşlar saygı duruşunda bekliyorlardı. Bir binadan çıkıp diğerine geçerken rüzgar bile tenime değemeyecek kadar hızlıydım.
"Komutanım!" Binadan içeri girecekken seslenmeyle durup etrafa baktım, Şeref'i görür gibi olurken aynı yerden bir er koşarak bana geliyordu. Yanıma vardığında esas duruşa geçti; "Doğukan Çalık, Antalya. Emredersiniz komutanım."
Doğukan Çalık... Şeref'in bahsettiği ışınlanabilen çocuk. Şeref'i uğurladıktan sonra yerini almasını isteyeceğim çocuktu ama şimdi bana bakmasını bile istemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçık Asker
ActionTekin Alaca, ailesinin bakıcısı olmak için doğmuş ve ailesine mahkum bir çocuktu. Ailesinden habersiz girdiği Milli Savunma Üniversitesi sınavında tam puan yapar ve kapısına Harp okulları komutanı Resul Ereğli gelerek Tekin'i alıp onu devletin gizli...